Tecrübeli diplomatlarımız KKTC'nin tanınmasından yana
Rum-Yunan ikilisinin Türk düşmanlığı ile beslenen şer siyasetini çok yakından izlemiş ve kavramış biri olarak, Kıbrıs''ta Kıbrıs Türk Halkı''nın kendi bağımsız devletini kurması ve bunu tanıtması gerektiğine inanmakta ve bunu savunmaktayım. Bu onurlu duruşu sergilememde daha çocukluk yıllarımdan itibaren babamın ve büyükbabamım milletvekili olarak uzunca yıllar millî davamıza hizmet vermeleri, varoluş mücadelemizin lideri merhum Dr. Fazıl Küçük ve Devletimizin Kurucusu merhum Rauf Denktaş''la yakın mesailerine tanıklık etmemin, izledikleri siyasetten gerekli dersleri almamın önemli rolü olduğu açıktır. Allah''a şükürler olsun ki yıllar sonra ben de babam ve büyükbabam gibi ebedi liderimiz, cumhurbaşkanımız Denktaş''la Onun Gezici Büyükelçisi olarak ülkeme hizmet etme imkanı buldum. Denktaş''ın gösterdiği yoldan, emaneti olan devletimiz KKTC''nin gelişmesi ve tanınması için çalışmalarımı sürdürmekteyim. Yıllardır KKTC''nin tanınması için sayısız ülkenin üst düzey yöneticileri ile temas ve görüşmelerim oldu. Tecrübeme dayanarak ve Anavatan Türkiye''nin de gücünü çok iyi bilen biri olarak, KKTC''nin mevcut konjonktürde tanınmasının mümkün olduğunu her fırsatta gündeme getirmekteyim. KKTC''de cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Ersin Tatar da benimkine benzer bir kaderi yaşamış, o da dedesi ve babasının yakın çalışma arkadaşları olan Dr. Küçük ve Denktaş''ın izinden gitmektedir. Cumhurbaşkanı Tatar egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı siyaseti ile merhum liderlerimizin yolunda yürümekte ve onların emanetini tanınma ile taçlandırmaya çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanı Tatar''ın Danışma Kurulu üyesi olarak bu onurlu siyasetine katkı koymaya ve ülkeme hizmet etmeye çalışmaktayım. KKTC''nin tanınması seferberliğimizde hem KKTC''de hem de Anavatan Türkiye''de yolumuza taş koyan sayıları az da olsa bazı emperyalist uşaklarının varlığı bizleri yolumuzdan alıkoyamayacaktır. Bu hainlerin devletin üst kademelerine sızmış olması da mücadelemizi sürdürmemize engel olamayacaktır. Günü geldiğinde bu milliyetçi postuna girmiş hainleri isim isim sizlerle paylaşacağım... Bunları neden yazdığımı da ileriki günlerde detaylandıracağımı not düşerek lafımı burada bağlamak istiyorum. Tek söyleyeceğim, özellikle Amerikan çıkarlarına hizmet etmek üzere eğitilmiş, Denktaş düşmanı siyasilere karşı mücadelemizin sürmekte olduğudur. Meydanı bu çapulculara, kişisel menfaatleri için siyaset yapanlara boş bırakmayacağız...
İki büyükelçiden iki önemli kitap
Son dönemde bazı emekli büyükelçilerimizin yayınladıkları anılarını okumakta ve bu değerli diplomatların Kıbrıs bağlamında Denktaş çizgisinde olmalarından büyük memnuniyet duymaktayım. Emekli Büyükelçilerimizden Tunç Üğdül, ''Diplomasi Cephesi-Hariciyeci Bir Çiftin 40 Yılı(1980-2020)'' kitabının 162. sayfasında şunları yazmıştır: "Adada farklı dil, din ve kültüre sahip iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı devlet bulunmaktadır. Kıbrıs meselesinin çözümüne yönelik müzakerelerin ve ulaşılmak istenen hedefin bu gerçek üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Ortak paydaların daha fazla olduğu durumlarda dahi ülkelerin bölünmelerini onaylayan, hatta teşvik edebilen uluslararası toplumun önde gelen ülkelerinin, federal bir çözüm adı altında aslında olmayan bir "Kıbrıs Milleti" yaratma arzusu, ancak Kıbrıs Türklerini Rum sultası altına sokma gayretidir... Varılan aşamada, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye artık iki devletli çözümün müzakere edilmesinin zamanının geldiğini değerlendirmişlerdir. Çok daha fazla ortak noktaları olan Çekler ve Slovaklar el sıkışarak "kadife boşanmayı" gerçekleştirebilmişlerdir. Rumlar ve Türkler bunu yapabildikleri takdirde, kendilerini topraklarında güvenli hissedecek iki komşu birbirleriyle çok daha sağlıklı ilişkiler tesis edebilecek ve icabında adalarında yeni ve işlevsel iş birliği modellerini bu kez gönüllü olarak birlikte oluşturabileceklerdir." Üğdül kitabının 163. sayfasında ise "Bugün KKTC''yi ilk etapta rahatlıkla tanıyacak onlarca ülke çıkar" diyerek bir gerçeğe daha parmak basmaktadır.
1987-1991 yılları arasında KKTC''de Büyükelçilik görevini yerine getiren Ertuğrul Kumcuoğlu da ''Kıbrıs ve Diplomasi-Bir Büyükelçinin gözünden (1987-1991)'' kitabının 196. sayfasında şunları yazmıştır: "Kıbrıs sorununa barışçıl bir çözüm bulunması bütün tarafların hayrınadır; herkesin arzusunun ve beklentisinin bu yönde olması da doğaldır. Ancak unutulmamalıdır ki çözümün adil, gerçekçi ve kalıcı olması temel şarttır. Ayrıca on yıllar süren müzakerelerde kendi kendini tüketmiş olan ve adeta statükonun yeni adı haline gelen "federal çözüm" saplantısından kurtulup alternatif çözüm şekillerinin de gündeme getirilmesi gereklidir. Bu da gerçekler ve haklar göz ardı edilerek değil, bunlar savunularak sağlanır."
Ebedi liderimiz Denktaş çizgisindeki siyaset, muhakkak bizi aydınlığa çıkaracaktır. Emaneti olan devletimiz KKTC''nin tanınması için mücadeleye devam!