Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Terör boyut değiştirdi!

Binlerce masum insanın katili olan terör örgütünün savunucuları, TBMM’ye girdiler. Dokunulmazlık zırhına büründüler. PKK’ye “terör örgütü diyemeyiz” vb. diyerek terörist unsurların uzantısı olduklarını açıkça ifade ettiler. Bölücülüğün siyasallaşması ve sonuçta meşrulaştırılması aşaması böyle başlatıldı. Bu durum önce Türkiye’nin siyasi bölücülük yoluyla dönüştürülmesi, ardından da parçalanma aşamasına geçilmesini öngören bir projenin yürürlüğe konulduğunun kanıtıdır. Önce tespiti yapmak durumundayız; Siyasi görünümlü bölücülerle PKK’lı teröristler her alanda el ele ve kol kola bir görünüm sergilemelerine rağmen onlara oynayacakları rolü hep başkaları vermektedir. Stratejik projeyi gerçekte bölge üzerinde emelleri olan küresel odaklar yapmıştır. Bölgede PKK terör örgütüne ve onların siyasi/entelektüel/medyatik/ticari uzantılarına verilmiş ciddi bir rol vardır. Bu rolün yalnız Irak’ın kuzeyiyle sınırlı olmadığı görülmelidir.
Türkiye’ye karşı AB/ABD sürekli iki yüzlü ve iki boyutlu bir politika izlemiştir. Resmen hukuki zorunluluktan dolayı PKK’yı terör örgütü ilan edenler, el altından bu örgüte ve uzantılarına her alanda hem destek vermiş hem de yönlendirmişlerdir. PKK’yı, bölücü siyasetini ve terörizmini destekleyen yüzlerce olayın altında AB ve ABD’nin iki yüzlü politikaları vardı. Hatırlatalım: Belçika, kanlı katil teröristlere resmen kucak açan onları beraat ettiren bir ülkedir. Fransa kırmızı bültenle aranan bazı teröristlerin Avusturya’ya gitmesine, Avusturya da Irak’a geçmesini sağlamıştır. AB resmen aranan eli kanlı teröristlere her türlü kolaylığı sağlamak bir yana bir de Avrupa Parlamentosu’nda resmi muhatap olarak kabul ederek toplantı yapmasına izin vermiştir. Danimarka, bölücü terör örgütünün televizyonunun yayın yapmasına resmen ve hukuken destek sağlamaktadır. Yunanistan terörist başını Kenya’daki büyük elçiliğinde saklamıştır vb.
Türkiye, bölücü teröristlere sözde müttefiklerinin alenen sağladığı desteği görmezlikten gelmeye devam etmektedir. Çok açıktır ki, Türkiye, gerçekte AB ve ABD’nin kurguladığı bir bölünme oyunuyla karşı karşıyadır. Bunu görmemek için kör olmak yetmez bir de ahmak olmak gerekir.
Şu hale bir bakın “stratejik müttefik” ABD, resmen “ortak düşman” ilan ettiği terör örgütüne karşı TSK’nın yaptığı operasyona karşı “bu iş askeri yöntemlerle olmaz”, “PKK ile görüşün!”, “harekâtı bitirin!” baskısı yapıyor.
Türkiye’nin var gücüyle üye olmak istediği AB’nin Adalet Divanı ise usulü bahane ederek PKK’nın AB’nin terör örgütleri listesine dahil edilmesini Birlik hukukuna aykırı buluyor. Avrupa Adaletinin başındakilere göre PKK artık terör örgütü listesine dahil değildir! Zaten PKK o listede iken, Avrupa’da hiçbir zaman terörist bir örgüt muamelesi de görmemiştir. Ancak Adalet Divanı’nın bu kararı önemlidir. Çünkü TSK’nın operasyonları sonucu çökmekten olan PKK’nın moralini yükseltmiştir. Bu karar sonucu PKK’nın Avrupa’da haraç, uyuşturucu, kara para aklama ve bağış toplama gibi faaliyetlerini büyük bir serbesti içinde yapma imkânına kavuşacaktır. Adalet Divanı, bu kararıyla PKK’ya resmen “dağılma, çözülme, teslim olma, ardında ben varım” mesajını vermiş olmaktadır.
“Siyasi çözüm”, “PKK ile el sıkış” söylemleri ile DTP’nin cüretkâr provokasyonları arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Bütün bu gelişmeler iyi okunmadan Leyla Zana’nın “Ben inanıyorum. Bu irade 2010’da onu aranıza getirecektir. Kürdistan’ın her yerinde bu irade her alanda dile getirildi. Artık yeter dediniz” diyerek İmralı’daki katilin 2010 yılında serbest bırakılacağını söylemesinin anlamı algılanamaz.
Avrupa Adalet Divanı kararı, Türk diplomasisinin de siyaseti gibi kör ve güdük olduğunu kanıtlamıştır. Kör ve güdük Türkiye siyaseti ise türban, Anayasa, kapatılma, çete, kriz, borsa ve 301 derken; PKK Güneydoğu halkını terörize ederek PKK’lılaştırmaya devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde de kitleyle desteklenmiş PKK eylemleri, siyasi açılım söylemi altında Türkiye’yi zorlamaya devam edecektir. PKK terör stratejisini değiştirmiştir. Artık kanlı örgüt, silahlı teröre daha az, siyasi teröre daha çok başvuracaktır. Çünkü asker karşısında sürekli kaybeden PKK, siyasetçiler karşısında da sürekli kazanmaktadır. İşin sırrı da oradadır.

Yazarın Diğer Yazıları