Tayyip Erdoğan’ın '2K' sıkıntısı...

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başındaki dertler yetmiyormuş(!) gibi iç siyasette üst üste iki de “kılıç” darbesi aldı.
Tayyip Erdoğan’a ilk “kılıç” darbesi kendi Bakanından Suat Kılıç’tan geldi. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’a AKP içinde uzun zamandır  dile getirilmeyen sessiz tepkiler vardı. Geçtiğimiz hafta, muhalefetin Kılıç’ın edindiği mal varlığı ile ilgili olarak verdiği gensoru önergesinin görüşülmesi sırasında ve sonrasında bu iç tepkiler daha da arttı. Gerçi, gensoru önergesinin gündeme alınması AKP’nin oylarıyla reddedildi ama TBMM Genel Kurulu’na gelmeyen iktidar milletvekillerinin sayısı da gözlerden kaçmadı. AKP’nin “alerji olmuş” milletvekilleri artık Tayyip Erdoğan’ın duyacağı ses tonu ile Suat Kılıç’a olan tepkilerini dile getiriyor. Suat Kılıç’ın, “Altındağ Belediyesi’nin restorasyon çalışmaları sırasında ölü fiyatına aldığı ev”, “belediyeye sattığı arabası” , “bazı iş ortaklıkları” iddiaları gensoru önergesinin reddedilmiş olmasına rağmen hâlâ AKP kulislerinde tartışılıyor. Bu tartışmalara bir de Suat Kılıç’ın “kendi milletvekillerine çok tepeden bakan ruh hali ve tavırları” örnekleriyle ekleniyor.
Gensoru önergesi görüşülürken Meclis’e gitmeyip Ankara’nın değişik mekanlarında vakit geçiren AKP mebusları, gelişmeleri TV’den izlerken, “Meclis kulisinde karşılaşsak yüzümüzü çevirip geçiyoruz. Bu adamın getirdiği sıkıntıları omuzlamak zorunda değiliz. Kim istiyorsa temizliği yapsın” ve benzeri ifadeleri kullanmakta çekinmediler.
Bakan Suat Kılıç’a karşı yükselen tepkiler daha uzun süre Tayyip Erdoğan’ın başını ağrıtacak gibi görünüyor.
Tayyip Erdoğan, ilk “kılıç” darbesinin acısını dindirmeye çalışırken hafta başında ikinci “kılıç” darbesini Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tan aldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çok eski ve kadim dostu Haşim Kılıç, Uluslararası Yargı Sempozyumu’nda, “siyaset yargıyı kuşatamaz” deyince kızılca kıyamet koptu. Erdoğan, cevabını biraz diplomatik bir üslup tercih ederek, “Hiçbir erkin bir diğerini kuşatmasına biz de asla müsaade etmeyiz” diyerek verdi ama kendisinin ve taraftarlarının hissiyatını en net şekilde ifade etmesi için yardımcısı Bekir Bozdağ’a “Kimsenin kimseyi kuşattığı yok, herkes kendi işine baksın” dedirtti.
Yani; Kılıç’a Bekir Bozdağ’ın sözleri ile cevap verildi.
AKP kulislerinde Erdoğan taraftarları o kadar tepkili ki; Haşim Kılıç’ın bu sözleri, “Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önünü kesmek olarak” değerlendiriliyor. Daha da ileri gidip; “Anayasa Mahkemesi Başkanı, CHP’nin Abdullah Gül’ün görev süresi ile ilgili yasanın iptali için yaptığı başvuruda oyunun rengini belli etti” diyenler de var. Daha, “dahası” da var;
“Anayasa Mahkemesi Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğuna dair yasayı iptal edecek ve Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz.”
Karşıt cephe ise farklı bir iddiayı seslendiriyor;
“Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ile ilgili yasanın iptal edilmemesi için Anayasa Mahkemesi’ne o kadar baskı uyguluyor ki, Haşim Kılıç bu çıkışı yapmak zorunda kaldı.”
Hangisini beğenirseniz onu seçin alın!..
Fakat, geçtiğimiz günlerde gazetemizin haber sütunlarında okuduğunuz bir haberi yeri gelmişken tekrarlamakta fayda var:
“TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, Anayasa Mahkemesi’nin kendi gündemine hakim olduğunu söyledi. Kuzu, Cumhurbaşkanını 7 yıl için seçtiklerini belirterek, ’Biz mevcut Cumhurbaşkanı’nı 7 yıllığına seçtik. Cumhurbaşkanı 28 Ağustos 2007’de seçildi. Eğer Anayasa Mahkemesi 60 günden önce bir karar vermezse 7 yıl oluyor. O zaman 7 yıl olarak uygulanacak demektir. Anayasa Mahkemesi 5 yıl derse o a zaman da yapılacak bir şey yok’ dedi” .
Yani kritik zaman eşiği 22 Haziran.
Burhan Kuzu, Seçim Kanunu gereği, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili başvuruyu son tarihten 60 gün önce görüşmek zorunda olduğunu açıklamış. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 22 Ağustos 2007 tarihinde seçildiğini hatırlatmıştı.
Tayyip Erdoğan’a birinci “kılıç” darbesinden bir şey olmaz. Başbakan’ın ikinci “kılıç” darbesini nasıl atlatacağını kestirmek ise çok zor.
Benim bildiğim Abdullah Gül, “kılıç”ı hasmına birden değil yavaş yavaş batırır!..


Danışman Kalın’dan, ince müdahaleler

Angara’lıya sormuşlar “3G nedir” diye. Angaralı cevap vermiş;
“Gar, Gış, Garabet” ...
Angara’nın aylardır süren garı-buzu kalktı ama üstündeki garabet havası bir türlü
gitmedi.
Yapılan üst üste zamlardan sonra bile Türkiye’de ’doğal gaz’lık basıncında pek değişiklik olmadığı görülüyor.
Tayyip Erdoğan yönetimindeki rotilleri dağılmış AKP otobüsü, ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Biz de o otobüsün içindeki TV’den 12 Eylül çadır tiyatrosunu seyrediyoruz.
Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Beşar Caferi,  “Türkiye’nin, komşu bir ülkenin egemenliğini ihlal etme amaçlı bir toplantıya ev sahipliği yaptığını ve bunun savaş ilanı sayılacağını” söylüyor.
Bizden de yetkilerinin ne olduğu belli olamayan Başbakan Başdanışmanı unvanlı İbrahim Kalın, ABD’de yayımlanan The Wall Street Journal gazetesine konuşuyor, demeçler veriyor. Başbakanlık Başdanışmanı İbrahim Kalın, gazeteye yaptığı açıklamada Suriye’de işlerin daha da karışması halinde Türkiye’nin harekete geçebileceğini söylüyor. Habere göre Kalın, Türkiye’nin sınırda ve sınır ötesinde güvenli tampon bölgeler oluşturmak için planlama yaptığını belirtiyor.
Güya, “sıfır sorunlu” olan dış politikamız kaç sorunlu ve kaç başlı oldu?
Kimin ne söylediğini ve niye adım attığını bilen var mı?
Gastamonu... Gastamonu dep... dep... dep!..

Yazarın Diğer Yazıları