Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Tayyip Erdoğan KKTC'yi karıştırmaya devam ediyor?

Anavatan Türkiye Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’ın KKTC’nin içişlerine müdahalesi tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. KKTC’de kurdurduğu taşeron parti ve siyasi hareketlerle KKTC siyasetine hakim olma yolunda atılan adımlar, 2004 Annan Planı referandumu döneminde ’EVETÇİ’ - ’HAYIRCI’ diye zaten bölünmüş toplumumuzda, yeni uçurumların açılmasına sebep olmaktadır. Erdoğan, KKTC iç siyasetine neden tahakküm etmek istemektedir; amaç ve hedefleri nelerdir? Bu yolda attığı adımlar nelerdir?
2002-2007 arasındaki AKP’nin ’çözümsüzlük çözüm değildir’, ’Siyaset sorunları çözme sanatıdır’, ’biz Kıbrıs sorununu çözeriz - Bir adım önde, on adım önde çözeriz’ söylemlerinin boş laflardan ibaret olduğunu Kıbrıs Türkü artık anlamıştır.
Annan Planı döneminde ABD ve AB’nin ve de AKP’nin Kıbrıs Türklerine ’evet’derseniz dünyaya bağlanacaksınız, izolasyon ve ambargolar kalkacak, direkt ticaret ve uçuşlar başlayacak, daha da zenginleşeceksiniz vaatleri gerçekleşmemiştir. Bugün hem KKTC Cumhurbaşkanı Talat hem de Tayyip Erdoğan kandırıldıklarını söylemektedirler.
Geçtiğimiz günlerde Bakü’de gerçekleşen Türk Kurultayı’nda KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Tayyip Erdoğan’ın gözlerinin içine baka baka Kıbrıs Türkünü kandırdığını yüzüne haykırmıştır. Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs siyaseti iflas ederken, KKTC’de Kıbrıs sorununa çözüm yolu bulmada, Erdoğan’la işbirliği yapmış olan CTP-BG ve Cumhurbaşkanı Talat da tepki almakta ve sorumlu tutulmaktadırlar.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat ve CTP-BG hükümeti, Kıbrıs sorununun Tayyip Erdoğan’ın öngördüğü şekli ile, yani emperyalizmle işbirliği yaparak ve ödüne dayalı politikalarla çözülemeyeceği konusunda son dönemde çekingen davranmakta; ve Kıbrıs Türk halkının istekleri doğrultusunda KKTC olgusunu ön plana çıkarmaktadırlar. Tayyip Erdoğan bu durumdan memnun değildir. Erdoğan,Talat’a ve KKTC’de kendi içinde zaten bölünmüş olan ve mecburiyetten devam eden, CTP-BG-ÖRP koalisyonunun CTP-BG kanadına da laf geçirememektedir. Bu nedenle Erdoğan, CTP-BG hükümetini yola getirmek için bir süredir Anavatan’dan aktarılan maddi kaynakları da kısıtlamıştır.
Erdoğan, Denktaş’ları siyasetten uzaklaştırmak üzere uygulamaya koyduğu plan çerçevesinde, imam Ahmet Yönlüer’in çabaları ile kurdurulan ÖRP üzerinden, bazı konuları KKTC hükümetine dikte ettirmeye çalışmaktadır. KKTC Dışişleri, Ankara’dan alınan talimatlarla ve ortağı bulundukları hükümete ve Cumhurbaşkanı Talat’a bilgi vermeden Ankara’nın siyasetini, yani AKP’nin siyasetini yürütmektedir. KKTC Dışişlerinin, Anavatan Türkiye hükümeti ile işbirliği içerisinde son dönemde olumlu açılımların da bulunduğu bir gerçektir. Ancak AKP hükümetinin bu olumlu adımları, ileriki günlerde ödüne dayanan siyasetine zemin oluşturmak maksadıyla attığını gözden kaçırmamalıyız. Bu çatışmayı körükleyen AKP’nin hedefi sadece KKTC Dışişleri Bakanlığını veya hükümetin ÖRP kanadını ele geçirmek değildir. AKP KKTC’de iktidarın tamamını ele geçirip, dış siyasette ödüne dayalı politikalarını rahatça yapabilme peşindedir ve bunun için yeni yöntemleri devreye sokmuştur.
ÖRP’nin kuruluşuna aracılık etmiş olan imam Yönlüer, şimdi de Halk için Siyaset (HİS) hareketini başlatmıştır. Tayyip Erdoğan’dan alınan talimatlarla kurulan hareket, özellikle Karpaz bölgesine yerleşmiş bulunan vatandaşlarımıza yönelik çalışmaktadır. Bu bölgede yaşayanlara, inançları üzerinden mesajlar verilmektedir. Bölgeciliğe ve etnik kökene dayalı bu tehlikeli hareket, ’Kıbrıs’lı Türk-Türkiyeli Türk’çatışmasını körükleyen çalışmalar yürütmektedir.
Tayyip Erdoğan KKTC’deki iktidarı ele geçirmek için sağlamcı bir siyaset yürütmektedir. ÖRP ve HİS hareketini yeterli görmemiş olacak ki, KKTC Cumhurbaşkanı Müsteşarı Raşit Pertev’in de istifa ederek yeni bir parti kurmasını gizliden gizliye desteklemektedir.
Anlayacağınız Erdoğan’ın kafasında kurduğu plan, KKTC’de AKP’nin acentesi bir parti yaratıp, iktidarı eline geçirmek ve ondan sonra da istediği tavizleri rahatça vermektir. Kıbrıs Türkü olarak Erdoğan’ın şerrinden Papadopulos’un referandumda ‘hayır’ demesiyle kurtulmuştuk. Papadopulos’un ‘hayır’ı ile KKTC yıkılmaktan kurtulmuştu. Bu kez Kıbrıs Türkü birleşmeli ve Tayyip Erdoğan’a ve onun içimizdeki taşeronlarına geçit vermemelidir. Demokratik yapımıza, demokratik olmayan yollarla müdahale eden bu kirli eller kırılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları