"Teröriste özgürlük(!)"
Kendilerini "devlet"in vücut bulmuş hali varsayan kimseler, -ki ellerinde "terörist" diye yaftaladıkları gençlerin "aslında ne" olduklarını öğrenmeye/bilmeye yetecek her türlü istihbari imkan vardı- dediler ki;
- Terör örgütlerinin üyesi olan bu gençleri biz ülkemizin gerçek manada milli ve manevi değerlere sahip gençleri olarak kabul etmiyoruz…
- Siz öğrenci misiniz, siz talebe misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?
- Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir…
- Boğaziçi Üniversitesi'nde olduğu gibi, teröristler öğrenci kisvesine ve kimliğine bürünürse ne huzur ne de sükûnet kalacaktır…
- Türkiye'nin böyle evlatları yoktur. Çocuk veya öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür…
***
Üzerinden bir tam gün, yani 24 saat bile geçmeden, İçişleri Bakanlığı, bizatihi devletin zirvesi tarafından "terörist" olarak tanımlanan bu gençlerden 2'sinin tutuklandığını, 498'inin ise serbest bırakıldığını açıkladı.
Yasalarımız, öyle aldatılmış, kandırılmış, sempatizan düzeyinde filan değil düpedüz "gözünü kan ve nefret bürümüş" canilik ve dehşette ifade edilen bir "terörist"in salıverilmesine imkan vermeyeceğine göre, bu tablo doğrultusunda, Boğaziçi protestolarında "terörle irtibatlandırılabilecekler" yüzde 0.37 olarak beliriyor. Zira gözaltına alınan 528 öğrenciden 2'sinin tutuklanmasının oransal karşılığı bu.
Yüzde 0.37, yüzde 100'ü itibarsızlaştırmaya, yargısız infaza yeter mi?
***
Dün, bizatihi İçişleri Bakanlığı tarafından ilan edilen bu sayısal veriden yola çıkarak sormaya hazırlandığım sorular şunlardı:
- Bu öğrenciler, devletin en yetkili kişilerinin yaftaladığı gibi "terörist" iseler niye tutuklanmadılar?
- Terörist değil iseler, ülkenin en yetkili kişileri ve borazanlıklarını yapan medya mensupları tarafından hangi saikle teröristlikle suçlandılar?
- Her iki durumda da bunun bir bedeli olmayacak mı?
Öyle ya, bu gençler, ciddi ciddi terör örgütü üyesi oldukları halde aramıza salıverildilerse, bu karar imza atan yargı mensuplarının, değillerse, onları terörist olmadıkları halde terörist iftirasıyla hedef gösterenlerin, faili oldukları bu vahim yanlışın hesabını vermelerini, hiç değilse özür dilemelerini ve "gerçek" hangisiyle, millete bunu izah etmelerini beklemek hakkımız değil mi?
Kaldı ki, biz bu milletin evlatlarına "terörist" demekte tereddüt etmeyen bu kişilerden herhangi biri için aynı ifadeyi kullansak başımıza gelmesi muhtemel işler malum.
Hukuku, uygulamadaki bu çifte standart prangasından kurtarmadan ne reformu, neyin reformu Allah aşkına!
***
Dediğim gibi bu soruları sormaya hazırlanıyordum hazırlanmasına da, İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasının devamındaki şu paragrafa takıldım kaldım:
"04.01.2021 tarihinde gözaltına alınan 45 kişiden 22'sinin terör örgütleriyle irtibatlı oldukları tespit edilmiştir. İstanbul'da 159 kişinin 79'unun başta PKK FETÖ olmak üzere terör örgütleriyle irtibatlı oldukları tespit edilmiştir. Yine gözaltına alınan 105 kişiden 52'sinin terör örgütleriyle irtibatlı oldukları tespit edilmiştir."
22+79+52…
Etti mi sana 153 terör örgütü üyesi!
Keza İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, "Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü'nde gözaltına alınanlardan 108'inin 101'i Boğaziçi ile alakalı değil, 79'u DHKP/C, TKP-ML dahil olmak üzere terör örgütü üyesi." demişti.
Sonuç?
Dün öğle saatleri itibarıyla tutuklanan sayısı 2!
İşlemleri devam eden 28 gencin de tamamının tutuklandığını varsayalım -ki tamamı serbest de bırakılabilir-; 30 kişi!
Diğer "terör örgütü üyeleri" hani?
Dağa mı kaçtı?
Peki onları kim dağa saldı?
Yargı!
Böyle şey mi olur?
Devlet, söz konusu terör örgütlerinin adlarını da vererek -silahlı örgüt her biri- "Terör örgütü üyesi olduğunu tespit ettiğini" söylediği kişileri serbest bırakır mı?
***
Yanlış anlaşılmasın "Zehirli yılanlar" tanımından yola çıkarak "Ezin başlarını" mantığıyla yazmıyorum bunları.
Ama bu işte bir tuhaflık var.
Emin olmak için tanıdığım birkaç hukukçuyla da konuştum; onlar da aynı şeyi söylediler:
-Silahlı terör örgütü üyesi olmak suçtur. Bu suçun infazı genelde en üst seviyeden uygulanır; yargılaması da büyük oranda tutuklu yapılır. Silahlı terör örgütü üyesi olduğu tespit edilmiş kişiler, haklarında hiçbir işlem uygulanmadan salıverilemezler.
***
Aklıyla alay edilmesinden yorgun düşmüş bir vatandaş olarak öğrenmek istiyorum:
Boğaziçi protestolarıyla ilgili olarak yayınlanan bu "Terör örgütü üyesi" dökümü doğruysa, ilgililere düşen bu "terörist"lerin tamamını tutuklamak değil midir?
Yok eğer bu döküm, iktidarın, siyaseten ortaya attığı iddialarda haksız duruma düşmemek için yürüttüğü bir tür algı çalışmasının parçasıysa; herhangi bir silahlı terör örgütü üyesini tutuklamamak kişileri daha "demokrat" mı yapar, yoksa "suçlu" mu yapar?