Tertipçilerin de işbirlikçisi mi?
Daha kriminal inceleme yapılmadan belgenin hangi bilgisayardan çıktığını yazan eski gerilla Cengiz Çandar CIA ajanlarından sonra, Türkiye’deki sivil darbe tertipçileriyle de ortak iş yapmaya başlamış olabilir mi?
“İrticayla Mücadele Eylem Planı” nın Genelkurmay’da emir komuta zinciri içinde hazırlanmadığında hemen herkes hemfikir.
Albay Dursun Çiçek de kendisinin böyle bir plan hazırladığı iddialarını reddediyor.
Ergenekon savcılarının en küçük kuşkuda albayları bile tutukladığı bir dönemde, bir albayın kendi başına böyle bir plan hazırlayıp avukat Serdar Öztürk’e göndermesi zayıf ihtimal.
Zaten Öztürk’ün avukatı Hasan Gürbüz de aramada böyle bir CD bulunmadığını iddia etmekte...
Böylece belgenin sahte olduğu savı ağırlık kazanıyor. Bu da iki ihtimalli:
Ya bu belge tamamen düzmece... Dışarıda hazırlandı...
Ya da Genelkurmay’da muhtemelen Albay Dursun Çiçek’in de ulaşabildiği bilgisayarlardan birinde tertipçiler tarafından yazıldı... Avukat Serdar Öztürk’ün bürosuna yerleştirildi. Aramada bulundu.
Planın hangi bilgisayarda yazıldığı kriminal incelemede ortaya çıkacak.
Daha işlem bitmeden (hatta başlamadan) çıkacak sonucu kim bilebilir?
Tabii ki tertipçilerin kendileri...
Ancak garip olan bunu bir gazetecinin de biliyor olması...
Cengiz Çandar dün Radikal’deki yazısının bir yerinde bakınız ne diyor:
“Peki ya ’Belge’ sahteyse? O daha da kötü. Zira ’belge’nin Genelkurmay bünyesinde ’emir-kumanda zinciri’ içinde hazırlanması söz konusu değilse de, çıktığı yer belli. Genelkurmay’daki bilgisayarlar. Genelkurmay bünyesinin ’sahte belge’ üretimine uygun olması daha da vahim değil mi?”
Cengiz Çandar daha kriminal inceleme yapılmadan belgenin Genelkurmay’daki bilgisayarlardan çıktığını nasıl ve nereden biliyor? Çok ilginç değil mi?
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Sahtekarlar ‘fink’ atarken
Önce “belge”nin “çakma” olup olmadığı ortaya çıksın ki, kime çakacağımızı bilelim!
“Deniz Feneri Medyası” Kılıçdaroğlu hakkında inanılmaz bir iddia ortaya atmış, belgelere göre Kılıçdaroğlu, PKK’lılarla aynı araçta yakalanmıştı!
Aylar geçti ve Hessen Eyalet Başsavcısı, Kılıçdaroğlu’nun “terör örgütü mensuplarıyla aynı araçta yakalandığı” iddiasına ilişkin tutanağın, sahte olduğunu açıkladı! Yani “belge” çakma çıktı!
Hürriyet bir süre önce, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’ya girişinin yasaklandığına ilişkin bir haber yayınlamıştı. Akman da belge ile kameraların karşısına geçerek haberi yalanlamıştı. CNN TÜRK muhabiri, belgeyi Alman yetkililere gösterdi. Onlar da belgenin sahte olduğunu açıkladılar!
Böylece, istifa etmemek için çırpınıp duran RTÜK Başkanı’nın bir de “sahtecilik” suçundan yargılanması ihtimali gündeme geldi!
Bu sahte belgeleri üretenler kim ve amaçları ne? Bu kişilerin saflığına, masumluğuna inanabilir misiniz? Güvenip destek yazısı yazan yandaş medyadaki bazı yazarlara ne demeli? Şimdi ne yapacaklar, bu sahteciliği nasıl savunacaklar? Attıkları çamurları nasıl temizleyecekler?
