Otuz yılı geride bıraktığım meslek hayatımın en fazla adliyede vakit geçirdiğim günleri yaşıyorum. Bir nevi bedelini ödemek ise emirleri başımızın üzerine öderiz. Nitekim ödedik de... Haftanın 2-3 günü itina ile adliyelere gidip yazıp; arkasında onurla durduklarımızı savunuyoruz. Bağımsız özgür iradelerini sergilemektense iktidar erkinin yoğun baskısında kalan savcı ve hakimler bile bizlerle muhatap olmaktan aslında hiç de mutlu değiller... 1980 öncesinin koşullarında bırakınız otomatik silahın arabanızda bulunmasını bir tek boş kovan bulunduğunda yargılanıp canınıza okunacağı gerçeğini günümüzün masum gençleri bilmez!.. Dedeleri, babaları bilir. Oğulları ve torunlarının da "teşkilat emri" adına büyüklerine saygısızlığı affetmez!
***
Ülkücü... Adı üzerinde idealist adam... Ülkücü olmak aslında bu coğrafyada yaşayan gençler için adam olmaktır. Lakin; mensubiyet duygusu adına tertemiz gençlerimizi sahaya sürüp; ülkücülük adına; ülküsüzlük yaptırmaya kalkışan "tetikçiler"e gayri anladıkları dilden konuşmanın, yazmanın zamanı geldi!
Ülkücü, devletin polisinin, zabıtasının kontrolünde sıraya girip, emrolunan eylemi yerine getiren "mankurt" değildir. "Mahallenin Gopilleri" başlıklı yazım üzerine alınan saf delikanlı çocuklar unutmasın! Ülkücü aksiyoner olduğu kadar reaksiyonerdir amma velakin iradesini "Fetöcüler" ya da bir başka tarikatın biat kültürüne ram olmuş "Şakirt"i asla değildir. Ülkücü Ziya Gökalp'in sosyolojik sorgulamasında inandığı ve mefkuresine gönül verdiği hedefleri bile sorgulayan "idalist"tir... Devlet erkinin, zabıtası, polisi, jandarmasının kontrolu ve gücünde eylem yapma yerine, inandığı ülkünün peşinde olan adamdır... Ey; ülkücü... Bursa'da Azerbaycan bayrağını Ermenistan ile olan maçta açtığın için zulme uğramadın mı? Üniversitelerde, bölücü terör örgütlerine karşı verdiğin mücadele esnasında PKK'lılar ile aynı kefeye konmadın mı? İzmir'de Fırat Çakıroğlu'nun şehadetinde seni kim ya da kimler yalnız bıraktı? Sen doğru yoldasın... Sen idealizmin dibini yaşarken senin yol arkadaşlarını kim yalnız bıraktı? Sen ve ağabeylerinin kumpaslar ile göz altına alınıp, mahpuslara tıkılışına kim ya da inandığın değerler adına kimler yol verdi? Ey genç ülkücü, anne-baba, hala-teyze, amca-dayına MHP'ye oy verdirmek için idealistçe talepte bulunabildin mi?
Unutma!.. Lisende, üniversitende, mahalle ya da kentinde PKK'nın bölücü eylemlerine karşı gösterdiğin reaksiyona karşı, "devlet-i ebed-i müddet" sandığın bu ülkenin polisi seni copları, gazları ile etkisiz hale getirmeye çalışırken sana niçin; ülkücülüğünden asla şüphe duymayacağın büyüklerinin toplantılarına baskın yapmanı sağlasın? Senin ve ağabeylerini, baba, dedelerini coplardan, işkencelerden geçiren düzenin lejyonerleri seni niçin bu kadar korusun?
Seni, bu memleketin 800 binden fazla memurun (aralarında en yakınlarının bulunduğu) sendikanın binasına baskın yapmanı emredenlere "Başkanım; bu Kamu-Sen ya da Türk-Eğitim-Sen Milliyetçi-Ülkücü bir kuruluş değil mi?" diye sorabildin mi? Sevgili kardeşim; arslan yürekli yeğenim, canım öğrencim; Tanrı'nın sana verdiği aklı, ailenin terbiyesini sorgulamaktan vaz mı geçtin? Hani sen idealisttin? Fikrini sorgulatmaz; iradeni başkasına teslim etmezdin!.. Unutma ki; senin adının bile bir anlamı var. Ahmet, Mehmet, Alparslan, Erdem, Dursun, Metin ya da binlerce ülkücü şehidin o güne denk gelen olayının anısına konmuş ismin. Babasının bile cenazesine omuz vermeye gitmemiş koltuğu uğruna ülkücüleri bir birine düşürmekten imtina etmeyen; adını dahi zikretmekten utandığımız "rehin" alınmış kişi için değer mi?
Unutmayınız ki, mensubiyetiyle onur duyduğumuz tarihimiz de "Fatih Sultan Mehmet" de padişahtı. Deli İbrahim ile Vahdettin de... Tercih sizin... Ülkücü, idealistir. Kararını Türk Milletinden yana verir. Günün birinde iradesini Pensilvanya'daki "meczup"a teslim etmekten ya da koltuğunu kaybedeceği korkusuyla akli melekelerini yitirmiş birinin emrine girmekten yargılanmaktan ise; hür iradesini sergilemek ile anılsın!.
Not. Bugün Kayseri'de 'Demokrasi Platformu'nun panelinde olacağız. Dostlarımızı bekliyoruz
