“Tek Tabanca”
Hayatımda örnek aldığım insanların hepsi “Tek Tabanca” adamlardı. Kelimelerle anlatılamayacak olan Mustafa Kemal’in haklarını düşmanları bile verdi. Selanik’te başlayan hayatı Dolmabahçe’de son bulana kadar hep “Tek Tabanca” idi Gazi.. İdealizmi romantizmle bütünleştirmeye çalışan Enver Paşa’yı da sevdim. İttihatçıların ünlü lideri de tek tabanca idi. Çocukluktan gençliğe evrildiğim “ateşten günler”in adsız kahramanlarını oğlumun adında yaşatıyorum. Erdem Ağabey de tek tabanca yürekli bir militandı. Sağlığında kıymetini bilemediğimiz, bir onur abidesi olan babam da çoğu zaman yalnız başınaydı. Kendisinden başka kimseye zararı olmayan 2004 yılında 44 yaşında göçüp giderken ardından “delikanlı adamdı vesselam” dedirten merhum Osman Ağabeyim de tek tabanca olmanın dayanılmaz hazzını bıraktı bize. Cam kırığı sevdalar ve hayal kırıklıkları ile korku imparatorluğunun baskısıyla selam vermekten çekinen kuru kalabalıklar arasında, kör topal yapa yalnız tek tabanca kalmışken, vurdum kendimi Silivri yollarına. Yıllar öncesine dayanan hukuk ile haber salıp çağırdı beni. Bazen yüzükoyun bazen tökezleye tökezleye ama hep tek tabanca olan Nihat Genç’in duruşuna, yazılarına meftundum zaten. Karşıyaka Mezarlığı’nda ebediyete bıraktığım ağabeyimin yerine koyup tabancasında bir mermi olmaya karar verdim. Her Türk genci gibi başımda kavak yelleri eserken şiir yazdığımı sandığım hatadan erken dönmüştüm. Yazarlık tutkum merhum Necdet Sevinç’in teşvikleri ile gazetecilik alanında mesafe almıştı ama “çiviyi yerine çakmakta” ki eksikliğimin farkındaydım. “Her cümlede, her kelimenin yerini ve duruşunu” beceremiyordum.Yazarlığın ağır bir işçilik olduğunu ve “bu işçiliğe hayat verilmesi gerektiğini, kötü bir fotoğraf çekerken fotoğrafın bir de ışığı olduğunu ,o ışığın hiç bir zaman kaybedilmemesi gerektiğini” O’ndan öğrenmeye çalışıyorum. Birlikte yaptığımız televizyon programları dışında kırda, kahvede, salonda, adliyede, sinemada, türküde, fıkrada ,roman, hikaye ve masalda tek tabanca gez-göz arpacıktan bakışı, tetik boşluğunu alıp, nefes tutmayı sil baştan kavramaya çalışıyorum. Bugüne kadar 30 eseri ile bir milyon kitabı basılan Nihat Genç’in son kitabının adı da “Tek Tabanca”.. Leman dergisinde yazdığı günden bu yana milyonlar okudu. Odatv’deki her yazısı 300-400 bin tıklanıyor. April Yayınları’ndan çıkan son eserine dair röportajına kulak kabarttım. Tek Tabanca’daki hikayeleri nasıl da etkilemiş yeni nesilleri.. 12 Eylül öncesindeki ülkücü-devrimci gençlerin yürek yakan hikayesi “Kalkmış” nasıl da derin izler bırakmış. “Kalk Ali, Türkmen kızı Aysu, Melek Teyzenin Sosyolojisi, İhtiyar Kemancı ve Türkan” gibi sosyal çevre hikayeleri kazınmış hafızalara. Tarih eğitimi almasına rağmen edebiyat ve gazetecilik aşkıyla olayları yakından takip eden, okuduklarını sağlıklı yorumlayan yeni nesil adına Arzu Öztürk’ü tebrik ettim. “Kelimelere can veren, bağımsız ve gerçek bir yazar olmanın zorluklarını” Nihat Genç’in tespitlerini önce benimle sonra da kamuoyu ile paylaşacak olan Arzu Öztürk’ten de çok şey öğrendim. “Türkiye’de şöhret olmanın yolu büyük medya patronlarına yakın olmaktan geçiyor. Ben başka yol denedim. Çağımla, hırsızlıkla, kötü giden her şeyle hesaplaşmak zorundaydım. Edebiyatçı olmak da böyle bir şey zaten. Bu nedenlerden dolayı geçmiş tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir ambargoya, yok sayılmaya maruz bırakıldım” diyen Nihat Genç’in “Tek Tabanca” sının her satırının altını yeniden çizerek okudum. Aklıma Arif Nihat Asya’nın “Kadehler” şiiri geldi. Bazı dizelerini unutmuşum. Bayrak Şairi tam da Nihat Genç’i tasvir ediyor şu dizelerde. “Kanının köpürüp kaynamışlığını bilirim/Onun tüfekle tabancayla oynamışlığını bilirim/Ki hala konuşur o dilden/hala yazılarını noktalar/tabancasından kalma virgüllerle/tüfeğinden kalma noktalar/ tak! tak! tak!..?üç el..?yazsın yazabilirse notalar!/tak!tak!tak!./Ki dünyada budur,varsa eğer erkekçe konuşmak/geçti delikanlılık oyuncaklar çocuklara kalmalı artık/attıkların nasıl olsa varmış hedefine/adını kurşunla yazan sen değil miydin sevdiğinin gergefine!/çocukluk,çocukluk,çocuklukmuş/naralar göğüs fazlası bir solukmuş/artık başlanabilir masalına/bir varmış bir yokmuş..”
Nihat Genç’i şiirle, nesirle anlatmak zor. En iyisi son kitabı “Tek Tabanca” yı alıp hissedin. Üstelik Cumartesi günü (yarın) saat 14.00’te İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nda kitaplarını imzalayacak. Aynı gün akşam 20.00’de Ulusal Kanal’da birlikte Veryansın edeceğiz. İyi seyirler.