Teröristin adı var!
TSK ile olup bitenleri, yeri geldiğinde bu köşeden dile getirirken azami hassasiyet gayreti gösterdik. “Kızılcık şerbeti içtik” demeyi hep yeğledik.
Şu anda ayağımızı biraz frenden çekme durumunda olduğumuzu hissediyoruz. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “terörist” olarak tutuklanmasının ardından “terörist” ordumuzun da olduğunu öğrendik!..
Ne garip tecellidir ki İlker Başbuğ’un hapishaneye konulduğu gün Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, “teröriste terörist demeyi hiç arzu etmiyoruz” başlıklı demeç verdi.
Neye kahredeceğimizi şaşırmış durumdayız!..
İlker Başbuğ’un ifadelerine bakıyorum. Bir zamanlar sıkı fıkı olduğu AKP iktidarına sitem ediyor. Harika (!) Bülent Arınç suikast senaryosunun ardından Kozmik Oda’nın kapılarını açan o değil miydi? Başbuğ ifadelerinde, kendisini Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na da, Genelkurmay Başkanlığı’na da AKP’nin getirdiğini hatırlatıyor, “hükümet karşıtı internet sitelerini ben kapattırdım” diyor. Açıktan “Hükümetin” diyemediği için “Devletin bana teşekkür etmesi gerekir” sözleri ile AKP’den hâlâ medet umuyor.
Görevdeki Genelkurmay Başkanımız da twitter’den İlker Başbuğ’un özgeçmişine link veriyor.
Necdet Özel “terörist ordu” iddianamesine cevap verir mi?
Zannetmiyorum!..
Ama vakti geçmeden şu soruların mutlaka cevap bulması gerekir:
“Teröriste terörist demezsek, ne diyeceğiz?
” İmralı’da beslenen terörist başına ne diyeceğiz?
“Bu bağlamda Öcalan’a, sayın Öcalan mı diyeceğiz”
Bu soruların cevaplarını “olgunlaştırabilirseniz” kamuoyunu biraz rahatlatırsınız sayın Genelkurmay Başkanı.
Bekir Bozdağ’ın söyledikleri
İlker Başbuğ’a yöneltilen “terörist” suçlamasını Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile konuştum. Bozdağ, sıkıntılı konuda pek topa girmedi ama yargılamanın süratle bitirilmesini isteyerek şunları söyledi:
“Söylenecek pek çok şey var ama yargı sürecine, kişinin durumu ile ilgili lehte ve aleyhte sonuç doğuracak değerlendirmeleri bir hükümet üyesi olarak doğru görmüyorum. Yargı sürecinde olan bir konu. Değerlendirmeyi yargı yapıyor ve karar veriyor. Bir itiraz olduğunda da itiraz yolu açık. Bizim dileğimiz bu sürecin uzamaması, adli sürecin makul sürede tamamlanması, gerçeğin ortaya çıkması ve herkesin gerçek ne ise ona göre bir kanaat sahibi olması. Yargılama devam ettiği için gerçek herkese göre farklı yerde olabilir. Bunu sonlandıracak şey de yargı sürecinde ortaya çıkacak karardır. Gerçek kısa sürede ortaya çıkarsa kamuoyu da doğruları daha erken öğrenme imkanı bulur. İnsanların haksızlığa uğraması veya başka şekilde eleştiriye muhatap olması da önlenmiş olur. Dileğimiz süreçlerin hızlı işlemesi ve gerçeğin ortaya çıkmasıdır.”
Bekir Bozdağ, İlker Başbuğ’un yargılama süreci ile ilgili ısrarlı sorularıma cevap verirken “Benim bir görüşüm var ama Başbuğ’un yargı süreci devam ettiği için yargı sürecine olumlu, olumsuz etkisi olur. Doğru olmaz” diyerek cevap verdi. “O görüş ne?” diye çok ısrar etsek de cevabı ileriki bir tarihe bıraktı.
Rölantide gidiş
Hazır, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile sohbet imkanı bulmuşken, Uludere olayını da sormadan edemedik. “Ölenlerin yakınlarına ne kadar tazminat verilecek?” dedik. Yazılan çeşitli rakamları hatırlattık. Bakan Bozdağ bunların gerçek olmadığını söyledi:
“Olayın oluş şekliyle ilgili şu an o konuda adli ve idari tahkikat sürüyor. Tazminat ile ilgili kısımlarla veya başka konularla ilgili ki bu geniş kapsamlı bir konu. Onlarla ilgili gerekli incelemeler yapılıyor. Bu incelemeler çıktıktan sonra ne kadar tazminat ödenecek, nasıl olacak o zaman net bir şey söylenebilir. ”
“Uludere olayının ardından demokrasi paketine ne oldu?” sorumuza ilgi çekici bir yanıt verdi Bekir Bozdağ:
“Demokrasi paketinin Uludere olayı ile bir ilgisi yok. Demokrasi paketi özel bir paket değil. Demokratikleşme zaten bir süreç. Sürekli demokrasinin standardını yükselten adımlar atılıyor. Ondan sonraki süreçlerde de atılması gereken adımlar varsa onlar da atılacaktır. Onlarla ilgili hususlar yasalarımızda, hükümet programımızda var, mevzuatımızdaki anti-demokratik hükümlerin ayıklanması...Yani nelerdir bunlar? Bunlara ilişkin şu anda kesin ifadelerde bulunmak çok zor. Çünkü hangi yasada ne var onu tam bilme imkânı yok. Bunlarla ilgili bir inceleme yapıldıktan sonra belki adımlar atılabilir ama Türkiye’de demokratikleşme konusunda önemli adımlar atıldı. Önümüzdeki süreç içerisinde de demokrasinin standardını yükseltecek atılması gereken adımlar olduğunda da bugüne kadar yaptığımız gibi tereddütsüz yaptık. Bugünden sonra da yaparız. Sonuç itibariyle demokratikleşme ile ilgili bunu bir paket olarak değil de süreç olarak görüyoruz ve bu süreç içerisinde de adımlar atıyoruz. Çalışmalar olgunlaştığında, müzakereleri yapıldığında kamuoyuna açıklamaları yapacağız.”
“Demokrasi Paketi” ile ilgili bugüne kadar yazılan çizilenleri Bekir Bozdağ, “temenni” olarak görüyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve kabinesinin son durumuna baktığımda üst üste yaşanan travmaların ardından dağınıklık görüntüsü veriyorlar. “Fazla konuşmayın” talimatı alan Bakanlar son yaşanan gelişmeleri kavramakta ve ne diyeceklerine karar vermekte zorlanıyorlar.
AKP kabinesindeki hava, “Tayyip Erdoğan bütün bu olup bitenlerin içinden nasıl çıkacak?” ta yoğunlaştı.
Geçenlerde Erdoğan’a “geçmiş olsun” ziyaretinde bulunan dostum, “Başbakan su kaybından dolayı çok zayıflamış” dedi.
İnşallah bu durum Kabineye de sirayet etmez!..