Tekrar Büyükşehir Belediyeleri Yasası

Büyükşehir Belediyeleri yasası TBMM’de kabul edildi. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. Açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı olan bu yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi gerekiyor. Ancak artık Türkiye’de hukuk değil, AKP geçerli olduğu için Anayasa Mahkemesi’nin reddedip etmeyeceği belli değil. Her şeye rağmen Türk milliyetçilerinin bu yasayı gündemde tutmaları, Türk milletine bıkmadan usanmadan anlatmaları gerekiyor. Çünkü halkın çok büyük bir kısmı bu yasanın sonuçlarından habersiz olduğu gibi vatanperver vatandaşların büyük bir bölümü de durumdan habersiz. Çünkü partilerin tek başına halkı bilgilendirmesi mümkün değil. Sivil toplum örgütlerinin büyük önemi burada ortaya çıkıyor. STÖ’ler olmadan ve etkin bir şekilde toplumu bilgilendirme görevi yapmadan medyanın büyük bir bölümünün AKP Hükümetinin elinde olduğu bir ortamda, kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi mümkün değil. Nitekim AKP kendi içinden ve kendisine geleneksel olarak yakın çevrelerin içinden gelen muhalefet seslerini dahi bastırarak sonuç aldı. Ancak mücadele daha bitmedi. Şaka yapmıyoruz. Muhalefet olsun diye de söylemiyoruz. Bu yasa Türkiye’yi federalizme sürükleyerek bölebilecek bir potansiyeli içinde taşıyor.
Büyükşehir Yasası ile il yönetimleri bölge yönetimine dönüşüyor. Kamu yönetimi alanında uzmanlaşmış bir akademisyen olan Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in saptamalarına göre: Bir sonraki adımı içi boşaltılan il genel yönetiminin -eğitim, güvenlik gibi- temel görevleri de ‘bütünşehir belediyesi’ne devredilerek lağvedilemesi olacağı öngörülmektedir. Oluşturulan kademeler, ‘il’ özelliklerinden uzaklaşıp ‘bölge’ özelliklerine yaklaşmaktadır. Artık, ‘il yönetiminden’ değil, ‘bölgesel yönetimlerden’ bahsetmek söz konusudur. Tasarının hedefi, ‘Başkanlık Sistemi’ için olmazsa olmaz koşul olan ‘İdari federalizm’ hedefidir. Büyükşehir Belediye başkanları aslında ABD’deki eyalet valileri veya Federal Almanya’daki eyalet başbakanları gibi bir noktaya doğru gidiyorlar. Şimdilik aradaki tek engel, hala merkezden atanan bir valinin olması. Ancak bu da bir başka yasa ile değişir ve vali ile belediye başkanlığı tek kişide birleşir ise hangi noktada olacağımız açık değil mi? Ayrıca İl Özel İdaresi’nin kaynaklarının % 70’i belediyelere devredilmiştir. Bu şekli ile büyükşehir belediye başkanları kendi illerindeki feodal beylere dönmüşlerdir.
Yasa aynı zamanda 1000 senelik köy kurumunu ve 150 senelik il genel meclisini ortadan kaldırıyor. Bir devlet kültüründe bu kadar ağır tahribata ancak böyle yol açılabilir. Türkiye’de ve Türk devlet geleneği içinden yetişmiş kişilerin buna yol açması mümkün değildir. Bu yasanın bazı bölümlerinin İngilizceden tercüme edildiği bir gün ortaya çıkacaktır. Keza bu yasa ile Türkiye’deki siyasi/idari yapı ikiye bölünmüştür. Kamu yönetimi uzmanı Prof. Dr. Kemal Görmez şöyle demektedir: “Bir başka husus il özel idarelerinin varlığı ve köyler açısından Türkiye’nin ikili bir yapıya dönüşmesi olmuştur. Çoğu zaman aynı özellikleri gösteren bazı illerde il özel idaresi ve köyler varlığını sürdürürken bir kısmında kaldırılması anlamsızdır. Van’ın Bitlis sınırındaki köyü mahalle olurken, Bitlis’in Van sınırındaki köyü aynı özellikleri taşımasına rağmen köy olarak kalmaktadır. Bu farklılığı açıklayacak bir idari akıldan bahsetmek zordur.”
Bazı çevreler, yasanın merkeziyetçi özellikler taşıdığını ileri sürmektedirler. Buna kanıt olarak da valinin başkanlığında kurulan “Yatırım izleme ve Koordinasyon Merkezi”ni göstermektedirler. Bu tespit doğru olmakla beraber sadece valilik müessesesinin devamı halinde bir etkisi olacaktır. Valilik seçimle geldiği veya belediye başkanlığı ile birleştiğinde bu da ortadan kalkacaktır.
Yasanın görünür etkilerinin ve sonuçlarının yanında şu anda görünmeyen fakat ortaya çıkacak sonuçları olacaktır. Örneğin Jandarma Genel Komutanlığı yasasının 10. maddesine göre “Jandarmanın genel olarak görev ve sorumluluk alanı; Polis görev sahası dışı olup, bu alanlar, il ve ilçe belediye hudutları haricinde kalan veya polis teşkilatı bulunmayan yerlerdir.” Buna göre artık il sınırları ile belediye sınırlarının aynı yerden başladığı büyükşehirlerde Diyarbakır dahil jandarmanın işi kalmamıştır. Jandarmanın en kısa zamanda bu bölgeleri polise devrederek çıkması lazımdır. Ayrıca eğer il veya ilçe emniyet müdürü, ister ise mevcut jandarma alay komutanlığı veya ilçe jandarmayı tasfiye edilebilmektedir. Diğer bir ifade ile yasa, bu illerde Jandarma Genel Komutanlığı’nın tasfiyesidir.
Emekli Vali İsmet Metin’in dikkat çektiği çok önemli bir diğer nokta ise örneğin; Hatay’da ihdas edilen yeni ilçelerin sınırlarının belirlenmesinde mezhepsel kaygıların hakim olduğu iddiasıdır. Kendisi de Hataylı olan emekli vali İsmet Metin, Hatay haritası üzerinde bana yapmış olduğu yeni ilçelerin çizimi ve mezhepsel yapılanmasını gösterdiğinde dehşete düştüm. Kim böyle akıl dışı bir yöntemi önermiş olabilir ki? MHP ve CHP’nin ilgili illerinin milletvekilleri ve uzmanları yeni kurulan ilçeleri bir de bu gözle tekrar gözden geçirmeli, incelemelidirler.

Yazarın Diğer Yazıları