Taşeronsa savaş nedeni
İsrail mi? Amerika mı? Irak mı, İran mı, Suriye mi?.. Eğer PKK bir ülkeden ihale almışsa
bir ülkenin taşeronu olarak silah sıkıyorsa, o ülkeyle hesaplaşmak gerekmiz mi!..
Gece yarısı.. 250-300 PKK militanı sınırı geçti, ağır silahlarla saldırdı.. Militanların geldiği yer; ’Mam Celal’ ile ’Kak Mesut’un ülkesi..
18 gün oldu..
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kak (ağabey) Mesut diye hitap ettiği Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani Ankara’daydı..
PKK ile mücadele sözü verdi.. PKK militanları dün gece onun kontrolündeki bölgeden ellerini kollarını sallayarak geçti.. Çıtı çıkmadı, haber vermedi..
Oysa 6 yıl aradan sonra geldiği Ankara’da ne büyük kıyak çekmiştik.. Misal, basın toplantısında Irak bayrağı koymadık.. Ayrı devlet muamelesi çekmesek bile ayrıcalık yaptık..
Irak Devlet Başkanı olan Mam (amca) Celal’e ne demeli?
Yine 18 gün önce.. Pardon 19 gün önce, Irak merkezi yönetimi Kak Mesut Ankara’ya gelmeden bir gün önce, Bağdat’taki Türk Büyükelçisi’ne protesto mesajı vermişti: “Irak topraklarına yönelik operasyon, ülkemizin egemenliğinin çiğnenmesi anlamına geliyor, kabul edilemez.”
TSK’ya kızıyorlar, protesto ediyorlardı..
Ortada daha operasyon falan yok.. Geçenlerde (16 Haziran) dört kilometrelik sıcak takip oldu.. İki yıl aradan sonra (en son Şubat 2008’de) askerlerimiz ilk kez Irak topraklarına ayak bastı..
Yani Irak’ın topraklarımıza yönelik operasyon kabul edilemez dediğinden 15 gün sonra..
Durup dururken TSK’nın sınır ötesi operasyonlarını protesto etmenin manası nedir?
İnsanın aklına geliyor, sormadan da edemiyor.. Bugünlerin hazırlığı mı?
Bir devlet olmalı
Başbakan, Genelkurmay Başkanı’na çektiği başsağlığı telgrafında şöyle demiş:
“Hangi güçler adına taşeronluk yaptığı aziz milletimiz tarafından yakından bilinen terör örgütü yok edilinceye kadar...”
Aziz milletimiz belki biliyordur ama ben bilmiyorum..
PKK’nın hangi güçlerin taşeronu olduğundan haberim yok.. Üç beş kişilik gruplar halinde sağa sola taciz atışları yapsa, iki bomba patlatsa, mayın döşese ’taşeronluk’ vurgusu daha anlamlı gelirdi..
Kontrolsüz, birbirinden habersiz gruplar birileri (!) adına da eylem yapıyordur derdim..
Ama bu öyle değil..
250-300 kişilik grup saldırdı.. Bunlar taşeronsa, terör taşeronluğunu veren güç bir hayli güçlü olmalı.. Bir devlet olmalı.. Veya o devletin istihbarat örgütü..
Kim?
İsrail mi?
Amerika mı?
Irak mı, İran mı, Suriye mi?
300 kişilik terörist grubu Türkiye’ye saldırtan güç kim?
Hemen açıklanmalı.. Çünkü bu resmen savaş nedeni!..
PKK hangi ülkeden ihale almışsa, hangi ülkenin taşeronu olarak silah sıkıyorsa, o ülkeyle hesaplaşalım..
* Mehmet Tezkan / Milliyet
İhaleye fesat karıştırmayın
Bugün: Taşeron saldırı, Sabah: Kalleş taşeron, Yenişafak: Taşeronlar...
“PKK yeni ihale aldı” aldı diyen Erdoğan’ı adeta Nostradamus ilan etmişler, mavi boncuk takacaklar; 41 kere maaşallah! “Şahin”liği dar alanda kısa paslaşmalarla götürmeye çalışan “kahin” Başbakanımız var madem... Neden gelecekten haber veren küresine sordurmazlar: “Kimmiş bu ihaleyi veren?” Veya.. İşi “kitabına” uyduramayanlara her daim cepte bir “one minute” bulunduran Başbakan, gazeteciliğin gereği olan yukarıdaki soruyu sormaktan acizlere, hayret, nasıl olup da çıkışmaz: “Siz kimin taşeronusunuz?” Yandaş medya “ihale”ye fesat karıştırmaya mı çalışıyor yoksa!
