Tarihin yeter…
İstiklal Madalyası Kanunu'na göre, "Bu madalyanın sahipleri", başta "Bütün memurlar, askerler, zabıta" olmak üzere hepimizin "Özel hürmette bulunması gereken" kişilerdi. Zira, "vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali" için verilen mücadelenin kahramanlarıydı her biri.
Gün, onlardan 13'ünü ayrıca yad etmeyi gerektirdi; Ohannes Erkan, Stepan Talaşlıoğlu, Kiyork Gülsöken, Agop Ayık, Karabet Ayvat, Hrant Kiremitçi, Karabet Kargıcı, Ohannes Özçınar, Artin Gülükyan, Petir Sevinç, Vahan Keleşoğlu, Ohannes Kasparyan ve Agop Özel…
***
Türk istiklal savaşında;
Ohannes Özçınar, Yozgat'tan Kayseri'ye develerle cephane taşıdı. Yaralandı, üç ay hastanede yattı.
Karabet Kargıcı, babası Kirkor'la birlikte cephede savaştı.
İşgal başladığında İstanbul'da Selimiye Kışlası'nda olan Artin Gülükyan, Kuvayı Milliye'ye katıldı, tezkeresini Diyarbakır'da aldı.
Marangoz olan Karabet Ayvat önce Garp cephesinde sonra Ankara'da cephe gerisinde görev yaptı.
Ohannes Erkan, askerimizin kullandığı sığınakların, karargâhların yapımı, bakımı ve onarımdan sorumluydu.
Agop Ayık, Eskişehir'deki taburlarda cansiperane mücadele etti.
***
Agop Martayan…
Yedek subay olarak katıldığı Kafkas Cephesi'de kahramanca savaşmış, yaralanmış, madalya ile ödüllendirilmişti. Daha sonra Güney Cephesi'nde görevlendirildi. Halep yolunda karşılaştığı Hintli albay ile İngiliz askerlere tercümanlık yaptığı için "casusluk"la suçlamasıyla, Şam'da, Mustafa Kemal'in karşısına çıkarıldı.
Mustafa Kemal sordu:
- Nasıl oldu da kaçmadın? Kolaylıkla kaçabilirdin...
- (Madalyasını göstererek) Bu vatan için kan dökmüşüm, bu madalya sahte değildir.
- Kafkas Cephesi'nden kaçmayan her halde Şam sokaklarından kaçacak değildir. Emir buyurun süngüyü çıkarsınlar.
Martayan savaştan sonra kendisini bilime adamı. O tarihe kadar hep yabancı uzmanlarca incelenmiş olan Orhun Abidelerini bu topraklarda ilk okuyan, çözen, anlatan kişiydi; keza Kutadgu Bilig'i de…
Atatürk'ün, bu alandaki çalışmalarından dolayı "Dilaçar" soyadını verdiği Martayan, Atatürk'ün tarih tezini eleştirenlere şöyle cevap verecekti:
"Atatürk'ün tarih anlayışı şovenist bir tarih anlayışı değildi. O, Batılıların Türklere karşı söyledikleri barbarlık tarihi yakıştırmasını şiddetle reddeder, Türklerin medeniyetler kurmuş büyük bir ulus olduğunu kanıtlar. Türk Tarih Tezi budur. Bir ırkın öbür ırktan üstün olduğu iddiasında değildir. Kendini büyük görme hastalığı değildir. Ulusal kimliğine sahip olma, başka uluslardan kendini küçük görmeme ve kendini bulma anlayışıdır. Diğer bir deyimle Türk milletinin diğer milletlerden aşağı olmadığını tarih boyunca medeniyetler kurmuş bir ulus olduğunu ortaya koyan bir tarih anlayışıdır."
***
Mustafa Kemal, Şişli'deki evinde, Samsun yolculuğu öncesi son hazırlıklarını yapıyordu. Kapı çaldı. Gelen avukatı Saadeddin Ferid (Talay) Bey'di. Hayati bir haber getirmişti:
- İngilizler, Bandırma Gemisi'ni Karadeniz'de batıracaklar!
Bu tarihin uyarının Atatürk'e ulaşmasını sağlayan kişi, Berç Keresteciyan'dı. İhbarı değerlendiren Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru'na biner binmez ilk iş kaptan köşküne çıkarak komutayı ele geçirdi ve önceden belirlenen rotayı değiştirdi.
Keresteciyan, savaş boyunca Türk ordusunun tıbbi malzeme ve ilaç ihtiyacının giderilmesinde de önemli role sahipti. 1934 seçimlerinde, Atatürk tarafından, Afyonkarahisar'dan milletvekili adayı gösterildi ve TBMM'ne girdi.
***
"Türkiye'de doğan, Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanını taşıyan, bir Türk gibi yaşayan bir adama ne denir? Ben bir Türk'üm. Türk olmanın anlamını hissediyorsan sen de bir Türk'sün."
İmza: Kirkor Cezveciyan
Daha bilinen adıyla Kenan Pars.
Keza Adile Naşit… Nubar Terziyan… Vahi Öz… Selim Naşit… Sami Hazinses…
Hangisini sevmedik; çılgınlar gibi!
***
"Karabağ'da talan var
Ak gerdana saldıran var
Demirsen durun gedim
Gözü yolda kalan var"ı; kaç kişi, "Toto Karaca'nın oğlu Cem Karaca"dan daha "ciğerden" söyleyebildi?
***
Dünün en çok kullanılan ifadesiyle, "Ermenistan Başbakanı'nın zırva iddialarını çürüten BBC sunucusu Stephen Sackur kadar olamayanlar" için yazdım bugün;
Bu neyin kompleksi?
Vatan toprağı işgal altındayken ve milletin katliama maruz kalırken, kim, hangi hakla "taraf olmama"yı dayatabilir, bekleyebilir ve sen hangi ruh haliyle boyun eğersin buna; neyin ezikliği?
Türk'üz ve tarafız! Elbette olacağız!
Halide Edip, Afet İnan "tarafsızım" deyip köşe mi çekildiler, "ateşten gömlek"lerini giyip "Mustafa Kemal'in askeri" olmayı mı tercih ettiler?
Ne farkı var?
Ne Karabağ'ı savunmak, ne evinde, işyerinde, sokağında Azerbaycan bayrağını dalgalandırmak, ne Çırpınırdı Karadeniz okumak ve en önemlisi ne katile "katil" demek, işgalciye "işgalci" demek, soykırıma "soykırım" demek, haine "hain" demek… Hiçbiri "ırkçı", "faşist" bilmem ne yapmaz hiçbirimizi.
Biz hangi gün Serj Sargisyan'larla, Nikol Paşinyan'larla, Levon Panos Dabağyan'ları bir tuttuk ki; zırvayı teville harcıyorsunuz mesainizi…
Kapı gibi tarihimiz var; Ermeni mezalimine uğramış bir milletin, İstiklal Madalyası sahibi Ermeni evlatları olabilmişse eğer…
O tarihe dayayın sırtınızı; yeter!