Tetiğe medya mı basıyor?
Deniz Yarbay Tatar’ın cenazesinde yaşananlar ve ölümünden sonra yandaş gazete manşetlerine yansıyan kutlama havası üzerine, köşe yazarları yeni bir tartışma başlattı: İntihar mı yoksa cinayet mi?
Rıza Zelyut / Güneş
“Çak kanka” diye el çırpanlar var
Hayatını savaş üzerine kuran bir subay nasıl olur da intihar eder?
Bu bir çaresizlik mi, ruh çöküntüsü mü, yoksa bir protesto mu? Yoksa bir onur intiharı mı?
Onuru kırılan bir askerin silahını kafasına dayayıp tetiği çekmesi de haksızlık. Bu devletin onu yetiştirmek için neler yaptığını düşününce...
Yarbay Ali Tatar’ın intiharından sonra bazılarının; birbirlerine bakarak; hafiften tebessüm ederek, “Çak kanka” diyerek ellerini çarptıklarını görür gibi oluyorum.
Öyle ya... Bir asker öldü gitti.
Ölen bir asker; yokolan bir düşmandır onlar için.
Kim bunlar? Selanikli Rumlar mı? PKK’lılar mı?
Hayır!
Bunlar; daha zalim, daha ruhsuzdur.
Onları tanıyorsunuz...
Hedeflerinde Türk ordusu var.
Ordudan bir dalın koparılması, onlar için zafere doğru atılmış bir adımdır.
Yarbay Ali Tatar kendisini vurup devre dışı kalınca işte bunlar; “çak kanka” diye el çırpanlardır. Onları hala tanıyamadınız mı?
Güdümlü televizyonlara bakın... Gözlerini devire devire, yanaklarını şişire şişire, askeri darbeci göstermeye çalışanlar var ya... İşte asıl katil onlardır.
Hani, devletin mallarını tırtıklayan, arazilerine bedavaya konan tarikatçi örgütün çıkardığı gazetelere, uyduruk haberler yapıştırıp askeri kötü göstermeye çabalayanlar var ya... İşte gerçek katil bunlardır.
Bunlar; elbette ki tetikçilerdir.
Unvanı profesörmüş, köşe yazarıymış... Ne olursa olsun...
Milletine, devletine, cumhuriyete kökten düşman bu adamlar yüzünden ikide bir bir subay intihar ediyor.
Bu arada bazı mahkemeler askeri bunalıma itmek içinmiş gibi bastırıyor.
PKK’lılar sokaklarda can alırken onları göremezden gelenler; “iddia edildi” diyerek, subayları içeri tıkıyor; darbecilikle suçluyorlar. İçeri girenin de çıkması zor oluyor.
Yarbay Ali Tatar’ın acılı eşi; cenaze töreninde haykırmış: “Savcı Bey, adını asla unutmayacağım. Onun katili sensin... Şimdi rahat ettin mi?..”
Ah acılı kardeşim Nilüfer... Ah!
Birileri şu sıralarda “Çak kanka” diyerek el çırpıyor.
Sizde matem, o tarafta ise kutlama var...
l Rıza Zelyut / Güneş
* * *
Can Ataklı / Vatan
Tuhaf ölümler aydınlatılmalı
Asker kesiminde art arda gelen ölümler, tek tek ele alınırsa belki şüphe çekmeyebilir. Ancak son iki yıl içinde meydana gelen kaza ve intiharları alt alta dizdiğimizde ortaya garip bir manzara çıkıyor.
Her birinin yetişmesi için binbir emek harcanan, Türkiye’nin her noktasında çalışmış yarbayların, albayların ölümleri ya da intiharları sıradan birer olay olarak geçiştirilemez.
Örneklerini Amerikan komplo teorileri filmlerinde gördüğümüz bu tuhaf ölümlerin aydınlığa çıkarılması ya da kamuoyunun bunların sıradan olduğu konusunda tatmin edilmesi demokratik yaşamımıza da büyük katkı sağlayacaktır.
l Can Ataklı / Vatan
* * *
Güngör Mengi / Vatan
Son mektup doğru söyler
Yarbay Ali Tatar o mektubu ölmeye karar verdikten sonra yazdı.