++++++
Kendi evlatlarını ateşe atıyorlar
Başbakan diyor ki: “Arkasında kimin olduğunu biliyoruz. Ama bedelini ödemeye hazırız.” İsrail ve ABD’yi kastediyor.
Ama bu işler şaka değil, oyun değil.
Kastetmekle olmaz. Belge gerektirir, bilgi gerektirir. Varsa zaten kastetmekle yetinmezsin. Yoksa eğer, böyle bir şey söylemezsin.
(...) Başbakan’ın dediği şu: “Hamas ve Gazze için İsrail’i sıkıştırıyoruz. Onlar da bize bunu yapıyor.” De ki öyle.
Peki bu kimin suçu? Kendi güvenliğini, kendi vatanının evlatlarını Hamas’ı korumak için ateşe atmış olmuyor mu bu ülkeyi yönetenler? O Hamas ki, onlara yardım götürdüğünü zanneden 9 Türk ölürken, “Biz arabulucu olarak Mısır’ı istiyoruz” diyen,
yardım gemileri için Kıbrıs Rum Kesimi’ni aracı gösteren bir “parti”.
Başbakan haklıysa, Türkiye dış
politikasının bedelini kendi evlatlarını
teröre şehit vererek ödüyor.
Yok eğer haksızsa, o zaman da içeriksiz çözüm arayışlarının bedelini yine
evlatlarını şehit vererek ödüyor.
Bu ülke elbette tüm varlığını bedel ödeyerek kazandı ve korudu. Ama boşa bedel ödeyerek değil.
* Fatih Altaylı / Habertürk
++++++
Hiç olmazsa sus!
Mesajların en ilginci TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’den geldi. Dedi ki Şahin: “Bugün verdiğimiz 8 şehidimizle ilgili ben Genelkurmay’dan tatmin edici bir açıklama bekliyorum.
Kamuoyu da bekliyor.”
Sinsi bir üslup
Kamuoyunun Genelkurmay’dan tatmin edici bir açıklama beklemesi hakkıdır. Genelkurmay da o açıklamayı en kısa zamanda yapmalıdır. Bu tamam. Tamam olmayan devlet protokolünün 2. sırasında bulunan bu zatın terörün ve şehit olan askerlerin faturasını sinsi bir üslupla sadece Genelkurmay’a çıkarmaya kalkması... Siyasi iktidarın sorumluluğunu görmezden gelmesi... Hükümeti sorumluluktan kurtarmak uğruna askerle halkı karşı karşıya getirebilecek sorumsuz bir tavrı göze alabilmesidir. Bir yandan terör sadece asayiş sorunu değildir, ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik boyutları da olan bir sorundur, diyeceksiniz... Ama 8 yıldır iktidarda olan partiniz o ekonomik, sosyal, kültürel boyutlar konusunda hiçbir şey yapmayacak. Tam tersine, “açılım” diyerek yangına körükle gidecek... Teröristleri umutlandırıp terörü azdıracak... Beşerli onarlı şehit haberleri gelmeye başlayınca bu defa bir kenara çekilip faturayı tek başına Genelkurmay’a çıkaracaksınız... Bu tavrınız hangi sorunu çözer? Hangi acıya çare olur?
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Nerede hükümet, nerede Başbakan? Niçin çıkıp bağırmıyor, haykırmıyor? Bülent Arınç niçin televizyona çıkıp ağlamıyor?Niçin millet Taksim’e çıkmıyor? Niçin ellerde bayraklar sokaklara dökülmüyor? Niçin İstanbul Belediyesi otobüsler ile Taksim’e insan taşımıyor? Ağlıyorum halimize...
* Fırat Erkut
++++++
Cenaze dolayısıyla bugün kapalıyız!
600 bin çocuğun ana babası okulların kapısında bekleşiyordu dün,
“Acaba benimki hangi üniversiteye girecek” diye...
600 bin çocuğun ana babası televizyon başında bekleşiyordu dün,
“Acaba benimki mi şehit oldu” diye...
Güya Babalar Günü bugün...
Ekran bana bakıyor...
Ben ekrana...
Sözün bittiği yerdeyiz sanırım.
En iyisi as levhayı git...
Cenaze dolayısıyla kapalıyız.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
++++++
Başbakan topluma açıklasın
Bitişi yaşamakta olduğu haber verilen örgüt, “tabur ele geçirmek” üzere saldırıyor ve 2002’den önce arzuladığı halde gerçekleştiremediği; “kurtarılmış bölge ilanına” adımlar atmayı düşünüyor.
(...) Ordunun “terörü yeniden sıfır noktasına indirdiği” günlerin nasıl geleceğinin müjdesini duymak istiyoruz.
