Taşeron...
Yeni bir 1 Mart Tezkeresi ile karşı karşıya kaldık. Tezkereden sonra Süleymani’yede Türk askerinin başına çuval geçiren Coniler bu defa daha erken davrandı ve taşeron tuttu. Ankara’nın göbeğinde F16 pilotumuzu Kuveytli diplomatlara tekme-tokat dövdürdü Amerika. Sakın ola ki “Hadi canım sende... Sonuçta trafik vandalları her gün benzeri olayları gerçekleştiriyor” diye bu olayı geçiştirmeye kalkışmayın. Bu güne kadar Kuveyt vatandaşı ya da diplomatlarının benzer bir olaya karışmadığını biliyoruz. Kaldı ki, ağzı-burnu çarşamba pazarına dönüştürülen pilot ta sıradan biri değil. NATO’da görevli kurmay subay ve Hava Kuvvetleri Komutanı’nın damadı.
Başkomutanlık sıfatı taşıyan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanlarıyla yaptığı toplantıda Hava kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk’ü teselli etmiş ve “Gereği yapılacak” demiş. Aynı Erdoğan’ın çuvaldan sonra “Ne notası... Müzik notası mı...” dediğini de hatırlatalım.
Gazetelerin söz konusu diplomatların sınır dışı edileceği haberlerine de itibar etmeyin. Sonuçta vandallar Kuveyt’li, yani para babaları... Körfez ülkelerinden gelen sıcak para ile ekonomiyi idare eden AKP, bir binbaşı dayak yedi diye, Kuveyt’lileri üzecek değil ya!
Gelelim Kurmay Binbaşı Hakan Karakuş’a... Eşi ve küçük kızının gözü önünde darp edilirken beylik tabancasını çıkarıp kendisini savunsa, silah kaza ile patlasa Kuvetylilerden biri yaralansa ya da ölse... Başımıza neler gelirdi neler... Sonuçta Türk askerinin itibarı ile oynanmaya devam ediliyor. Ergenekon, Balyoz ve Casusluk kumpaslarında Türk subayları öylesine itibar infazına uğratıldı ki, kadın satmakla, fuhuş yapmakla, casuslukla itham edildi. Ve Türk Ordusunda resmen tasfiye yaşandı.TSK’nın etkisiz hale getirilmesi için PKK ile masaya dahi oturuldu bu memlekette.
Sınır ötesi operasyonlarda örgütün inlerine girip teröristleri imha eden Türk Ordusu, AKP’nin açılım tezgahı ile kışlasından çıkamaz duruma getirildi. Dahası, kışla içindeki bayrağı bile indirildi. Ne de olsa “Oslo Mutabakatı” nda, “Size güçlük çıkaran Vali, kaymakam, komutan ve müdürleri bildirin görevden alalım” anlaşması imzalanmıştı. Türk Ordusunun savaşamaz hale getirilmesi adım adım gerçekleştirilirken, Ege’de 16 adamız Yunanlılar tarafından işgal edildi. Bundan 10 yıl öncesinde Barzani ve Talabani Türk Ordusunda uzman çavuş, astsubaylara yalvarırken bugün Türk Ordusunun bir gece ansızın başlarına çökebilme ihtimaline artık inanmıyorlar. Sadece Barzani mi? Sapıklar çetesi IŞİD bile takmıyor Türkiye Cumhuriyeti devletini... Suriye’deki derleme-toplama cinayet şebekeleri bile ciddiye almıyor ülkemizi. 49 vatandaşımızı esir aldıkları için resmen şantaj uyguluyor ve AKP hükümetine “IŞİD terör örgütüdür” dedirtmiyor.
Geçtiğimiz akşam Ulusal Kanal’da emekli Albay Hasan Atilla Uğur’u izledim. Atilla Ağabeyi Harbiyeli olduğu 1978-79 yıllarından tanırım. Her fırsatta gururla “Türk Ülkücüsüyüm” diyen Uğur, İmralı’da sorguladığı bebek katilini anlattı. Onun nasıl bir “taşeron” olduğunu, kendisinden başka kimseyi düşünmediğini vurgularken, AKP hükümetinin teslimiyet politikaları yüzünden aldığı yeni rolü belirtti. Uzun yıllar görev yaptığı Doğu ve Güneydoğu’da yaşayıp, tanık olduklarını ibretlik örneklerle anlattıkça öfkesi güzel yüzüne yansıdı. Hasan Atilla Uğur’un katıldığı programı kaçıran izleyicilerimiz internetten mutlaka izleyip, arşivlesin. Türk’ün bu coğrafyadan sökülüp atılma projesinde kimlerin taşeron olduğunu hatırlayalım.
Taşeron deyince Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in “Taşeronlaşma işçiyi köle yapmak demektir” sözlerine taktım kafayı. Ey Çelik, “İşçi köleleştirilirken siz bakan değil de, muhtar mıydınız, yoksa inşaat bekçisi mi?..”