Tezek de yok,ne yiyeciyih?
Hamdiye Nene, ellerini dizine vurup yanıp yakınıyordu: “Vay beni taş olim tezekleer...” Ne olmuş tezeklere? Ne olacak, kalak yıkılmış da, parça parça olmuşlar. Kalak da ne? Kalak, tezeklerin üst üste istiflenip stoklanmış hali. Kokaryakıt kulesi de denilir. Tezek üretiminin son aşamasıdır kalak. Hadi oldu olacak, tezek üretim sürecini şöyle baştan bir anlatalım. Efendim, önce yaş dışkı, sepete doldurulup dışarıya çıkarılır ve basmalık denilen boş yere -çoğu zaman harman yeridir bu münhal yer- dökülür. Yayılır yere ve kürekle bastırılır üzerine. Kurur bir zaman bu basılı dışkı. Kare kare kesilecek aşamaya gelmiştir artık. Kesilir ve zincir biçiminde birbirlerine dayandırılır. Tezek Zinciri denilen bu aşama, iyice kurutmak kıtır kıtır etmek içindir tezek tanelerini. Ve son aşama: Tezekler zincirden alınarak kalak edilir ve güzden başlayarak tandır ya da sobalardaki yerini alır. Haa bir de yapma tezek var, yapma tezekte basmalık ve kalak aşamaları yoktur, elle yoğrulur dışkı, taştan örülmüş ahır ya da bahçe duvarlarına yapıştırılarak kurumaya bırakılır ve oradan alınarak yakılır. Ne kaldı? Kerme ile Yaban Tezeği. Kerme, koyun dışkılarının ahırda basılması sonucu oluşur, kare kare kesilerek dışarı taşınır, orada zincir ve kalak edilir. Yaban Tezeği, hayvanların kırsal alanlara bıraktıkları dışkıların kurumuş halidir. Kırlık yerlerde toplanarak ocak yakılır, közünde patates ve mısır pişirilir ya da çay kaynatılır. Tezeğin tozları da -tezek kadar olmasa da- yanar. Fışkı denir bu tozlara.
Ya... Böyle işte... Yanmasın da netsin Hamdiye Nine tezeklere... Tezek yaşamsal önemde... Atalarımız “Önce yakacak, sonra yiyecek” demişler. Bu söze koşuttur “Tezek de yok, ne yiyeciyih?” esprisi.
Tezekten vazgeçmek öyle kolay değil. Edebiyatı bile var tezeğin: “Tezekten terazinin boktan olur dirhemi” derler Doğu Anadolu’da. Çirkine sevdalanana “Gönlü tezeğe düşmüş”, çirkin yüze “Kerme suratlı” derler. Kızdıklarına “Fışkı yiyen” ya da “Tezek yiyen” derler o yörelerde. Azerbaycan’da, aslında ikisi de kötü olan seçeneklerden birinin neden tercih edildiği şöyle ifade edilir: “Pohun yanında diyesen tezekdi..” Ve Bayburtlu Zihnî’den tezeksel bir anekdot: “Zihnî, İstanbul’da bulunduğu sıralarda, işi düşer bir resmi daireye. Kılığına bakıp molla sanırlar Zihnî’yi, dalga geçmeye başlarlar. Nereli olduğunu sorar saraya yakın bir ailenin şımarık çocuğu. O zamanlar Bayburt Erzurum’a bağlıdır, “Erzurumluyum” der şair. Şımarık görevli” Erzurumlusun demek? Yahu sizin Erzurum’da çok tezek yerlermiş öyle mi molla?” diye sorar. Zihnî de ona sorar:” Nereden biliyorsunuz bunu? “Şımarık:” Bizim kayınbirader orada iki yıl valilik yaptı da, o anlatırdı” deyince, Zihni, hemen cebinden kâğıt kalem çıkarıp bir şeyler yazmaya başlar. Görevli merakla sorar yine: “Ne yazıyorsun Molla?” Yanıt: “Yazı değil hesap. Sizin kayınbirader iki yıllık sürede ne kadar tezek yemiş, onu hesaplıyorum.” Tezeğin destanını yazmıştık biz yıllar önce ilk kitabımıza da almıştık. Onu okuyalım son olarak:
“Bizim yöreleri hep o ısıtır/Yayılırda basmalığa basılır/Güz gelince böbürlenir kasılır/Kışın sobaların asıdır tezek.
Artık serbest rekabete de girdi/Bu yıl fiyatları rekorlar kırdı/Kömüre, oduna bir tur bindirdi/Liberal sistemin faslıdır tezek.
Biyogaz dediler, tezler yazdılar/İyi gübre olduğunu sezdiler/Tezeğin keyfini böyle bozdular/Yine yakıtın aslıdır tezek.
Koyununki makbul, adı da “kerme” /Tozları “fışkı” dır sakın hor görme/Destan yazdık diye kızıp köpürme/Bizim soğukların yasıdır tezek.