Bizi bize söylesin. Şu cümleleri söylesin:
PKK, nerede, ne zaman, ne yapıyor biliyoruz. Gerçek istihbaratı alıyoruz. Terör; dağ-şehir-örgüt-parti uyum içinde çalışıyor bunu da biliyoruz. Kimden lojistik destek, kimden bilgi, kimden silah aldıklarını da biliyoruz.
Bu özel bir savaştır. Askere özel yetkiler verilmiştir. Gerekirse Kuzey Irak’a girilecektir. Terör yeniden sıfıra getirilecektir.
Bu sözleri bize kim söyleyecek. Başbakan topluma açıklasın. Dün yine “... hangi güçler adına taşeronluk yaptığı aziz milletimiz tarafından yakından bilinen terör örgütü...” diye uzayıp giden yuvarlak laflar söyledi.
Taşeronun patronu kim?
Başbakan onu söylesin.
Kör değiliz görüyoruz. Sağır değiliz duyuyoruz. Vicdansız değiliz. Şehitlerimize ağlıyoruz.
* Necati Doğru / Sözcü
++++++
Rambo’yu takmamışlar mı?
Geçtiğimiz hafta, bir muhabirini “Rambo - 5” olmak üzere Kandil’e gönderen ve PKK’lılara “neden terörist olduklarını” izah eden nutuklar attırarak büyük bir kahramanlık(!) örneği gösteren Türkiye Gazetesi, dün “Yüreğimiz yandı” sürmanşetiyle çıkmış.
“İskenderun bizim için kolay hedefti, şehirleri de yakarız, yıkarız” gibi ifadelerle terörsitlerin PKK propagandası yapmasına zemin olduğunuz için mi yandı yüreğiniz?
++++++
Neredesiniz nerede!
Onlar; yurt topraklarını beklerken, Türkiye rahat uyusun diye, o gece karanlığında vatanları için canlarını verdiler...
İyi ama niçin o yeşil bayraklı kalabalıklar Kızılay’a-Taksim’e çıkıp bağırmıyorlar?..
Niçin yurdun dört bir yanında aynı anda mitingler başlamıyor?..
Niçin dinci yazarlar megafonları alıp tepinmiyorlar?.. Niçin toplu gıyabi namazlar kılınmıyor?.. Niçin sesi çıkmıyor mollanın?..
Niçin “Dünyayı başlarına yıkarız” diye parmağını dört bir yana sallamıyor ve acele hastanelere koşmuyor Başbakan?..
Hani “van minüt”mü ne?..
* Bekir Coşkun / Habertürk
++++++
Açılımın da Allah belasını versin!..
Kürtçülük açılımına aynen devam edin tamam mı! Allah o açılımın belasını versin, biz de kurtulalım. Herşeyi yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.
Oy devşirmek amacıyla başlattığınız rezaletler, açılımlar, saçılımlar döndü dolaştı, elinizde patladı. Bu milletin, her gün kara toprağa verilen evlatları sizin oyuncağınız mı?
TSK’nın kolunu kanadını kırıp aşağıladınız, moralini yok ettiniz.
Olanlardan hiç utanmıyor musunuz? Kürsülerde palavra sıkmayı, hergün sinir bozucu nutuklar atmayı bırakın da, ortaya çıkıp bu sorulara yanıt verin.
AB’nin baskısıyla getirdiğiniz bu iğrenç, anlamsız “Açılım dümeninin” faturasını milletimize ödetmeye hakkınız yok.
Devlet eliyle Kürtçe televizyon, Kürtçe kurslar, Kürtçe eğitim, seçimlerde Kürtçe propaganda serbestliği...
İşte bunların faturasının kime kesildiğini, o şehit cenazelerinde hep birlikte görüyoruz.
Siz de biraz utanma biraz sıkılma duygusu acaba kalmış mı?
“Biz bu işi beceremedik, elimize yüzümüze bulaştırdık” deyip bu milletten özür dilemeyi düşünür müsünüz?
* Emin Çölaşan / Sözcü
++++++
MİNİ YORUM
Fırtınadan az önce...
İnci Altınok aradı. “Erkek evlat doğurup vatan borcumuzu ödeyemedik, bizi de askere alsınlar!” dedi. Benzer telefonların sayısı artıyor. Soru aynı: Biz ne yapabiliriz? Asıl bir şey yapması gerekenler, bu soru ekseninde durumdan vazife çıkaran insanların, vatan olamasa da, sokak, mahalle savunmaları başlatmasını mı bekliyorlar? Biz bunun bedelini geçmişte çok ağır ödemedik mi?