Teröristin can güvenliği tehlikede (!)
Türkiye’de çok kötü şeyler oluyor...
Asker; baskına gelen teröristleri vuruyor.
Gerillanın can güvenliği tehlikede...
Bizim 2. Cumhuriyetçiler üzülüyor...
Özetle dedikleri şu: İleri demokraside bunlar olmaz...
Faşist asker(!)
Elin adamları mağaralarda bekleşiyorlardı...
Garibanlar belki birkaç karakol basıp beş on askeri vuracaklardı...
Bunu bile gerillaya çok gördüler...
Faşist Türk askeri gitti; onları vurdu...
...
Halbuki daha önce ne güzel geliyorlardı...
Karakollarda askeri şehit edip rahat rahat gidiyorlardı...
Onlar öldürünce...
Güneydoğu’da da hiç bir olay olmuyordu.
O zamanlar yandaş yazarlar da rahat rahat yazıyorlardı:
-Asker, teröristlerin girdiğini gördüğü halde tedbir almadı.
-Asker; şehit cenazesi gitsin; ortalık karışsın; AKP oy yitirsin diye karakolu basmaya gelenleri engellemedi.
Başbakan’a kızıyorlar
Teröristler tam 13 kez karakollara saldırıya kalkışmışlar.
Bu darbeci askerler de zamanında önlem alıp onların kelle almalarına engel olmuşlar.
Üstüne üstlük de kendileri gidip bu ülkenin güzelim teröristlerini öldürmüşler...
Olur mu bu?
Çağ atlayan Türkiye’ye bu manzara yakışır mı?
...
Bir de Başbakan Erdoğan var!
Askere sahip çıkıyor...
Teröristin öldürülmesini normal sayıyor...
Yoksa Ergenekoncular onu da mı ele geçirdi?
Ağabeyleri öfkeli
Başbakan’ın ’Ağabey!’ dediği Hasan Cemal de dahil...
Kendilerini liberal zanneden adamlar, şimdi Tayyip Bey’e öfkeliler...
- Asker; PKK’lıları öldürüyor. Böylece silah bırakışmasına aykırı davranıyor; senin altını oyuyor. Bu askere yeni bir Ergenekon ayarı çek...
Amma ne olduysa; Başbakan onların dediğini duymuyor.
- Tek vatan, tek bayrak, tek millet!
Böyle diyor.
Yapma Sayın Başbakan!...
İleri demokraside vatan, millet, bayrak olur mu?
İleri demokraside terörist olur...
Ağabeylerin demeye çalıştıkları hemen hemen böyle...
Ama yeğen onları takmıyor artık...
Bari deyin ki:
-Ey başbakan; korucular; PKK’lıları korusun!
Çünkü teröristlerin can güvenliği tehlikede...
Rıza Zelyut/ Güneş
+++
İç hainlerin kurgusu
Osmanlı Ordusu, kahramanca savaşmasına rağmen yenilmişti. İmparatorluk toprakları işgal altındaydı. Bu perişanlık günlerinde İngiliz denetimindeki Samsun’a çıktı. Tarih 19 Mayıs 1919. Mustafa Kemal İstiklal mücadelesini Nutuk’ta özetle şöyle anlatıyor:
’İstanbul İtilaf Devletleri’nin işgalinde. Adana, Urfa, Maraş, Gaziantep, Fransız ve İngiliz denetiminde. Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri var. Merzifon ve Samsun’da yine İngiliz askerleri. Yunanlılar İzmir’e çıkartıldı.’Anlayacağınız Devlet’in bir an önce parçalanması planı uygulanıyor. İç hainler de bu kurgunun içinde.
...
Şimdi de size Türk basınında dün yer alan bir köşe yazısından bölümler aktaracağız:
’. ... 12 PKK’lı ölü; belki de genç bedenleri üzerinden yeni bir uyanıklığa yol açacaklar.
. ... Vatandaşlarımızın binlercesi ülkemizin bir köşesinde, her gün bu cenazelerde ’Şehit Namirin’yani ’Şehitler Ölmez’diye bağırıyor. Bağırdıkları, devlet ve medya terminolojisine göre ’Teröristler’.’
Yorum, okuyanın. Hayatı zigzaglarla geçmiş bu zatın Kuzey Irak bağlantılarını bilmeyen yok. Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Devlet gibi kavramlar umurunda değil. Onun düşüncesindekilerin hedefi seçim sonrası ’Anayasa’nın Değiştirilemez maddelerinin ortadan kaldırılması’. Hep yazdık, hep yazacağız; ’12 Haziran, Türkiye Cumhuriyeti’nin ölüm-kalım seçimidir’.
