TBMM Başkanı Çiçek’ten Türkmenlere çağrı: “Gece gündüz beni arayın...”

TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile gündemin en sıcak iki maddesini konuştuk; Irak’taki Türkmenlerin durumu ve  Meclis’teki,  “terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi”  kanun tasarısını.
Türkmenlerin Irak’ta içine düştüğü durumdan büyük üzüntü duyan Cemil Çiçek, kendisine gelen heyete özel görüşmede yaptığı çağrıyı YENİÇAĞ aracılığıyla bir kez daha tekrarladı:
 “Herhangi bir talebiniz olacaksa bana ulaşmak istediğinizde, ister benim yapacağım, ister başkalarına ileteceğim bir şey varsa gece gündüz beni her zaman arayabilirsiniz.” 
Devlet politikasının koordinasyon içinde  yürütülmesi gerektiğine de işaret eden Cemil Çiçek şöyle devam etti;
 “Tabii oradaki kaos ortamı buradan bizim konuştuğumuz kadar rahat bir ortam değil. Orada kim kimin yanında, kim kimin karşısında saat başı bile değişen şartlar vardır orda. Onun için kendileri o bölgeyle doğrudan irtibatlı, konuşan kişilerin ya da işin önünde olan kişilerin kim olduğunu bana nazaran daha iyi bilirler. Bir ihtiyaçları varsa, bir talepleri varsa da bana her zaman ulaşabileceklerini ifade ettim.” 
Çiçek’in,  “Irak’taki sorun nasıl çözülür?” sorumuza verdiği cevap ise şöyle:
“Çok karmaşık bir durum. Maalesef ben Irak’a gittiğimde de söyledim, onlarla da konuştuk orayla ilgilenen başka devlet yetkililerine de, Irak her geçen gün biraz daha etnik ve mezhepsel bir çatışmanın içerisine gidiyor. Herkesin bu konuya iyi bakması, iyi değerlendirmesi lazım dedik. Maalesef Maliki’nin mezhepçi tutumu normal zamanda yan yana gelmemesi gerekenleri yan yana getirmeyi mümkün kıldı. Çünkü bu olay tek bir sebebe ya da tek bir gruba dayanmıyor. Maalesef mezhep açısından olan olaylara bakılıp ona göre uygulama yapılırsa içinden çıkılmaz bir kısım tepkiler de geliyor işte. Eski Baascı deniyor, eski ordu mensupları deniyor, radikal örgütler deniyor. Hatırlarsanız; ben daha evvel çok defa bölgenin terör örgütleri açısından çok müsait bir ortam hazırladığını söyledim. Ee, şimdi buna Suriye de ilave oldu. Irak meselesi biraz da Suriye ile bağlantılı hale geldi. Dünyanın dikkati başka tarafta. Ukrayna meselesi buna eklenince herkes Suriye’yi unuttu. Irak’ı çözdük dedi çekti gitti Amerika, çözmek bir tarafa eskisinden daha batak hale geldi. Orada şu olunca şu olur diye bir şey bugünden yarına hemen bir cevap vermek mümkün değil. Evvela bir hükümetin kurulması gerekiyor. Artık bu saatten sonra bu olaylarda en belirgin sorumluluğu olan Başbakan Maliki’nin tekrar başbakan olarak atanması sorunu çözmez daha da karmaşık hale getirir. Bence herkesin uzlaşacağı evvela bir hükümete ihtiyaç var.” 
İkinci sıcak konuya geçtik. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e, çözüm süreci tasarısında Meclis’in devre dışı bırakılacağı eleştirilerini hatırlattım, şöyle dedi;
 “Meclis’e geldi ya paket. Paketi doğru bulan, yanlış bulan, eksik bulan olur ama paket Meclis’e geldi. Ee, biz de ilgili komisyonlara sevk ettik. Anayasaya aykırılık iddiaları var bazı arkadaşlarımızın. Anayasa Komisyonuna havale ettik. Anayasa Komisyonu başkanı ne yapacak onu bilemem. Esas komisyon, İçişleri  Komisyonu, Adalet Komisyonu...” 
Soruyu bir kez daha, “Şimdi bu yasa çıktığı taktirde Meclis devre dışı kalacak diyorlar çözüm sürecinde” diye tekrarladım. Çiçek,  “Bugüne kadar Meclis’e hiç böyle bir şey gelmedi. Meclis o tasarıdaki hususlara bakarak yetkiyi hükümete veya yetkililere verecek veya vermeyecek. Devre dışı kalmış olmuyor. Yetkiyi veren Meclis olacak. Bunu yanlış buluyorsa vermez. İkincisi, denetim yolları var. Yanlış yapan varsa onu da bir şekilde denetler. Ama bu tartışılacak” dedi. Çiçek’e tasarı hakkında şahsi görüşünü sorduğumda aldığım cevap: 
 “Şimdi komisyonlara havale etmişiz. Meclis Başkanı olarak doğrudur, yanlıştır deyiversem o zaman bu müzakerelerin bir anlamı kalmaz. O zaman tasarı değil Meclis Başkanının konuşması tartışma konusu olur. Hâlbuki beni değil tasarıyı tartışmaları lazım. Onun eksiği, yanlışı varsa onu tartışsınlar, onu daha uygun hale getirsinler. Benim beyanatım tartışılırsa onun bir faydası olmaz. Benim beyanım kanun haline gelmiyor ki. O tasarı kanun haline gelecek.”

Gül gece yarısı uyandı!..  
Recep Erdoğan,TSK’ya Balyoz sanıklarının tahliye edilmesi ile yaşanan buruk sevinci bile zehir etti. Yandaş medyada önceki gün  “karargahta 40 paralel paşa” manşetiyle yayınlanan haber  TSK cephesinde yeni bir moral bozukluğuna sebep oldu.Yüksek Askeri Şura öncesinde yapılan bu belden aşağı vuruş üzerine TSK’da değerlendirme üzerine değerlendirmeler yapıldı.
İşin ilginç olanı ise bu güne kadar TSK’ya yapılan operasyonlara  karşı gayet duyarsız kalan Abdullah Gül’ün cuma günü gece yarısı Cumhurbaşkanlığının internet sitesinden yaptığı kınama açıklamasıydı. Köşk kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, Abdullah Gül, yandaş medyanın haberini ancak cuma akşamı (gün boyu programları çok yoğun olduğu için) önüne konulan basın özetlerinden okuyabildi. İlk tepkisi de,  “Böyle bir şey olmaz. Bu ne rezalet, bu ne terbiyesizlik” şeklinde oldu. Hemen ilgilileri çağırdı, kısa kınama metnini bizzat kendi kaleme aldı ve gece yarısı olsa da Cumhurbaşkanlığının internet sitesine koydurttu.
Türk Silahlı Kuvvetleri ikinci kumpas vakası ile karşı karşıya.
Terörist Abdullah Öcalan’a af yolunu açacak yeni tasarı öncesinde TSK’nın bir kez daha belinin kırılması hedefleniyor. Açık tehdit var yeni tasarıya direnç gösteren askerlere;  “Hepinizi paralelci yaparız ha” diye.
Bence, ikinci kumpas mahiyetindeki manşetin çok özel de bir nedeni var.  “Balyoz sanıkları benim sayemde çıktı” diyen Başbakan Recep Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a teşekkür ziyaretine giden Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e çok kızdı.

Yazarın Diğer Yazıları