Taraf delil mi basıyor
Ümraniye soruşturması kapsamında yapılan operasyonda İşçi Partisi’nde Yargıtay krokisi bulunduğunu yazan Taraf muhabiri Soner Arıkanoğlu hakkında 13,5 yıl hapis istemiyle kamu davası açıldı
Ümraniye soruşturması kapsamında, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan, Taraf gazetesi Ankara muhabiri Soner Arıkanoğlu hakkında 13.5 yıla kadar hapis istemiyle kamu davası açıldı.
“İftira”, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “gizliliğin ihlali” suçlarından yargılanacak olan Arıkanoğlu, İşçi Partisi Genel Merkezi’nde yapılan aramada Yargıtay’a ait kroki bulunduğu haberini yapmıştı. İP haberi “krokinin 8 gün önce Taraf gazetesi Ankara bürosundan İstanbul’a fakslandığını” ileri sürerek yalanlamıştı.
İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin’in iddiasına göre, söz konusu faks numarası Alkım Gazeteciliğe ait ve Numara Gazete’nin de künyesinde yer alıyor.
+++++
AB ve ABD’yi putlaştırdı
Murat Belge AB ve ABD’nin sömürgeci politikalarını eleştiren gazetecilerin “Ergenekon mevkiilerinin önünde kahramanca savaş verdiklerini” iddia etti. Bu gazetecileri AB’ye “çıyan” , ABD’ye “sırtlan” dedikleri için “saplantılı adamlar” ilan eden Belge’nin bilgi birikimi, çıyanın ısırığının yaydığı zehirle, ikide bir tıslayan AB komiserlerinin yaydıkları arasında bir fark olmadığını görmeye yeter sanıyorum. Hele en güçlü çeneye sahip etoburlardan biri olan leş yiyici sırtlanlarla, girdiği her coğrafyada kan ve ölümle beslenen ABD hegemonyasının benzerliğini inkâr ediyorsa Belge bu yaşa kadar boşa okumuş, boşa yazmış. Kendilerini dünyanın efendisi sanan bu iki köhnemiş gücü ’Ormanlar Kralı’nın tahtına oturtacak değiliz değil mi?
+++++
Allah akıl fikir versin
Ecevit’i de öldürmüşler
Ümraniye soruşturması kapsamında oluşturulan sanık listesinin suç listesini yazan Mustafa Karaalioğlu, ” Sadece Mustafa Yücel Özbilgin değil, eski Başbakan Bülent Ecevit’in ölümüne yol açan son rahatsızlık da o cinayetin cenaze töreninde başlamıştı. Bunu da unutmayalım. “ demiş.
Yazdıkları yazacaklarının teminatıdır.
İki gün sonra da ” o törende Ecevit’le son konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi. O da bu örgütün üyesi “ diyebilir.
+++++
KIRIP DÖKMEMİŞ
Zırva tevil götürmez
“Böyle bir şey vardı da o zaman hükümet ve Genelkurmay niye işlem yapmadı?” sorusu realist değildir. O çok kritik dönemin ’kırıp dökmeden’ve ordu hiyerarşisi bozulmadan geçirilebilmesi iyi olmuştur; hem TSK hem de Türkiye için “ demiş Taha Akyol. İyi demiş hoş demiş de, şimdi hem TSK’da, hem yargıda, hem siyasetde bütün ” doğru “lar tuz buz olmadı mı?
+++++
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü
Sabah’ın yeni misyonunun gönüllü temsilcilerinden Nazlı Ilıcak şöyle yazıyor:
“AK Parti’nin 2006’da, Terörle Mücadele Yasası’nda yaptığı değişiklik olmasaydı, Ergenekon, cebir ve şiddet şartı aranmadan, ” terör örgütü “ sayılabilecekti.
Ayrıca, Demokrat Partililerin de 1960 sonrasında, Anayasa’yı ihlâli düzenleyen, Türk Ceza Kanunu’nun 146’ncı maddesinden yargılanıp kimisinin idam edildiği, kimisinin müebbet hapis cezası aldığını unutmayalım.