Burhan Ayeri / Akşam
+++
TSK ’nın teröristten özür dilemediği kaldı
“TSK Güneydoğu’da 12 PKK militanını pusuya düşürüp öldürmüştür. Eylemsizlik kararı alan örgütü Türk Ordusu gafil avlamıştır.”
Başta Taraf olmak üzere yandaş basın olayı adeta bu noktaya taşıdı. Hukuk profesörü Mithat Sancar Taraf gazetesinde dün şöyle yazıyordu:
“Eylemsizlik kararı almış örgütün eylem hazırlığında olduklarına dair hiçbir belirti olmayan militanlarını öldürmek, Kürt sorununu yeni ve çok tehlikeli bir sahaya sürüklemek anlamına geliyor...”
Profesör bu yorumu yaparken kendi gazetesinin bir gün önceki şu manşetinden ilham alıyor:
“Şırnak Uludere’de 12 PKK’lının öldürüldüğü operasyonu AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’nı hazırlayan ekipten Tümgeneral Mustafa Bakıcı yönetti.”
Yani... TSK, AKP’yi güç duruma düşürmek için eylemsizlik içindeki (üç gün önce iki polis memurunu şehit etse de) PKK militanlarını pusu kurup vurmuştur.
Neyse ki aynı Taraf gazetesi, bir an gazetecilik damarı tutmuş olacak, dün, örgütün sesi Fırat Haber Ajansı’nın haberini aktarmıştı.
Fırat Ajansı haberi: “Uludere’de askeri üsse saldırı” diye veriyordu.
Örgütün silahlı kanadı HPG ise olayı şöyle duyuruyordu:
“12 Mayıs gecesi Uludere’de bağlı Aruşe alanı Kure Şine Tepesi bölgesinde TC ordusu sınır ötesi saldırı hazırlığındayken gerillalarımızın savunmasıyla karşılaştı.” Pusu değil, bir çatışmanın söz konusu olduğunu buradan da anlıyoruz. TSK da dün “Pusu yok, bizi karanlık bir senaryonun parçası haline getirme planı var” diye izahat verdi. Ordu öyle bir noktaya getirildi ki... Bir tek PKK’dan özür dilemediği kaldı...
Melih Aşık / Milliyet
+++
Tarih MHP’yi lideriyle yazacak
O tarihlerde işgal eden...
Ama maçı kaybeden ülkede.
Bu tarihte.
***
Kuzey Deniz Saha Komutanı, Güney Deniz Saha Komutanı, deniz üssü komutanı, denizaltı filo komutanı,tutuklu... O tarihte işgal eden ülkede bugün herkes ayağa kalkıp onbaşı’yı alkışlarken, o tarihte işgal edilen ülkenin başbakanı bugün açıkladı: “Başbakan törene gider de, korgeneral ayağa kalkmaz mı? Bedelini öder... Gereği yapıldı, ödedi, bakın gideceği yeri buldu!”
Donanma kurmay başkanı, Sahil Güvenlik kurmay başkanı, Harp Akademileri kurmay başkanı, Genelkurmay Stratejik Araştırma Merkezi başkanı, zırhlı tümen komutanları, tugay komutanları, albaylar, binbaşılar,teğmenler, alayı içerde... Bi eşleri dışarda.
***
Şimdilik.
***
Çünkü, hayat arkadaşlarına alkışlayarak hayat vermeye gayret eden subay eşlerine, alkışlarken trafiği kapattıkları gerekçesiyle soruşturma açıldı... Ki, merak eden gidip baksın, orada trafiğin kapatılması mümkün değil, orası çıkmaz sokak, yolun sonu tarla.
***
Ve, merak eden varsa...
Bugün 19 Mayıs.
Bırak kupa verdirmeyi...
Açık görüş bile verilmedi.
NOT:
Çevrende herkes şaşırsa, bunu da senden bilse, sen aklı başında kalabilirsen eğer, ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir, ikisine de vermeyebilirsen değer, yüreğine dayan diyecek direncinden başka şeyin kalmasa da, herkesin bırakıp gittiği noktada, sen dayanabilirsen tek, dünya önüne serilir, adam oldun demektir... Tarih, CHP’yi liderini satan parti olarak hatırlayacak. Aynı tarih, MHP’yi lideriyle yazacak. Benden söylemesi, yarın..
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
Akıllı sayımı 12 Haziran’da
Aptal Sayımı...
Öyle hemen kimse alınmasın...
Hadi şöyle diyelim:
“Seçim, akıllı sayımı olacak...”
***
Eğer iki tane İstanbul Boğazı istiyorsanız...
Tabii ki iki Boğaz olunca, dört tane de İstanbul ediyor...
İkisi o yanda, ikisi bu yanda...