Önce “belge”nin “çakma” olup olmadığı ortaya çıksın ki... Kime çakacağımızı bilelim! Bu kadar “sahtekâr”ın ortalıkta “fink” attığı bir dönemde, kimsenin ahını boşuna almayalım!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Dilini tutamayan Bülent Arınç’ın kehaneti:
...Ve sıra büyüklerde!
Demek ki Genelkurmay’daki subay, yazıcıya “Darbe planı yapalım” dedi. Yazıcı “Kaç kopya olsun komutanım?” diye sordu.
Komutan “Üç...” dedi:
“Biri avukat arkadaşa gidecek, birisi Taraf Gazetesi’ne, biri de zaten gizli...”
Yazıcı selam çaktı, oturup yazdılar.
Bitince subay komutana koştu:
“Komutanım adı ne olsun?..”
“Neyin?..”
“Darbenin... Yapmıyacak mıyız?..”
“Yapacağız...”
“Darbenin adı olsun ki, ne yaptığımızı bilelim...”
Sonunda gizli şifreli, kimsenin anlamayacağı bir isim buldular:
“AKP ve Fettullah Gülen’i bitirme planı”
Komutan sordu:
“Ne olduğu anlaşılıyor mu?..”
Öbürü yanıtladı:
“Hayır komutanım, hiç anlaşılmıyor... Sanki başka bir şeyin şeyiymiş gibi belli bile değil...”
Komutan sevindi:
“Şifreli ya...”
İki gündür onu düşünüyorum;
Genelkurmay’ın darbe planı herhangi bir avukatın bürosunda ne arıyor?
Levazıma bulgur alımı emrini gördüğümüzde, iki gün “LK-BAT” ın akşam yiyeceğimiz bulgur pilavı ile ne ilgisi olduğunu düşünmüştük.
Sonra anlamıştık ki “Levazım Komutanlığına - Bulgur Alma Talimatı” yani; LK-BAT
Ama darbe planı bu kadar açık ve net:
“AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı...”
Neler oluyor sizce?
Ergenekon davası, emekli paşalara ve sıradan insanlara gerekeni yaptı. Ama TSK içindeki rütbelilere uzanamadı...
Bunun önhazırlığı mı bu?
Dilini tutamayan Bülent Arınç’ın halkın önünde daha geçen gün “Sıra büyüklerinde...” demesinden on gün sonraya denk geliyor bu olanlar...
Sıra büyüklerde mi?
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
Tanı koymakta zorlandılar
Genelkurmay karargahında hazırlandığı iddia edilen, muhtemelen tarihin en anlı-şanlı, arkasında Hansel ile Gratel’in ormanın derinliklerine serpelediği ekmek kırıntıları gibi yol gösteren izler bırakan, en ‘bul beni’ diye bağıran “darbe planı” üzerinden ordunun “zihniyetini elden geçirmeye” merak salan yazarlardan Ali Bayramoğlu dün “Bu belge ya da bir diğeri sahte olabilir... Ama onlarca gerçeği var...” diyordu.
Belgenin sahte çıkması, Bayramoğlu’nun günlerdir kaleme aldığı saldırgan yazılardan zerre pişmanlık duymasına, yüzünün kızarmasına neden olmayacaktı.
O herşeye rağmen, en başta, yargılamadan verdiği hükmü savunmaya devam edecekti.
İnsanın yegane dayanağının çökmesi durumunda bile kanaatinde diretmesine ne nedir bilemedik...
Kuru inat mı?
Sabit fikirlilik mi?
At gözlüklülük mü?
Bunun ‘mantıklı bir izah’ı olamayacağını anlayınca da, gazetemizdeki yazılarıyla insanları ‘anlama-anlamlandırma’ yeteneğimizi epey geliştiren Alanur Özalp’e başvurmakta bulduk çareyi...