İyi ki paşalarımız, darbe ürünü olan bir mahkeme önüne çıkmıyor. Ve iyi ki, AB çizgisindeki reform sürecinde terör tanımı için ” cebir ve şiddet “ şartı getirildi”. Kime, neyi yutturmaya çalışıyorsun Nazlı, biz o değişikliklerin kimleri kurtarmak için yapıldığını iyi biliyoruz!
+++++
Koray Aydın’ın nezaketi
Afet geçirmiş her bölgenin aklına nakşedilmiş eski Bayındırk Bakanı Koray Aydın hakkında bir yazım çıktı. Kendisini mucizevi kentlerin başarılı adamı olarak yazıma konu etmiştim.
Unutmamız mümkün değil: Yolu suyu olmayan, kuytu, dağlık, ve de düz arazilerde büyük nüfus barındırabilecek çok geniş bir alan bulacaksınız; 20-30-40 bin nüfusu barındırabilecek modern şehirler kuracaksınız. Böyle bir alan arayıp bulmak bile bu kadar kısa sürede mümkün değil. Ama bu mucize 2000 yılında gerçekleşmiştir. Dağ başında çift yolları, kaldırımları, kanalizasyonu, suyu, elektiriği, parkları, spor tesisleri ve toplantı kulübeleri; sitelere mahsus özel otoparkları; daha daha modern bölgeler için sayabileceğimiz işyerleri, büyük genel parkları, gazinoları...
Bu yazdıklarım içinde fazlası yok, eksik bile var. Yalova, İzmit, Sakarya, Düzce ve Bolu bölgelerinde modern yerleşim alanları, şehirler kurarak, afet sonrası sokakta kalmışların yerleştirilmesi olayı bu! Evet bu şehirler, önceden hesaplanmış, imara başlanmış yerlerde değil, birdenbire ihtiyaçtan doğmuş bir çalışmanın eseri.
Bunlardan bahsederken Koray Aydın ismi akla geliyor. İki gün önce kendisi hakkında çıkan bir yazımdan ötürü telefonla aramak nezaketinde bulundular ve teşekkür ettiler.
Esas biz teşekkür etmeliyiz. Kendisini daha önce arayıp tanımayı beceremediğimiz için de özür dilemeliyiz. Bir vesile ile anmış olmalıyım. Yine de anıyorum. Sekiz kilometrelik yolu sekiz senede zor yapıyoruz. Sayın Aydın, bakanlığı döneminde, çok modern sekiz büyük şehri bir buçuk yıl gibi kısa sürede ikamete hazır hale getirmiş.
* Düzce Postası
+++++
‘1 numara’yı açıklıyoruz:
Şeyh Edebali
İddianameye göre ’Ümraniye soruşturması’na konu edilen örgütlenmenin kökleri 600 yıl öncesine dayanıyor. Tarihin bilinen ilk Türk devleti olan Hunlar ile onları takip eden Göktürk ve Uygurlar’ın ‘masallarında’ adı geçen efsanevi “Agarta” ile soruşturmaya isim olarak atfedilen bir başka efsane “Ergenekon” örtüştürülüyor.
Buna inanırsak, iddia edilen tarikat yapısını 600’lü yaşlarda varsaymamız gerekir. Madem 600 yaş uygun görülmüş, örgütün eylem planı ve muhtemel liderlerini buna göre araştırdık. Bakın neler bulduk:
“Agarta” göbek adlı, “Ergenekon” rumuzlu, “Ümraniye soruşturması” na konu yapılanma, faaliyetlerine tam olarak 1408 yılında başlamış. Ne tesadüf ki bu dönem, Orta Asya’dan Söğüt’e uzanan Kayı boyunun, devletleşme sürecinde, taht kavgasına mağlup olarak yaşadığı ’Fetret Devri’ne denk geliyor. Demek ki örgütün ilk büyük ’kaos planı’ devlette iktidar mücadelesi yaratmak...
