Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Terörist üreten yapıyı yıkmak

Terörü üreten kaynaklar sayılamayacak kadar çok boyutludur. Terörizmi yalnızca demokratik hak ve özgürlükler sorunu olarak görmek yanlıştır. Bu nedenle kimlik, temel hak ve özgürlüklerle ilgili önlemler düşünülürken terörü üreten sosyal, siyasal, ekonomik ve aile yapısının da mercek altına alınması gerekir. Kan davasının, töre cinayetlerinin, başlık parasının, ağa, şeyh ve bey baskısının insanlar üzerinde yarattığı travma iyi anlaşılmalıdır. PKK terörünün her ikisi de hapishanede tutulan bir ve iki numaralı isminin geçmişine göz ucuyla bakmak bile önemli ip uçları verecektir.


Öcalan’ın aradığı babayı bulması
Önce Türkiye’deki kanlı terörün bir numaralı organizatörü olan Öcalan’ın 1993’de M. Ali Birand’la yaptığı görüşmede söylediklerine bakalım: “Doğum tarihimi tam bilmiyorum. 1947/48 ya da 49. Üçünden biri. Ailemin en önemli özelliği, otoritesi son derece kırkılmış bir anne ve babanın bulunmasıydı. Kendimi bildim bileli aile içinde kavgacıydık. Şiddetli huzursuzluk vardı. Ailede... Köyden ilk ayrılışım aile içi kavgalar sonucu oldu. Ailede çok dayak yedim. Annem iki eliyle gırtlağımı sıkar, üç defa öylece kaldırır indirirdi. Tövbe de... 40 defa tövbe diyeceksin diye sıkıştırırdı. Şunu yapmayacağım, bunu yapmayacağım diyerek tövbe ederim. Tabi kurtulur kurtulmaz dışarı fırlar ve evi taş yağmuruna tutardım.../...Annemin anası Türk’tür. Kürtçeyi sonra öğrendim. Ben Kürt halkı için mücadeleye Kürt olduğum için değil, sosyalist olduğum için el attım”.
Prof. Dr. Vamık Volkan, Abdullah Öcalan’ın hayat hikâyesi için şu değerlendirmede bulunur: “Yaşamı boyunca güçlü bir baba arar. Bilinçaltındaki ’baba’, onun saldırganlığından memnun olacaktır” diyor. Öcalan’ın yakalandıktan sonraki ilk fotoğrafı için şu tespitte bulunur: “Aradığı baba figürünü sonunda buldu! İçi rahatladı. Ellerini önüne kavuşturdu. Babasının, yani devletin önünde uslu bir çocuk gibi oturdu.”
PKK’nın iki numaralı ele başı iken yakalanan Şemdin Sakık da Bilge Köyü katliamına ilişkin 2009 yılında hazırlanan rapor kapsamında Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği başkanıyla yaptığı görüşmede şunları söylüyor: “Mutlu bir aile ortamından gelip örgüte katılana rastlamadım. Örgüte katılanlar, benim gibi dışlanmış insanlardı”. Eğitimine üvey kardeşi Sırrı Sakık yüzünden devam edemediğini belirten Şemdin Sakık “Bindiği uçağın parçalanmasını hayal ediyorum”.
Kendi evini taş yağmuruna tutan ya da kardeşinin bindiği uçağın parçalanmasını şiddetle arzulayan bu yapıyı anlamak gerekir.


Şiddeti bilinçaltı yönetiyor!
İnsanlar seçtikleri büyük acıları ve büyük başarıları zamana karşı muhafaza ederler. Onları yaşadıkları acı gerçeği ya da mutlu anları bilinç altına yığarlar ve hiçbir zaman unutmazlar. Çoğu zaman çocuklukta karşılaştıkları travmaları iliklerine kadar sindirirler. Hatta bunları abartıp köpürterek mitleştirirler. Zamanı geldiğinde yaptıkları ya da yapacakları eylemler için seçilmiş travmalarını gerekçe olarak kullanırlar.
Öcalan ve Sakık gibi teröristler hayatta karşılaştığı bütün haksızlık, kötülük ve yetersizliklerin sorumlusu olarak başkasını görmüşlerdir. Onlar önyargılarının ürettiği günah keçisine saldırarak, aslında hiç farkına varmadan bir zamanlar bilinçaltlarına yerleştirdikleri ezilmişliğin ve başarısızlıkların intikamını alırlar.
Şiddeti sona erdirmek için siyasi paket hazırlığına girişenler öncelikle sorunun sosyo ekonomik ve psişik temellerinin bulunduğunu iyi görmeleri gerekir. Bölgenin ekonomik ve feodal yapısı, inanç sistemi, aile yapısı ve sosyolojik karakteri şiddeti bir anda bitirmeye müsait değildir. Bu yapı değiştirilip dönüştürülmeden istenilen sonucun alınması çok zordur. Alt yapı şiddet üreten fabrika kimliğinde olduğu sürece üst yapıda yapılan olumlu gelişmelerden istenilen sonuçlar alınmaz.

Yazarın Diğer Yazıları