Temizlik kuyruğunda üniversiteliler!..
Atatürk''ün Türk halkına armağan ettiği milli kuruluşların özelleştirme talanıyla elden çıkarılması devletin temeline dinamit yerleştirmişti zaten...
Şekerden kağıda, ayakkabıdan kumaşa kadar Türk halkının tüm gereksinimlerini karşılayan yüzlerce fabrikanın arsa fiyatının bile altında yandaşlara peşkeş çekilmesinin ardından, Türkiye''de sosyo ekonomik yaşamın nasıl darbe aldığını herkes biliyor...
Kocaeli''den Nazilli''ye, Urfa''dan İstanbul''a; Et-Balık''tan SEKA''ya, basma fabrikasından Beykoz kunduraya kadar genç cumhuriyetin güçlükle var ettiği kuruluşların yerinde ya plazalar var, ya AVM''ler ya da apartman yığınları...
Başta Giresun olmak üzere, Karadeniz''in bazı kentlerinde olduğu gibi, özelleştirme ile satın alınan fabrikaların makinaları yağmalandı, arsaları da onlarca kat fiyatına başkalarına satıldı ama yağma hiç durmadı...
CHP Milletvekili Tekin Bingöl''ün saptamalarına göre;
"Türkiye''de 1986''da başlayan özelleştirme sürecinde 2021''ye kadar 70 milyar dolarlık satış gerçekleştirildi. 2002''ye kadar geçen 16 yılda 8 milyar dolarlık özelleştirme işlemi tamamlandı. AKP iktidarının 19 yılında ise özelleştirme miktarı 62.3 milyar dolara ulaştı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) verilerine göre, 400''e yakın kuruluşun özelleştirme adı altında sermayelerindeki kamu payları satıldı.1986''dan 2019''a kadar yapılan 46 milyar dolarlık satışın 39 milyar dolarlık bölümü AKP döneminde gerçekleşti."
Özelleştirme, buhran, işsizlik...
Özelleştirmenin bir yağma düzeni olduğunun tek kanıtı milli kuruluşların arazilerinde rantiyenin yükselmesi değil...
Asıl mesele, özelleştirme ile birlikte, kısa süre sonra yüzlerce tesiste üretimin durması, işsizliğin artması, ülkenin birçok alanda ithalata, yani yabancıya mahkum olması...
İşte kapatılan yüzlerce fabrikanın on binlerce aileyi işsiz bırakacağı gerçeği ANAP''tan DYP''ye, Refah Partisi''nden AKP''ye kadar, iktidarların hiçbirine uyarı olmamış ki, Türkiye bugün işsizlik batağında istihdam sıkıntısı yaşarken, ortaya çıkan sosyo ekonomik tablonun utanç verici manzaraları da hiç bitmiyor...
Devlet artık fabrika yapmıyor... Devlet artık yap- işlet-devret sistemiyle köprü, yol ve havaalanı yapan müteahhitleri zengin ederken, buralar istihdam konusuna hiçbir çözüm getiremiyor...
Hiç kimse de; 50 milyon avro ile inşa edilen Kütahya Zafer Havalimanı ile Eskişehir''deki Hasan Polatkan Havalimanı''nın niçin kapatılmak istendiğini, buralar madem gereksizdi, yerlerine niçin daha önce fabrikalar yapılmadığını da sorgulamıyor...
İş kapısında çöküş tablosu!..
Türkiye İstatistik Kurumu sürekli istihdamın arttığını, işsizliğin azaldığını iddia etse de, atanamadığı için intihar eden öğretmenler, iş bulamadığı için canına kıyanlar ve çalışmak için yurtdışına kaçan on binlerce gencin açığa çıkardığı vahim tablo, Türkiye''nin kangrenleşmiş istihdam sorununun iyice derinleştiğini gösteriyor...
İşte DİSK''in son işsizlik raporu da, Türkiye''deki istihdam çıkmazının nasıl sarsıcı hale geldiğini bir kez daha deşifre ediyor...
Çünkü Türkiye''de çalışabilir olan 63.7 milyon yurttaştan sadece 17.9 milyonunun kayıtlı ve tam zamanlı çalıştığı belirlenmiş...
Yani bu rakamlara bakılırsa Türkiye''de her evden bir kişi işsiz...
Başta Suriye ve Afganistan olmak üzere, diğer ülkelerden gelen en az 8 milyon yabancının işsizlik buhranını derinleştirmesi yetmezmiş gibi, torpil- liyakat çıkmazı hak edenleri işsiz bırakırken, diğer yandan da en sıradan iş için on binlerce kişinin kuyruklar oluşturması ülke huzuru açısından alarm veriyor...
Kamuya alınacak personelle ilgili kuyruğa girenlere dikkat çeken dünkü gazete haberleri ve İŞKUR verileri ise işsizlik tablosunun artık utanç verici ve onur kırıcı hale geldiğini de gösteriyor...
İşte Adıyaman''da alınacak 19 personel için 17 bin 86, Antep''te alınacak 66 personel için 14 bin 864, İstanbul''da ise 100 güvenlik kadrosu için 16 bin 583 kişi başvurmuş...
GAP''ın başkenti Urfa''daki İŞKUR verileri ise şoke edici ve sarsıcı bir tabloyu deşifre etmiş...
Çünkü Urfa''da 60 temizlik kadrosu için 53 bin kişi başvurmuş...
Bu rakamları utanç verici hale getiren ise temizlik kadrosuna başvuranların büyük bölümünün üniversite mezunu olması!..
Bunların kaçı uluslararası ilişkiler mezunu, kaçı mühendis, kaçı muhasebe okumuş, kaçı işletme bitirmiş bilinmez ama, Bakanlık ve İŞKUR da utanmış olmalı ki, üniversite mezunlarının temizlik kadrolarına başvurması engellenmiş!..
Evet; dünyanın neresinde üniversite mezunları temizlik kadrolarına akın ediyor bilinmez ama, bir yandan özelleştirmenin yol açtığı istihdam açığı, diğer yandan torpil- liyakat rezaletinin sonuçları Türk halkını sadece işsiz bırakmıyor, aynı zamanda onur kırıcı bir çıkmaza da sürüklüyor...
Bu gidişatın sonu daha fazla buhran, daha fazla çöküş ve daha fazla intihardır vesselam...
Yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmiyor elden...