Bu derin örgütün tarihinde Şeyh Bedreddin İsyanı, Cem Olayı, Yeniçeri ayaklanması, Celali İsyanları, İnebahtı hezimeti gibi ’provokasyonlar’ın yanısıra “ulusalcı” kanadın ’taraftar toplamak için’ kazandığı Kosova, Otlukbeli, Boğdan, Çaldıran, Mercidabık, Mohaç, Preveze, Trablusgarb, Kanije zaferleri ve tabii devletin derinlerindeki yerini sağlamlaştıran İstanbul’un fethi gibi eylemler de var.
Örgütün geçmiş eylemlerinin “1 numara” ve “ruhani lider” olduğu tahmin edilen Şeyh Edebali’nin, “Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Şekillendirmek sana.. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla tıkanıklığı temizlemeliyiz. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler... Ülke sadece idare edene aittir” gibi uyarı ve talimatları doğrultusunda yapıldığı düşünülüyor.
600 yıla damgasını vuran bu eylemlerin failleri arasında Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim gibi ’siyasiler’, Akşemseddin, Ali Kuşçu, Piri Reis, Matrakçı Nasuh, Arifi, Takiyüddin gibi ’akademisyenler’ve Barbaros Hayrettin gibi ’emekli paşalar’ın adları geçiyor.
+++++
Mutlu İddianameyi böyle eleştirdi:
Boş çuvalı doldurdular
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ergenekon iddianamesinin Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu söylenen darbe günlüklerini kapsamadığını açıkladı.
Savcı Zekeriya Öz’ün iddianamesinin; Hrant Dink suikastıyla... Rahip Santoro’nun katledilmesiyle... Gazi Mahallesi olaylarıyla... Ve Malatya’daki yayınevi baskınıyla da ilgisi yokmuş!
Oysa “iktidar muhibbi medya” bunların hepsini Ergenekon’la ilişkilendirip durdu aylardır...
Ama ellerinde kala kala Cumhuriyet’e atılan bombalarla Danıştay baskını kaldı... Bir de Hablemitoğlu cinayeti!
Devir onların devri, her biri para basıyor! Üçer-beşer televizyonda program yapıp, köşe yazısı yazıyorlar... Genel yayın yönetmenlerinin ise keyfi gıcır mı gıcır: İktidara sahip çıkan gazetelerine ya da televizyonlarına reklam yağıyor!
Demem o ki dün bile sadece teknik olarak açıklanan, detaylarını hiç kimsenin bilemeyeceği o iddianame hakkında aylardır atıp tutan bu arkadaşların tek amacı vardı:
Her türlü muhalefeti karalamak, sindirmek! “Açıklanmamış bir iddianame” bulmuşlar, akıllarına eseni içine dolduruyorlardı... Hak yediklerini, günaha girdiklerini düşünmeden bastırıp duruyorlardı...
Şimdi onların ruh halini çok merak ediyorum: Azıcık “insan” olsalar büyük bir üzüntü duyarlardı... Ya da en azından, “Ya Cumhuriyet’e atılan bombalarla Danıştay bağlantısı da kanıtlanamazsa” diye paniklerlerdi...
Ama göreceksiniz daha düne kadar Ergenekon’un içine Hrant’ı, Santoro’yu, Malatya’yı, Gazi’yi, günlükleri sıkıştırdıklarını unutup, yine avaz avaz bağıracaklar...
Dedim ya devir onların devri... Para, kaynağı belirsiz musluklardan oluk gibi akıyor!
Haksızlık yapmışlar, günah almışlar ne gam?
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
MİNİ YORUM
İnleyen nağmeler
Üç günlük iddianame yorumlar geçidini Melih Aşık yorumladı ’İddiasız nağme...’Hem de ne nağme; inim inim inlemekte, yerlerde sürünmekte. Ve Orhan Eraslan devamını getirdi:
Bir davanın temeli gizli tanıklara dayanıyorsa o davada hüküm kurulamaz.
Nasıl kurulsun. O en iddialı iddialarından yoksun, “fos” arşivi ile adalet önünde 86 kişi için en ağır cezaları mı isteyeceksiniz?
Bırakın Allah aşkına...
* Selcan TAŞÇI