Malum uzman psikolog kendisi...
İnanır mısınız bu kez o bile aydınlatamadı meseleyi...
Tanı koyamadı...
“Bu bir rahatsızlık değil, böyle insanlar için kötü niyetli kişiler diyebiliriz” dedi...
Psikoloğumuza danışırken, Allah biliyor çok iyi niyetlerimiz vardı...
Alanur Hanım’dan bir tedavi reçetesi alabilseydik, derhal Bayramoğlu’na ulaştıracaktık; hem kendisinin, hem Yenişafak’ın, hem de konferansta, ekranda, şurda burda fikirlerinden haberdar olan toplum sağlığının korunmasına faydamız dokunacaktı.
Ama ortada bir “hastalık” olmadığı için “ilaç”, “terapi” veya “başka bir yöntem” öneremedi Özalp.
Bayramoğlu için tek kurtuluş “niyetlerini iyileştirmek”.
Yazık ki ilaç firmaları bu ara domuz
gribi ve kongo kenesiyle uğraştığından henüz sadece bir kaç liberalde görülen ‘kötü niyet virüsünün’
panzehirini üretemediler...
++++++
YAŞ ARİFESİ
Kaosun arka yüzü
Bülent Esinoğlu, “Kesintisiz kaos Kemalist generalleri tasfiye içindir” diyerek şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Amerikan Genelkurmay Başkanı Başbuğ’u ziyareti sırasında bir açıklama yaptı. “Ben Başbuğ’un üzerinde Pakistan çalışması yapıyorum, o benim üzerimde PKK çalışması yapıyor.” Başbuğ, Afganistan’a muharip asker göndermeye karşı çıkıyor, Irak’ın kuzeyindeki PKK konusunda Amerika’dan hareket bekliyordu. Meseleler ortada kaldı. 30 Ağustos da yaklaştığı için Amerika ordu üzerindeki operasyonuna başladı.”
* Yalçın Bayer Hürriyet
++++++
“Terörle bir yere varılmaz” derlerdi
30 yıl önce Başbakan ilk baskında “Üç beş çapulcunun işi!” diyordu. Otuz yıl sonra, neredeyse o “çapulcu” denilenlerle masaya oturulacak... Demirel, “Kürt realitesini görmek lazım” dedi. Eeee, görseydiniz! Mesut Yılmaz “Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi. Geçseydi ya! Tayyip Erdoğan’a göre de “Kürt sorunu onun sorunuydu!” Hay hay, buyurun çözün! Çözecek çözecek de DTP’liler PKK için bir kerecik “Terör örgütü!” desinler, masaya buyur edecek.
Nereden nereye geldik... Yargıtay, Kürtçe propagandaya iki ölçü getirmiş; birincisi, propaganda yapılan topluluğun Kürtçe dışında başka bir dil bilmemesi, ikincisi de “azınlık yaratma kastı” olmaması... Bu ölçülere uyup Kürtçe propaganda yapmak suç değil... Bu da yeni içtihat!
Ne değişti ki, Yargıtay bu görüşe geldi?
“Terörle bir yere varılamaz!” değil mi? Nereye vardığını gördünüz.
* Hasan Pulur / Milliyet
++++++
MİNİ YORUM
İstifa önceliği Akman’ın
Hem tarih hem de günümüz şartları Türk milleti ile ordusunun sımsıkı kenetlenmesine neden oldu. Bu nedenle uzun zamandır yürütülen psikolojik operasyona rağmen hâlâ en güvenilir kurum TSK... Bu tavır haliyle son gelişmelerle ilgili okur yorumlarına da yansıyor. Orgeneral Başbuğ’un istifası, hatta görevden alınmasını isteyenlere karşı Kaya Özkök şöyle demiş: Önce Akman’ın ve Erdoğan’ın istifasını istemeniz gerekmez mi?