"Tarihi fırsat" sorunu!
İran, geçtiğimiz günlerde PKK ve PJAK’a karşı Kandil’de ciddi bir operasyon gerçekleştirdi. Türkiye de onbeş gün önce hava unsurlarıyla bazı PKK kamplarını vurdu. Suriye Devlet Başkanı Irak’ın kuzeyinde bir federasyon olabileceğini ancak bunun “etnik ve mezhep” federasyonu olmasına izin verilmeyeceği anlamına gelen sözler söyledi. Irak Başbakanı Maliki “Türkiye ile birlikte PKK’yı tasfiye edeceğiz” dedi. ABD yönetimi ise Irak’taki askerlerini, desteklediği Barzani yönetimi ile Türkiye arasında ilişkilerin iyileştirilmesine bağlı olarak çekebileceğini düşünüyor. ABD, bunun yolunun da Türkiye ile Kürt federasyonu ilişkilerinin iyileştirilmesinin önündeki en büyük engel olan PKK’nın tasfiyesinden geçtiğini biliyor.
Diğer yandan Cumhurbaşkanı’nın ağzından Türkiye’nin içinde de PKK terörizmini yok etmek konusunda kurumlar arasında büyük bir mutabakat ve irade olduğu açıklanmıştır. Cumhurbaşkanı Gül “Hiçbir dönemde olmadığı kadar sivil, asker devletin bütün kurumları arasında tam bir uyum var. Ortak enerji var. Artık birisinin yaptığını diğeri bozma dönemi kapanmış” olduğunu ilan etmiştir. Bu durumda iktidara düşen tek bir görev vardır; o da bu kanlı terörü yok etmek için derhal harekete geçmek. İktidarın artık hiç bir bahanesi kalmamıştır.
PKK için tarihi fırsat yaratmak!
“Hiçbir dönemde olmadığı kadar” içeride devlet kurumları arasında, dışarıda da bölge devletlerinin tamamı ile küresel aktör ABD arasında, terör örgütünün bölgeden tahliye ya da tasfiyesi hususunda tam bir mutabakat olduğu görülüyor. Bu durumda Türkiye’ye düşen, konjonktürün kendisine sunduğu bu tarihi fırsatı iyi anlamak ve oyunu da kuralına uygun biçimde oynamaktır. Türkiye bir yandan siyasi, ekonomik, demokratik ve özgürlüklerle ilgili yasal tedbir olarak ne düşünüyorsa onu yapmalı, diğer yandan da PKK’nın üzerindeki baskıyı giderek artırmalıdır. Türkiye, her yolu deneyerek PKK’nın kolu ve kanadıyla birlikte umudunu da kırmaya ara vermeden devam etmelidir. Türkiye için “tarihi fırsat” budur. “İyi Şeyler” de ancak böyle bir tavrın sonucunda gerçekleşir. Yoksa bölgede her şeyin PKK aleyhine döndüğü bir zamanda birilerini, Kandil Dağına pazarlıkla beyhude bir biçimde “silah bıraktırmak” duasına çıkartmak, yine tarihi bir fırsat olur ama kimin için olur işte o, tartışılır. Açıktır ki, terör örgütüyle doğrudan ya da dolaylı olarak pazarlık yaparak rica, minnet silah bırakmaya ikna etmeye çalışmak, beyhude gayretin ötesinde PKK için “tarihi fırsat” yaratmak anlamına gelir.
Terörist, terör ve terörizm ile mücadele süreklilik ve tutarlılık arz eden bir süreçtir. “Siyasi çözüm” , “tarihi fırsat” , “Kürt açılımı” yapıyoruz diye kafa karışıklığına neden olunamaz ve terörizm ile mücadeleye de ara verilemez. Bu konuda gösterilecek zafiyet, terör örgütünün yeniden toparlanmasına neden olur ve olmaktadır. Nitekim bu hata geçmişte defalarca yapılmıştır. Terör örgütü her defasında köşeye sıkıştırıldığında ya da eylem yapma yeteneğini yitirdiğinde sözde “ateşkes ilan” ettiğini açıklayarak durumdan kurtulmuş ve zaman kazanmıştır. Türkiye’deki yönetimler hemen her defasında bu oyuna gelmiştir. Bölgede uluslararası konjonktürün giderek PKK aleyhine dönmesi, kanlı örgütü bu kez de yeni bir “şartlı silah bırakmak” oyunu oynamaya itmiştir. Terörle mücadelenin her şeyden önce bir irade ve kararlılık sorunu olduğu bilinmelidir. Bunun böyle olduğunu daha dün 36 yıldır terör belasıyla uğraşan Sri Lanka Devleti göstermiştir. Eline silah almış çeteleri dağdan indirmek için devletten, milletin hukukundan ve ülkenin bütünlüğünden taviz vermek çözüm değil, daha büyük sorunların nedeni olur. Böyle davranış da gerçekte PKK için yeni bir tarihi fırsat yaratmak anlamına gelir!