Tek adam rejiminin gerçek yüzü (1)

Seçimin ilk turu sonrası yazdığım yazıda seçimin galibinin ‘Nefret ve daha fazla nefret’ olduğunu yazmıştım.

İkinci turda çıkan sonuçta da değişen pek bir şey olmadı.

Evet, ülkenin yüzde 52’si ‘Erdoğan ile yola devam’ dedi.

Hem de ekonomideki berbat durum, deprem felaketi sonrası çıkan korkunç tablo, milyonlarca sığınmacı, kadına şiddet, çocuğa cinsel istismar ve ülkeyi sarıp sarmalayarak orta çağ karanlığına sürükleyen tarikatlara rağmen…

Ortaya çıkan tablodan sonra bir umutsuzluğa sürüklenmemek, ‘Bu düzen değişmez’ dememek gerçekten çok zor.

Erdoğan yönetimin altında ezilen, yoksulluğa sürüklenen, düşünceleri yüzünden dışlanan hatta ‘terörist’ yaftası yapıştırılan milyonlarca kişinin ‘Yeter artık’ demek yerine kendi kabuğuna çekilmesi oldukça normal karşılanabilir.

Çünkü milyonlarca seçmen ülkenin geldiği berbat duruma rağmen sistemden ve düzenden memnun olduğunu gösterdiği denklemde bir mücadeleden söz etmek bazıları için rasyonel olmayabilir.

Ama ortaya çıkan düzlemde satır aralarını okuyarak bazı çıkarımlar yapmak mümkün…

Ve şimdi bunu iki taraf için de yapacağım…

Şimdi iktidar tarafındaki durumdan başlayalım...

İlk bakışta iktidar seçmeninin mevcut düzenden, yönetim şeklinden, milyonlarca sığınmacıdan, ekonominin halinden memnun olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şöyle bir geçek var ki AKP seçmeni ülkenin halinden değil Erdoğan’dan memnun.

AKP seçmeni için en önemli unsur Erdoğan’ın verdiği mesajlar ve ülkenin durumu ne olursa olsun bu mesajlar AKP seçmeni üzerinde birincil öneme sahip, Daha sade bir anlatımla, seçmen sefaletle boğuşuyor olsa bile Erdoğan ‘Fakirlik, enflasyon yok’ dediğinde seçmen buna inanabiliyor.

10 yıl önce ‘Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık’ diyen Erdoğan ile 10 yıl sonra ‘Kızılelma hayalini gerçekleştiriyoruz’ diyen Erdoğan neredeyse aynı kitleden oy aldı. Yani söylemsel değişimler AKP seçmeninin konsolide olmasını çok fazla etkilemiyor.

Burada Erdoğan’ın ortaya çıkan tepkilere göre siyasal düzleminde değişim yapması ve kendi ideolojisini yeniden üretebilmesinin de büyük payı var. Çünkü Erdoğan’ın sözde çözüm sürecinden vazgeçip MHP’yi kendi safına katmasındaki temel motivasyon AKP seçmeninin teröre ve sözde çözüm sürecine verdiği tepkiydi.

Bu süreçte, daha önce HDP’nin bağımsız vekillerle Meclis’e girmesini teşvik eden Erdoğan, bir anda HDP’nin kapatılmasını isteyen tavrına döndü. Hatta ‘Kandırıldık’ bile dedi ve bir anda milliyetçi oldu.

2023 seçimine dönersek, Erdoğan, elindeki her türlü imkanı kullanarak kendi yarattığı ekonomik ve toplumsal sorunları görmezden gelerek sırf CHP karşıtlığı üzerine kurduğu siyasal söylemle kendi seçmenini konsolide etmeyi başardı.

AKP seçmeni sorun ne olursa olsun çözümün ‘Erdoğan’ olduğuna inanıyor ve bu kitlenin sayısı azımsanacak bir boyutta değil

Bence gözden kaçırdığımız nokta bu…

Evet, normal bir demokraside bu kadar büyük sorunların kaynağı olan bir iktidarın yeniden seçilmesinin imkanı yok, hatta siyaset sahnesinden silinmesi bile ihtimaller arasında olur. Ancak Türkiye’de siyaset 2002 sonrası öyle bir noktaya geldi ki Erdoğan seçmenin büyük bir çoğunluğu üzerindeki tek güç ve tek siyasal gerçeklik oldu.

Bu denklemde muhalefetin seçim kazanması çok zor hatta imkansıza yakın.

İşte bu ‘tek adam rejiminin’ bir yüzü…

Diğer yüzüne de geleceğiz….

Devamı yarın…

Yazarın Diğer Yazıları