İnsan ölüme en temiz haliyle gitmek ister. Son mektupların daima gerçek duyguları ve yazanın gerçekliğine inandığı olayları yansıttığına inanırım.
Yarbayın intiharı ile ilgili haberi veren internet sitelerine sokaktaki vatandaşın gönderdiği mesajları yargı mensupları okumalıdır.
Uzayan Ergenekon davası ve paralelinde yürüyen soruşturmalar halkın kafasında şüpheler ve güvensizlik duygusu üretiyor. Bağımsızlığımızın güvencesi olan orduya karşı bir küçük düşürme kampanyası yürütüldüğü inancı vatandaş katında hızla yayılıyor.
l Güngör Mengi / Vatan
* * *
Melih Aşık / Milliyet
Hukuka inananlar rahatsız
Deniz Kuvvetleri’nde görevli birçok subay, Ergenekon yargısınca tutuklanmış durumda. Genelkurmay’da, en azından komutanlara suikast iddiaları konusunda idari soruşturma başlatılmış olmalı. Ancak bugüne dek tutuklu subayların görevden alındığını duymadık. Demek ki Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri, Ergenekon’daki iddialara şimdilik katılmıyor.
Ama herhalde soruşturmayı engeller görünmemek için de görüşlerini açıklamıyor...
Taraf’lı basın ise bir linç ve iftira kampanyasını yasalara aldırmadan sürdürüyor.
Hukuka inanmış insanları rahatsız eden çok sebep var görünürde...
l Melih Aşık / Milliyet
* * *
Bak şu konuşana;Yaratana isyan ha!
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İzmir’de partililere hitabında Emine Ayna için “..Hatta bir kadıncağız var içlerinde, çok garip bir yaratık...” demiş.
İki pencere arasında kaldı herhalde; bir yandan “faşist”, bir yandan da “gavur” rüzgarı estiyse; cereyan yaptı, üşüttü herhal!
Yoksa bu sözler Arınç gibi, her ağzını açışta “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü” diyen Erdoğan’ın partisinin; vakti zamanında “dindar cumhurbaşkanı seçtireceğiz” diye şarlayan “aksaçlı”sının, sağlam kafayla söyleyeceği türden değil..
PKK baskınlarının yıl dönümünü “zafer bayramı” diye kutlayan Ayna’yı savunmak mı? Allah yazdıysa bozsun!
Da...
Bir gün illa birilerinin kurmayı akıl edeceği “söz sanatlarını yaşatma derneği”nin ezel-ebed onursal, fahri Genel Başkanı olmaya aday Bülent Arınç; ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu sizin.
Dilinizle söylüyorsunuz “yaratık” işte; yaratılmış olan!
Ne demek “garip”; öyle kınar gibi, küçümser gibi, az buçuk hakaretamiz...
Haydi sevsenize “Yaratandan ötürü” Emine Ayna’yı! Hem din kardeşisiniz de; haydi iki Müslüman bir ve bütün olun da, bizim gibi “ümmetçilik” karşıtlarına ibret olsun!
Ne oldu; bu maya tutmuyor mu?
Yaratana isyan mı?
Taş olursunuz; taş!
* * *
Düğmeye basan içimizden biri
ABD; daha yeni sıvazladılar Başbakan’ın sırtını...
AB; bayılıyor bu Kürt açılımına...
Rusya; kendi düğmesini bulamıyor...
Çin; çok uzakta...
Askerler; kaçmaktan kovalamaya sıra gelmiyor...
Ergenekon; içerde...
Peki kim bastı düğmeye?
Cemredir...
Ssosyolojinin de doğa gibi, yazılı olmayan ama asla değişitirilemez yasaları vardır.
Baskılar tepkiyi, haksızlıklar yakınmayı, zulümler isyanı, karanlık ve çağdışı emeller itirazı getirir.
Ben bu havaları bilirim... Rüzgar döner... Değişir hava...
Çevrenize, olanlara, sokaklara iyi bakmalısınız...
Akp iktidarı bitiyor...
