Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Tek parti CHP’si ile on yıllık AKP iktidarı arasındaki tek fark

Türk demokrasisi üzerindeki vesâyet tartışmalarıyla geçen 90’lı yılların en favori eleştiri metaforlarından birisi ‘tek parti CHP’ yönetimiydi. Açık oy gizli tasniften tutunuz da, valilerin aynı zamanda CHP il başkanı olmasına kadar pek çok argümandan hareketle yerden yere vurulurdu o dönem.
90’lı yılların demokrasi tartışmalarının en cevval kalemleri şüphesiz ‘İslâmcı’ kesimin kalemleri ve ‘liberaller’di.
Başörtüsü yasakları ‘İslâmcı’ kesimin ‘siyâsî ekmek teknesi’ydi.
Bir hanım başörtülü milletvekîlenin TBMM’deki yemin töreninde yaşanan saçmalıklar, saçmalıkların başrolündeki Ecevit’e ve başörtüsünü çıkaran MHP Antalya milletvekîlesinden dolayı MHP’ye fatura edildi hep, lâkin bu madalyonun bir de arka yüzü vardı, o yüzünde ise bahse konu Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilen o hanımın kendi partisinin lider kadrosuyla yaşadıklarıydı ve kamuoyuna yansımadı bu yaşananlar, ne o hanım anlattı TBMM’deki odaya kapatılıp üzerinde oluşturulan baskıyı ne de kendi partisi bu hususta bir özeleştiri ihtiyacı duydu şimdiye kadar.
Laik bürokrasinin mütedeyyin kesim üzerinde uyguladığı o ahmakça baskı, mevcut kadroların iktidârı için bütün zemin etütlerini ve dekapaj çalışmalarını yaptı, onlara pürüzsüz bir iktidar yolu hazırladı.
Ve tek başına bir AKP iktidârı on yıldır ülkeyi yönetiyor.
Daha önce çok ve gereğinden fazla, olur olmaz her konuda konuşan TSK şimdi dut yemiş bülbüle döndü, ülkenin sınırları kevgire dönerken susan, dağlarda ellerinde silahları ve Hasan Cemal’in refâkatinde Kuzey Irak’a piknik yapa yapa geçen PKK’nın katillerini görmeyen bir TSK’mız var artık.
Reyhanlı’daki bombalama eyleminden sonra ‘Takrir-i sükûn’a ihtiyaç hissetmeksizin vazife telâkkî edip kendiliğinden ‘sükûna kavuşan’ bir medyamız var artık. Haber sitelerinin ana başlıkları ya futbol haberleri ya da ‘cicişler’ veya ‘pampişler’in magazin haberlerinden oluşmakta.
Başbakanın gazetecilerle(!) sohbet toplantıları kadınların ‘altın günleri’nden farksız, aralarında öyle bir empati var ki, Başbakan ne söylemek istiyorsa onu soruyorlar, hükümet mahallesinde dedikodu yapıyorlar, evvelâ Başbakan anlatıyor; “Geçen IMF Başkanını aradım, bana bir IBAN numarası verin, size şahsî hesabımdan EFT yapiim de şu bakiyeyi ödeyelim artık dedim ve internetten yolladım parayı, anlayacağınız IMF’ye borçlar bitti şekerim. Ayrıca Türkiye özellikle Orta Doğu’da süper güç oluyor, bunu nereden mi anlıyoruz, nereden olacak hayatım, Obama’nın bizi first class ağırlamasından tabii ki, bir de şu Esad’ın o kaknem, şirret, bağnaz annesi olmasa şimdiye onu da devirmiştik ya neyse, ama dünyaya kazık kakacak hâli yok ya nasılsa nalları dikecek yakında...”
Gazeteciler hemen başlıyorlar Başbakana sorularını sormaya, “Sayın Başbakan, IMF’ye borçlar bitti diyorlar, var mıdır aslı astarı, Obama ziyaretiniz için şimdiye kadar kimse böyle ağırlanmadı diyorlar, nasıl memnun kaldınız mı, bazı nifak çevreleri Türkiye’nin Suriye’de batağın içine saplandığını yayıyorlar, ne diyorsunuz?”
Bu mizansen yıllardır sürüp gidiyor, bu çadır tiyatrosunun gönüllü oyuncuları gazeteciler, başrolde tabii Başbakan ve bakanları var.
Şimdi soralım:
Tek parti CHP’si ile on yıllık AKP iktidarı arasındaki tek farkı nedir?
CHP’nin seküler ve hatta açıkça yazalım İslâm’la barışık olmayan tarihî konumu ve AKP kadrolarının mütedeyyin mâzisi ve dinî değerler üzerinden devşirdiği iktidârı mı?
Demokrasi, sorunları çözme metodu mu, yoksa iktidârı ele geçirdikten sonra üzerine kuma olarak alınıp eve kapatılan nikahlı eş mi?
Tek parti CHP’si ile AKP arasındaki derin teorik farklılıkları benzeşmeye götüren bu tek farkın neticesi olan iktidar olmanın gücü ve şehveti, demokrasinin mi sonu, yoksa Türkiye’de siyasal İslâmcılığın mı, bin yıldır bu toprakları kendisine vatan edinen bu milletin gönlüne ‘etnik milliyetçilik’ tohumları eken AKP’nin mi sonu olacak, yoksa bin yıldır bir arada yaşamanın mı?
Bu soruların cevaplarını uzun süre beklemeyeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları