Tarihi Osmanlı Arşivi binasının hikâyesi!..

Hatırlar mısınız 2009 yılında bilim insanlarının "yapmayın, etmeyin" yakarışlarına rağmen taşınan dev bir Osmanlı arşivi vardı.

Bütün belgeler, Bab-ı Âli'deki tarihi Osmanlı Arşivi binasında yer alıyordu.

Kâğıthane'de dere yatağına yapılan binaya taşınmak istenen arşivler için uzmanlar, "su basar, nem yapar tarihi belgeler yok olur" diye uyarılarda bulunmuştu.

Dönemin Başbakanı Erdoğan da bu uyarılara karşı, "Allah'ın izniyle böyle bir şey de söz konusu değil. Eğer böyle bir şey olursa, Hilmi Şenalp (projenin mimarını işaret ederek), indi ilahide bunun hesabını sen verirsin. Biz önce Allah'a sonra da sana inandık, yola çıktık" demişti.

Hah işte bu ranta güncel değeri ile neredeyse 700 Milyon TL harcandı. Sonucunda ne oldu; binayı su bastı, tarihi Osmanlı Arşivi binası da lüks otel oldu…

Gelin büyük rant hikayesini baştan anlatayım.

Dört yüz yıldır Sultanahmet Bâb-ı Âli'de bulunan Osmanlı'ya ait yazılı yüz milyonlarca belge ve 370 bin defter arşivi, 2009 yılında uzmanların olumsuz görüşlerine rağmen, bulunduğu yerden Kâğıthane'de yapılacak olan binaya taşınmak istendi.

Yeni binanın TOKİ tarafından ihalesi aynı yıl yapıldı ve sözleşmesi imzalandı.

İhaleyi, Siyah Kalem Mühendislik firması o dönem 132 milyon TL bedel ile aldı. Ancak proje 145 milyon TL bedel ile bitirilebildi. Kesin kabulü de 4 yıl sonra gerçekleşti. O gün döviz kuru 1,58 TL idi. Yani ihale bedeli o gün 92 milyon 258 bin dolardı.

Bugün ise bu rakam güncel bedeli ile 691 milyon 836 bin TL'ye denk geliyordu.

Hassa Mimarlık tarafından projesi hazırlanan arşiv binasının dere yatağında inşa edilmesine uzmanlar karşı çıktı. Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü de bölgede sel tehlikesi bulunduğunu ifade etti.

Şehir Plancıları Odası, yapılaşma nedeniyle toprağın emme gücünün kalmayacağını belirterek, su baskını riskine dikkat çekti. Akademisyenler de nem nedeniyle arşivde bozulmalar görülebileceği uyarısını yaptı.

Yetmedi…

Prof. Dr. İlber Ortaylı "Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nin yeri Bab-ı Ali'dir. Kâğıthane arşivlerinin fenni olmadığı tartışılıyor. Dünyadaki arşivlerin durumunu biraz biliyorum. İmparatorluk Arşivi'ni Kâğıthane'ye taşımak, Babıâli'den uzak tutmak densizliktir, saygısızlıktır ve de lüzumsuz bir görüştür" diyerek eleştirdi.

Bu eleştirilere de devletin en üst düzey isimleri, "Jeolojik, Jeofizik ve Jeoteknik inceleme raporuna göre alüvyonel zeminde gerekli önlemlerin alınarak inşaatın yapılmasının tavsiye edildiğini iletmiştir" diyerek karşılık verdi.

Yani devlet de daha inşaat yapılmadan zeminin zayıf olduğunu ve riskleri biliyordu.

Ama projede inat ediliyordu.

Milyonlarca lira harcandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, binanın açılışı sırasında projenin dere yatağında olması konusunda yapılan eleştirilere sert yanıt verdi.

"Nereden çıktı Kağıthane'deki bu yeni bina, burayı su basar, şu olur, bu olur' gibi birçok olumsuz kampanyaların içerisine girenler oldu" diye kızdı.

Erdoğan "Ve Allah'ın izniyle böyle bir şey de söz konusu değil" dese de üzerinden sorumluluğu atmak için şunları da eklemeyi ihmal etmedi:

"Eğer böyle bir şey olursa, Hilmi Şenalp (projenin mimarını işaret ederek), indi ilahide bunun hesabını sen verirsin. Biz önce Allah'a, sonra da sana inandık, yola çıktık. Bu belgeler, bu tarih, bizim bayrağımız kadar değerlidir mübarektir. Şu anda biz bu çok değerli belgeleri en uygun ortamda muhafaza edecek bir merkezi Türkiye'ye kazandırıyoruz."

Hâlbuki riske atılan arşivde, Fatih'in Bosna Fermanı, Karlofça Antlaşması'nı, Baltalimanı Sözleşmesi gibi paha biçilemez belgeler yer alıyordu.

İnşaat Mühendisleri Odası, taşkın alanı içine arşiv gibi özellik taşıyan binaların yapılmasının yanlış olduğunu açıkladı.

Bu sefer de dönemin TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, "külliyenin" deprem ve sel başta olmak üzere her türlü doğal afete karşı dayanıklı olarak tasarlandığı, muhafaza altına alınacak belgelerin nükleer, biyolojik ve kimyasal saldırılardan en iyi şekilde korunacağını bile söyledi.

Bina yapıldı.

Fakat görüldü ki onca harcanan paraya rağmen gerçekten bir risk vardı.

Yapımı tamamlandıktan yaklaşık 3 yıl sonra Devlet Arşivleri Başkanlığının talebi doğrultusunda "susuzlaştırma tedbirleri, drenaj ve çevre düzenlemesi uygulamalarının" yapılmasına yönelik ek protokol imzalandı ve ihaleye çıkıldı.

Bakın daha yeni bitmiş bina için bu hamle geldi.

İhaleyi 13.7 milyon liraya Özülke İnşaat firması aldı.

Yani 92 milyon Dolara yaptırılan binada eksiklikler ve aksamalar olduğu görülünce biraz daha para harcandı. Hem de ihale "acil kodu" ile düzenlendi.

Hatta bu ihale sürecinden önce yaşanan sorunların tespiti için teknik bir rapor bile hazırlandı.

Söz konusu raporda, her şey bir bir sıralandı; sel ve su baskını riski, düşük kot seviyesi, hem ön cepheden hem de arka cepheden risklerin var olduğu vs…

Meğer raporda ortaya çıktı ki, ilk ihale kapsamında yapılan drenaj imalatlarının sağlıklı olarak yapılmaması her şeyin nedeni olmuştu. Dahası, raporda eski drenaj sistemi hiç dikkate alınmaksızın yeni drenaj sistemi uygulanması önerisi yapılıyordu.

Bakın kanuna göre firma "İşi bitirdim. Ne olursa olsun"diyemez. Yaptığı işten 15 yıl sorumludur.

Peki, kim bu firma…

Siyahkalem Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Sahibi: Ahmet Cengiz Özdemir

Sabah gazetesinin Beykoz Paşabahçe ihalesi ile ilgili "Boğaz'ın incisine 355 milyon TL" manşeti ile verdiği ihale haberinde Siyahkalem adlı firmanın Remzi Gür'e ait olduğu iddia edilmişti.

Remzi Gür kim?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çocuklarına burs verdiği iddia edilen Ramsey'in sahibi iş adamı.

Uzun lafın kısası…

Yine bir ihale yine bir rant.

Yine uyaran uzmanlar, yine ikazları dinlemeyen ve sonucunda da uyarıların haklı çıkma durumu.

Üzerine vatandaşın sokağa atılan paraları…

Demem o ki bugünkü yoksulluğumuza öyle kolay gelmedik. Çok emek verdik!

Ha bu arada…

Bab-ı Âli'deki tarihi Osmanlı Arşivi Binası ne oldu dersiniz?

2013 Haziran ayında boşaltılır boşaltılmaz tadilata alındı. Tabelaya "Başbakanlık Osmanlı Arşivi restorasyon çalışması" yazıldı.

Ancak nasıl olduysa(!) restorasyon çalışması lüks bir otelle sonuçlandı.

Yazarın Diğer Yazıları