Bir kere cemre düştü toprağa.
l Bekir Coşkun / HaberTurk
* * *
GÜNÜN SORUSU
Soru; MHP’li Milletvekili Ali Uzunırmak’tan, En Büyük Devlet Büyüğü’ne:
Siz durmadan Sivas’ın doğusuna gidemeyen siyasetçilerden söz ediyorsunuz... Peki; Ankara’nın ortasında, Sıhhiye’de eylem yapan TEKEL işçilerinin yanına gidemeyen siyasetçiler kimler?
l Mustafa Mutlu / Vatan
* * *
“Avanak Ajanlar” setinden naklen manşet
Bülent Arınç’a suikast düzenleyecekleri iddia edilen iki subayın, “suç mahali”nde, delilleri yok etmeye (ev adresini yazdıkları kağıt parçasını yırtmaya/yutmaya) çalışırken suç üstü yakalandıkları haberi, dün manşetteydi.
Neler neler; Arınç son anda kurtulmuş da, suikast planının derin ayrıntıları araştırılıyormuş da, film gibi baskınmış da...
Hakikaten film gibi...
Ama iddia edildiği gibi bir aksiyon filmi değil. Hele hele polisiye-macera; mümkün değil. Çeken arkadaşlar hiç öyle Altın Ayı’ydı, Palmiye’ydi beklemesin; bir Altın Bamya tutuştururlar ellerine; Allah muhafaza!
Bu senaryonun olup olacağı bir komedi kültüdür! Gişe rekoru kırar.
Senaryoya bakın hele; biri koooca Albay; iki subay, hem de Özel Harp eğitimli filan yani. Ankara’nın göbeğinde Başbakan Yardımcısı’na suikast yapacaklar; ev adresini unutmamak için kağıda yazmışlar!
Yahu git sor Ankara’da, sokaktan kimi çevirsen sana yüzde 0.5’lik partinin Genel Başkanı’nın evinin bile ezbere krokisini çıkarır. Baskın birkaç dakika gecikse “kağıt parçası”nı yutacakmışmış... Breh breh breh... Sonra doğru en yakın tomografi cihazına. Ondan sonra mı? Bekle ki, bir dışkılama faaliyetiyle delil açığa çıksın! “Kağıt parçası”nın bağırsak içinde oluşan kimyasal ortamda erime özelliği varsa yandı gülüm keten helva!
Google Earth diye bir nimet dururken bu “kağıt parçası” işi nedense bana, “Evden çıktıydım, hergün gittiğim yoldan tarlama giderken ayağıma cephane takıldı” diyen Döngel’li köylüyü hatırlattı. O hikayeye de epey emek verilmişti belli. Ama Türk sinemasının talihsizliği işte; ille bir “saatine bakan Kara Murat” durumu yaratacaklar!
Gözü dönmüş darbecilerle mücadeleyi bu manşetleri referans alarak sürdürmeyi planlayan gazeteci arkadaşlara, Allah tez zamanda akıl fikir versin.
İlle de Hollywood yapımı isterim diyorsanız; “Avanak ajanlar” konseptine sıkışıp kalırsınız. Karabasanınızın fişini takmak gibi olmasın ama, bana sorarsanız Rus sinemografisinden yararlanın. Bu işten dört başı mamur “Matruşka” planı çıkar. Önce Erdoğan, Arınç ve maiyetlerindekiler için bir “korku iktidarı” yaratılır, sonra can derdine düşen o korku iktidarı kendileri için savunma mekanizması geliştirmek isterken bir “korku cumhuriyeti” yaratır...
* * *
MİNİ YORUM
Enişte Bey itiraf etti
AKP Milletvekili Zeynep Dağı’nın kocası İhsan Dağı dünkü köşesinde “Alevi Açılımı”nın ancak Alevileri “Kemalist devlet”ten kopararak başarıya ulaşabileceğini savundu ve “Dersim’i yakan bir devlet modelinin mi arkasında duracaklar?” diye sordu. Karaca Ahmed Dergahı’nın üzerine dozer salan bir devlet modelinin arkasında durmalarını mı önerirsiniz İhsan Bey?