Kanal açılınca ortada kalan yer ne?.. Ada...
Eğer buna oy verirseniz.
Bu akıllı işidir...
***
Diyelim ki referandumda nasıl ki “çocukların korunmasına” akıllılar “Evet” dedi de 1 milyon 700 bin çocuk sokaklarda ağlaşarak dolanıyor... Şifre var, kopya yok çünkü...
***
“Engellilerin korunmasına” referandumla “Evet” diyenlerin ne kadar akıllı olduğunu ise Sağlık Bakanı açıkladı:
“Körsün ya...”
***
Kafasını çalıştırıp “12 Eylül’ü yapanlardan hesap sorulacak” sözlerine “Evet” diyenlerin akıllı olduğu şuradan da belli:
Kenan Evren’in maaşına zam yaptılar...
***
Kürt açılımına da “Evet” dedi aptal olmayanlar...
İyi bakın:
Türkiye bölünüyor...
***
Yine seçim var...
“Aptal sayımı” değilse, hadi “akıllı sayımı” diyelim...
Telefon dinlemelerine, muhaliflerin evlerinden toplatılmasına, basılmamış kitapların tutuklanmasına... Tehdide, zorbalığa, faşizme oy verip de sonra kamera vardır diye yatak odasında ceketle oturmak nedir?..
Akıllı işi...
***
Türkiye tarikata teslim edildi...
Cumhuriyet ağır yaralı...
Şimdi de ülke göz göre göre bölünüyor...
Bilinçli insanlar endişe ve korku içinde...
Seçimde tüm bunlar oylanacak...
***
Öyle hemen “seçimlerin aptal sayımı” olduğu nereden çıktı?..
Göreceğiz... Neyse o...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
367 uğruna ne hilaller batıyor
Yeter ki, MHP baraj altında kalsın. Yeter ki, MHP’nin eksikliği ile AKP Meclis’te 367 sandalyeye ulaşsın. Anayasayı değiştirecek çoğunluğa.
367 uğruna ne hilaller batıyor, dedirten bir senaryo.
Özel hayatın gizliliğini ihlal eden kasetlerle ilgili ceza yasasına göre, üç ayrı suç var.
1- Kişisel verilerin kaydı.
2- Verilerin açıklanması.
3- Verilerin yayını.
Ceza yasasındaki açık maddelere rağmen, savcılar neden hâlâ harekete geçmiyor? Özel kasetleri kim çekiyor, kimler yayınlıyor ve neden? Savcılar harekete geçmiyorsa, hükümet neden harekete geçmiyor?
Günümüz teknolojisinde bunu yapanların bulunmaması söz konusu değil. Bulunmuyorsa, harekete geçmiyorsa, derin kaset devrede.
Belli ki, önce isimler belirleniyor, ardından kasetler yerleştiriliyor. Planlı bir eylem.
Ceza yasasının suç saydığı eylemler siyasetin ana malzemelerinden birine dönüşüyor. Hukuk buna seyirci kalınca, siyaset hukukun önüne geçiyor.
Yalçın Doğan/ Hürriyet
+++
Bu işte bir devlet eli var
Türk siyasi hayatının en büyük skandallarından birini yaşıyoruz. Bir partinin neredeyse tüm üst düzey yöneticileri profesyonelce izlendi, kaydedildi, kayıtlar internet aracılığıyla servis edildi ve parti, şantajla esir alındı.
Yetmedi; iktidar, bunu yapanların peşine düşeceği yerde, özel hayat sorgusuna girişti; rakibini oradan vurmayı denedi.
Başbakan, Hacı Bektaş’a atfen “Eline, beline sahip olacaksın” diye uyarıyor muhalefeti...
Cümlenin devamı var oysa:
“Diline” de sahip olacaksın.
***
Diyeceksiniz ki; “Hırsızın hiç mi suçu yok?” Buna kendisi, ailesi, partisi, seçmeni karar verir.
Siliyorsa siler; affediyorsa affeder. Devlet, hükümet, bu tartışmanın dışında olmalıdır.
O, mahremiyetimizi temin için var; tehdit için değil...
Can Dündar / Milliyet
+++
Ha şöyle!
MHP’ye musallat olan çete Genel Başkan Bahçeli ile beraber 6 üst düzey yöneticinin daha kellesini istedi.
Fakat bu defa tehdit işe yaramadı. Bahçeli reste restle karşılık verdi.
“Tehdit ve şantaja boyun eğmeyeceğiz. Kim elinde ne varsa açıklasın” dedi.
***
Bu rezillikten seçimde oy çıkarma hevesi de rezilliktir ve seçmen bu tür bir tamahkârlığa göreceksiniz, ceza verecektir!
Güngör Mengi / Vatan