Tarıma hançer, millete hüsran!..
Sistem bir defa bozulmaya görsün... Her şey bir anda tersine dönüyor, her şey eskisine hasret kalıyor ve "yeni" diye dayatılanlar bir yandan ülkeyi, bir yandan da toplumu tüketmeye devam ediyor...
Oysa ne güzeldi eskiden her şey... O kadar yerliydi ki her şey, o kadar Anadolu kokuyordu ki, "Yerli Malı Haftası" bile kutlanıyordu bu ülkede...
Çünkü eskilerin deyimiyle "bolluk bereket" ülkesiydi bu topraklar... Ta ki, AKP gelene kadar!!!
Yani herşeyi bildiğini sanan işgüzarların çevrelerini zengin etme uğruna giriştikleri sözde "yeni" politikalar bir yandan toplumu her açıdan tükenmeye zorlarken, diğer taraftan bu milleti yüzyıllardır doyuran bir ülkenin kaynaklarını heba etmeye devam ediyor...
İşte o yanlış politikaların sonuçları son yıllarda ülkeyi sosyo-ekonomik açıdan ciddi darboğaza sürüklerken, bir yandan "tarım" ve sanayi yok ediliyor, diğer yandan işsizliği artırıyor, bir yandan köyde insan kalmazken kente göçü körüklüyor, diğer yandan da sosyolojik vakaların artışına neden oluyor...
Ancak asıl mesele Türkiye "üretim"den uzaklaşırken bir yandan dışa bağımlı hale geliyor, bir yandan da varlık içerisinde yokluk yaşarken; soğana- patatese -domatese- salatalığa- bakliyata ve ete, hatta buğdaya- pirince hasret yaşamaya çalışıyor...
Peki; çiçek-böcek yetiştirerek zenginleşen Hollanda mı desek, balık satarak ayakta duran Norveç mi, yoksa kurtarmak için asker gönderdiğimiz ve sonraları dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelen Kore mi desek?..
Ne çare; hepsinin gerisinde kalmış Türkiye ve kangrenleşmiş bir tükenmişlik içinde...
Çünkü bu ülke artık soğandan patatese, buğdaydan pirince, pamuktan meyveye, elektronikten makinaya kadar her şeye muhtaç edilmiş bir halde, daha da yokluğa doğru hızla sürükleniyor...
Sonuçları neler mi, bunları hepimiz biliyoruz... Ancak yaşanan kimi yeni olaylar ülkenin içine sürüklendiği sosyo-ekonomik darboğazın gelecek için de çok ciddi tehlike sinyalleri vermeye devam ettiğini gösteriyor...
Bu da ayçiçeği skandalı!..
Her şey bozuldu dedik ya; ülkenin birkaç coğrafyasında ayakta durmaya çalışan tarımın, ithalat yoluyla canlandırmaya çalıştığı ekonomi de ne yazık ki başıboşluk ve yanlış üretim yöntemleri yüzünden geri tepmeye devam ediyor...
Geçtiğimiz aylarda 60 tondan fazla çilek ve domatesi geri gönderen Rusya'nın ardından, Ukrayna da geçen haftalarda 45 ton domatesi "zehirli" olduğu gerekçesiyle Türkiye'ye iade ederek, Anadolu topraklarını tarımsal açıdan sakıncalı ülkelerden biri olarak göstermiş oldu...
Kimi işgüzarlar diyebilir ki, "tarımda halen bir şeyler var ki ihraç ediliyor..."
Oysa asıl mesele, dar kapsamda sadece ithalat için üretilen bazı ürünlerin "kimyasal ilaçlar" nedeniyle pazar bulmaktaki zorluğu değil...
Asıl sıkıntı, bir dönem bolluğunu yaşadığımız ürünlere muhtaç hale gelen Türkiye'nin, bu günlerde yaşadığı ciddi sorunlar... İşte son rezalet...
Baksanıza, yağlık ayçiçeği tohumu ithalatına 100 bin ton sıfır gümrük vergili tarife kontenjanı tanımlanmış...
Resmi Gazete'nin önceki günkü sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına göre, belirlenen tarife kontenjanı miktarında yapılacak ithalata 30 Haziran'a kadar sıfır gümrük vergisi uygulanacak.
Konunun özeti; Türkiye, cumhurbaşkanı kararına göre, 30 Haziran'a kadar 100 bin ton gümrük vergisiz yağlık ayçiçeği tohumu ithal edecek...
Yani, ayçiçeği yağı ithal etmemiştik o da oldu sonunda...
Ancak tarımdaki tohum sıkıntısı, maliyet sorunları, pazarlama çıkmazları ve enflasyonun da etkili olduğu ayçiçeği ithalatı skandalından daha beteri de var...
Üretici çekildi, tarla boş kaldı...
Herkes farkında; tarımda uygulanan yanlış politika, buğday ve arpa üreticilerini de vurdu... Bir zamanlar dünyanın en büyük buğday üreticilerinden olan Türkiye, bu alanda da kendi ayağına kurşun sıktığı için ithalata mahkum olundu...
İşte son skandal... Buğday ve arpa üreticisi maliyeti karşılayamadığı için üretimden çekilince, 1.7 milyon hektar arazi daha boş kalmış...
Ne kadar acı değil mi; Çukurova'dan Konya Ovası'na, Harran Ovası'nda Doğu'daki verimli arazilere kadar belki de dünyanın üçte birini doyurabilecek kapasiteye sahip tarım alanları AKP iktidarının yanlış politikaları nedeniyle kaderine terk edilmeye devam ediyor...
Üreticiyi köylerden uzaklaştırarak, maliyet artışları nedeniyle tarımı çökerterek, bir yandan piyasada darboğaz yaratan ve gıda maddelerine fahiş oranda zam yapılmasına neden olan yanlış ekonomik ve tarımsal politikalar Türkiye'yi buğdayda bile yurtdışına mahkum ediyorsa pes!!!
İşte Anadolu'nun verimli arazileri bir ihanet politikasıyla kaderine terk edilirken, bu sinsi politikalardan kimler nemalanıyor acaba?..
Velhasıl; Türkiye'yi buğdaydan pamuğa, meyveden sebzeye kadar her üründe yurtdışına mahkum eden bir siyasal iktidarın tüm bunların gerekçesi olan tarımın çökertilmesi politikasında "asıl amacı"nın ne olduğunun acilen sorgulanması gerekiyor...
Yoksa Türkiye'de birkaç yıl içerisinde tarım alanlarının tamamı atıl duruma gelecek, üreticiler köyleri terkedecek ve Türkiye soğandan patatese, bulgurdan pirince kadar yaban ellerden gelen ithal ürünler için sınır kapılarını gözlemeye devam edecek...
Toplumun bu çökertme politikalarından büyük zarar göreceği açıkken ve üretimden uzaklaşmanın halkı daha da perişan edeceği ortadayken, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarı da zedelenir hale geliyor...
Evet; özellikle CHP milletvekilleri Ömer Fethi Gürer ile Ayhan Barut çarpık tarım politikalarına sürekli isyan ediyorlar ama memleketi kaderine terk eden rezaletlerin acı sonuçlarından kim utanacak ve gidişatın daha beter olmaması için muhalefet AKP'ye karşı neler yapacak?..