Tarihi titreten aydın ve karnından konuşan siyaset
Yandaş medya” dediğimiz tarafta epeydir Türk askeri, Atatürk ve Türk devletine bir “sırt dönüş” batı dünyasına da bir “öykünüş” olduğu kesin.
Onlar bu halleri ile dünkü Jön Türklerin fotokopisi gibiler amma ne tuhaftır ki en çok eleştirdikleri de yine Jön Türkler oluyor.
Hele o “yandaş medyanın” bir “muhafazakâr yanı” var ki bir yandan Atatürk’ün karşısına Abdülhamit’i koyar diğer yandan “ille de Batı” diye tutturur, hatta “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınır”.
Oysa Abdülhamit onların öykündüğü Batı’nın, Batı da Abdülhamit’in can düşmanıdır, Atatürk ise Abdülhamit’in can düşmanı ve Abdülhamit’e pür nefret duyan Batı’ya karşı Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren bir şahsiyettir.
Bu öylesine bir “yan etkidir” ki saç dökülmesin diye sürersin saçın dökülmez amma beyin felci olursun. Abartıyorsun demeyin, öyledir. Meselâ hahamlarla, papazlarla al takke ver külâhsındır ama Haydar Baş Hoca bir yudum su istese vermezsin. Bu Irak’taki Amerikan askerine, “İyi ki ordasın” demek ve fakat PKK militanlarını takip ederken sınırı geçen Mehmetçiğe, “Komşu ülkenin topraklarında ne işin var?” fırçası gibi bir şeydir ve Türkiye’de bunlar olmuştur.
Şu günlerde “saç dökülmesini önlemek için beyin felcine yol açan reçeteyi” öneren önerene.. Varlığını sürdürebilmesi ve iç barışı sağlayabilmesi için Türkiye 25 özerk bölgeye ayrılmalı diyenler de bunlar arasından çıkar.
Kapatılan DTP’nin Siirt Milletvekili Osman Özçelik de böyle buyurdu meselâ.
Aslında bu “25 özerk bölgenin” 24’ü Osman Özçelik ve yandaşlarının umurunda bile değildir. Onların tek derdi 25’inci bölgenin, yani “Kuzey Kürdistan’ın” iç edilmesidir.
Kim bilir belki de hakkını yiyoruz, Özçelik ve benzerleri gerçekten Türkiye’nin 25 parça olmasını istiyordur. 25’inciyi kapıp gideriz ama öte taraf bütün olarak kalır ve biz bir gün o bütünle kafa kafaya gelirsek kafadan oluruz hesabı vardır işin içinde, bilemiyoruz...
Ama esas niyet dikkatin 24’e dağıtılıp 25’incinin kopartılmasıdır.
Gelelim Dengir Mir Mehmet Fırat’a..
Görünen o ki Fırat Bey de “saç dökülmesini önleyen ama beyin felcine yol açan ilacı” görmezlikten gelen takımından..
Milliyet’ten Namık Duran’ın haberine göre Sayın Fırat hükümet üyelerinin “Kuzey Irak” demesini eleştirmiş ve şöyle buyurmuş:
“-Aslında orası Kürdistan(..) Anayasada ’Kürdistan Bölgesi’olarak belirtilmiş.”
Bu sözler filin hortumunu sınırdan göstererek vatandaşa, “Bu ne?” diye sorup, “Hortum” cevabını aldıktan sonra, “Evet, bu bir hortum, Irak’tan Türkiye’ye petrol taşıyacak, köşeyi döneceksin” demeye benziyor.
Yani “hortumu” gösteriyor, gövdeyi gizliyor.
Niye? Çünkü ortada hortum yok fil var.
Sayın Fırat aynı cümle içersinde, “İran’da da Kürdistan var” diyor, peki, Türkiye’yi niye es geçiyor? Onu da zamanı gelince söyleyecekler herhalde. Barzani’nin haritalarında ve Pentagon’daki, DTP, CIA ve MOSSAD hatta NATO arşivlerinde Türkiye’nin bir bölgesi “Kürdistan” olarak gösterilmiyor mu? Sayın Fırat bunları bilmiyor olabilir mi?
Evet, Fırat’a göre Barzani anayasasında “Kürdistan” yazdığı için Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Bakanları o bölgeye “Kürdistan” demeliymiş.. Yok canım “Kürdistan” değil de “Güney Kürdistan” yazıyordur belki, Sayın Fırat bir kere daha okusanız hiç fena olmaz?!
Pekiyi niye “Kürdistan” değil de “Güney Kürdistan”?
Tabii ki “Benim bir de kuzeyim var o da Türkiye’de” demek için.
Aydınlarının tarihi titreten bir cehalet içersinde olduğu, siyasetin karnından konuştuğu ve milletin aptal yerine konduğu Allah’a sığındığımız bu tablodan şeytandan başka kim memnun olabilir ki!