Testere mi tezkere mi?
1 Mart’ta katlayıp ceplerine yerleştirdikleri tezkere yine karşımızda. Bu sefer cilalanmış bir şekilde Meclis’e getirildi. Tezkere değil kelimenin tam anlamı ile testere.. Durumun vahametini görebilme umuduyla gazetelerin manşetlerine göz attım. Havuz medyasından, yandaş ve candaşlarına kadar tekmili birden savaş naraları atıyor. Hükümete yaranabilme adına vıcık vıcık yağ akıyor manşet ve yorumlarda. Vaktiyle din adına “Rabbim Hayır Yaz” manşeti atan küfürbaz yobazlar bile tezkerenin nimetlerinden dem vurur hale gelmiş. Yılanın deri değiştirmesi gibi gömleğini çıkarıp mücahitlikten müteahhitliğe terfi eden sözde İslamcılar sonuçta Müslüman’ın kanının döküleceği plana alkışlar yağdırıyor. Gömleği çıkarmamakta kararlı olanların sesi ise cılız ancak inançlı. Milli Gazete’nin “Haçlı ordusunda mücahid olunmaz” manşetindeki derinlik teselli kaynağı oldu. Neo-liberaller, eski tüfek dönmeler, sosyal demokrat, dinci, bezirgan ne varsa savaş tezkeresinin barış getireceği iddiasıyla ahkâm kesiyor... Aynı tastan içtiğimiz suyu bulandırıyor. Sağ olsun Yağmur Tunalı ağabeyimiz bütün zarafetiyle Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölümsüz ‘Seranat’ şiirini hatırlattı. Diyarbakırlı Cahit Sıtkı yıllar önce: “Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim,-/Artık taslarımız ayrı çeşmeden akmasın..” demiş. Ama nafile.. Çeşmeyi de, tası da ve hatta pınarı da ayırmakta kararlılar. Gaflet ve dalalet ile tanımlanamaz ortama geldik. Bilmem ihanetin farkındalar mı?
Son yıllarda coğrafi yerlerin isimlerini değiştirmek moda oldu. Uludere’nin adı Rojova, yüzlerce yıllık Ayn el-Arap yani Arap Pınarı’nın adını da Kobani koydular. Örümcek ağına sinekler düşer. Bizim memlekette belediyeler ilaçlama yapmadığından sinek sayısı artı. Kobani diye üşüşüyor alayı.. Değerli dost Soner Yalçın: “Dün Telafer’e sessiz kalanlar, bugün neden Kobane diye feryad ediyor” başlıklı yazısında bataklığı anlatmış. Sınırda kaçakçılık yapan 34 vatandaşımızın hava harekatıyla vurulmasından sonra birden literatüre giren Rojova gibi Kobani belasıyla karşı karşıyayız. Ne de olsa bu kelimeleri sarf etmek entelektüel düzeyin ölçüsü olarak algılanıyor. Algı operasyonunun da kendisinden kurtulma yerine algıya çanak tutanlara duyuralım.
Günlerdir parasıyla doğal gaz alamayan vatandaşa bayram öncesi zam kazığı atıldı. Kış hazırlığındaki memlekette doğal gaz ve elektriğe yüzde 9 zam yapıldı. Avrupa Birliği ülkelerinde doğal gaz fiyatları düşerken bizdeki “algı kuryeleri” tasarruf yöntemlerinden dem vurup giren kazığı gizleme görevini yerine getiriyor. Enerji geçiş hattı avantajımıza rağmen Avrupalı bizden yüzde 22 daha ucuz gaz kullanıyor. Elektrikte bu oran 50’nin üzerinde. AKP hükümeti son üç yılda doğal gaza yüzde 58, elektriğe ise yüzde 39 zam yaptı. Üstelik kaçak kullanımların faturasını gariban vatandaşın sırtına yüklüyor. İlaç ve muayene fiyatlarına ne kadar kazık girdiği meçhul. Düne kadar aynı kaptan su içenler günah çıkarma telaşı ile son alınan uçak ve inşa edilen Ak Saray’ın bir milyar dolar olduğunu vurgulayıp, elektrik ve doğal gaz zammı ile söz konusu maliyetin karşılanacağını yazmış. Diğer tarafta Kandil’den “Artık sabrımız taşıyor” mesajını iletiliyor. Bir mesaj kesmez diğeri de Heybeliada Ruhban Okulu mahreçli. “Sabır bitti.. Ruhban Okulunu açıyoruz” başlıklı haber ile kulaklara kar suyu kaçırılmış. Gecekondu okul yapıp heykel dikilen yerde devletin okulları yakılırsa olacağı budur. “Sen izin vermesen de ben açarım” restine bakalım ne cevap verilecek. Terör örgütünün sabrı taşıyor, ajan okullarının sabrı bitiyor.. Ne ala memleket.. Ama vatandaşın sabrı mübarek mermer, bir türlü çatlamıyor. Testere mermere dayanmış kesiyor da kesiyor..