"Tek yatak"sız dev hastaneler diyarı
Ülke yönetiminin, Kovid-19'la resmî teşrikimesaisinin başladığı günden bu yana uluslararası alandaki en büyük vurgusu, ceset torbaları sokaklara taşan Avrupa'ya olan insanlık, vicdan, ehliyet ve imkan üstünlüğü!
"Türk hekimleri"ni, insanüstü şartlarda çalışmak durumunda kaldıkları ve maddi-manevi desteğe en çok ihtiyaç duydukları bu zorlu süreçte, sırf örgütlü temsil haklarını kazanan klikten haz etmedikleri için yerden yere vurmakta sakınca görmeseler de, hastanelerimize toz kondurmuyorlar mesela; hele hele o "ennnnn büyük" olanlarına!
Beton, şifanın temeli sonuçta!
Aşılama deseniz, o konuda zaten bir dünya markasıyız!
Keza maske… "Ağanın eli tutulmaz" cömertliğinde dağıtıp duruyoruz dünyanın dört bir yanına…
***
Ambulans uçaklarımız, tarifeli seferlere tur bindirecek neredeyse!
En son, Hollanda'nın, tedaviye cevap vermediği gerekçesiyle fişini çekme kararı aldığı Kovid-19 hastasını getirdik, kapısında kuyruk oluşmaya başlayan yoğun bakımlarımızdan birine yerleştirdik.
Ondan önce, mutasyonlu virüs taşıyan üç Türk'ü Tanzanya'dan getirdik.
Rusya'daki hastamıza yettik… İsveç'tekine yettik…
Kazakistan'dan hasta getirdik… Bangladeş'ten getirdik…
***
Garip şey; Fizan'dan yükselen yardım çığlığını bile duyanlar, kulaklarının dibinde bangır bangır yankılanan feryadı duymadılar ama; günler, haftalarca…
"Yardım" dilenmediği, "hakkı olanın tahsisini" istediği içindir belki!
Sonucu şova ve tabii oya tahvil edilemeyeceği için…
Öyle ya, yatarak tedavi olması gereken vatandaşına tedavi olabileceği bir yatak göstermek, "sosyal devlet" dediğimiz yapının en temel görevlerinden biri.
Vatandaşın, kendisine karşı bu görevini yerine getiremeyen devlete hesap sorma hakkı var; ama bu görevi yerine getirdiği yani zaten yapmak zorunda olduğu şeyi yaptığı için, elini ayağını öpüp de teşekkürlerini, minnetini bildirmek, öyle kameraların önünde devleti yöneten siyasi zihniyete methiyeler düzmek gibi bir mecburiyeti yok!
***
Tek sebep, her alanda, hizmet önceliğinin ya torpil hiyerarşisine, ya da seçmen algısına dönük olarak belirlenmesi midir, süreçte başka ihmaller de olmuş mudur bilemiyorum. Zaten bilmem de somut gerçeği değiştirmiyor. Gerekçesi ne olursa olsun, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, tedavisi için yatışı bir türlü gerçekleşemediği için, yatak olmadığı gerekçesiyle hastaneye yatışı günlerce, haftalarca geciktiği için öldü!
Bilmediğimiz kim bilir daha kaç kişi gibi…
***
Dünün ve günün en önemli haberiydi; bu, ennnn büyük, dev, hasta garantili hastanelerle bezeli ülkenin, gencecik bir kadını yatıracak "1", "bir", "tek" yatak bulamadığı için gün gün gelen ölümünü naklen izlediği gerçeği!
Bakmayın çoğu kanalın, kör, sağır, dilsiz pozisyonu alışına; kişilerin adından, sanından, kimliğini oluşturan bütün diğer ayrıntılardan muaf "durum"u konuşmayı, "durum"a tepki vermeyi becerememelerindendir. Veya kendisi ağrılar içinde kıvranır ve hastaneden yatak haberi beklerken, lebalep kongrelerle sağlık sistemindeki tıkanmaya tüy diken iktidarlılara sövmemeyi beceremediğindendir!
Gerekli güvenlik soruşturmasını tamamlar iseler, mevtanın 40'ı çıkmadan belki onlar da "haber" verebilirler bu trajik gerçeği!
***
Haftalar süren "sancılı" bekleyişinden sonra ancak 2 gün önce hastaneye yatırılabilen ve "çoklu organ yetmezliğine bağlı olarak" dün sabah, yatırıldıktan sonra nakledildiği ikinci hastanede can veren Aslı Özkısırlar'ın durumuna ilişkin son mesajı şöyleydi:
- Araya 4747473829 kişiyi sokup hastanede yatak ayarlamaya çalıştık. Sabah başhekim yardımcısı çağırdı. Lütfen şans dua ne varsa gönderin!..
***
Vatandaşının, hastaneye yatabilmek için "Araya 4747473829 kişiyi sokmak" zorunda kaldığı bir devlet, "sosyal devlet" midir?
Tıpkı, hemen her gün atıf yapmak durumunda kaldığımız "hukuk devleti" ilkesi gibi, "sosyal devlet ilkesi"nin gereğinin yerine getirilmemesi de Anayasa'nın ihlali değil midir?
Yaman tevafuk…
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Anayasa Mahkemesi de kapatılmalı" çıkışıyla ilgili olarak yaptığı, "Sayın Bahçeli'nin söyledikleriyle ilgili yorum yapmayı uygun bulmuyorum. Sayın Bahçeli kendisinin ve partisinin görüşlerini dile getirmiştir" değerlendirmesi üzerine inşa edilen geleneksel "İttifakta çatlak mı" tartışmalarını izlerken aklıma geldi.
Daha önce de partisinin Grup Başkanvekilliğini yapan Elitaş'ın, 2018'de, bu göreve devam ettirilmeme nedeninin "MHP hakkındaki sözleri" olduğu yazılıp çizilmemiş miydi?
Kayseri'de, MHP'yle yaptıkları ittifakla ilgili olarak "Yüzde 2.5'lik parti kuyruğumuza takıldı" dediği için Grup Başkanvekilliği görevinin uzatılmadığı iddia edilen Elitaş'ın, 2021'de yeniden Grup Başkanvekili olur olmaz tartışılan ilk beyanının yine MHP'yle ilgili, ama bu defa yoğurdu üfleyerek yercesine "yorum yapmıyorum" deyip de yaptığının yorum olması manidar bir tevafuk olmamış mı?