Tanrı, Türk'ü Bahçeli'den KORUSUN!
Uzun bir süredir, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kendini arıyor. Çünkü, Bahçeli uzun süredir kendini kaybetmiş bulunuyor.
Son vecizesi şu: “Bir takım çevreler, düşünürler, yazarlar, bazı TV programcıları sınır ötesi operasyonun sonuç vermeyeceğini söylüyor. Onlar Türkiye’nin aşama aşama bölünmesine dolaylı katkısı olan örtülü PKK yandaşlarıdır.”
Uzun bir süredir, bu uzun süre, seçimlerden önceki aylara uzanıyor, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kendini arıyor. Çünkü, Bahçeli uzun süredir kendini kaybetmiş bulunuyor.
Kaybetmenin, kamu oyuna yansıyan ilk işaretlerini seçim meydanlarında veriyor. Önündeki kağıttan okumadan üç cümle söylemekten aciz olan Bahçeli, seçim meydanlarında Tayyip Erdoğan’a şunları söylüyor.
Kül yutmaz
“- Barzani ile nişanlandı, İmralı ile söz kesti, seçimden sonra hainlerle nikaha hazırlanıyor.
- Nereye gidersen git, istersen Bush amcanın yanına git, seni getirip hesap sormazsam, namerdim.
- Başbakanın aile fotoğrafında Barzani, Talabani, etnik bölücülük, Oferler, yeminli Türk düşmanları ve Ermeniler var.”
Bu benzeri sözler üzerine, Erdoğan, Bahçeli aleyhine iki ayrı dava açıyor.
Seçim sonrasında ise, kırgınlıkları ortadan kaldırmak amacıyla, Erdoğan muhalefet liderlerini, bu arada Bahçeli’yi de telefonla arıyor. Bu nezakete Bahçeli farklı bir nezaket anlayışıyla karşılık veriyor, telefona çıkmıyor.
Öfff, o ne jest öyle! Hiç kül yutmuyor, mandepsiye basmıyor.
Parti dışındaki siyasal rakiplerine afra-tafra, parti içi rakiplerini partiden atma, aslında sıradan bir denklem.
1950’lerde kalmış
Sürekli kriz ve gerginlik yaratma uzmanı Bahçeli, gerçekte kendi partisi içinde de eleştirilmeye başlanıyor:
“Türkeş Bey bile danışırdı, Bahçeli kimseye danışmadan, kendi bildiğini okuyor, bu bize çok puan kaybettiriyor.”
Parti içi, onun kendi sorunu. Ama, dışarıya dönük sözleri, zücaciye dükkanına giren fillerden farksız. Sürekli kırıp, dökmek üzerine.
Muhalefet anlayışı, 1950’leri anımsatıyor. Hiçbir öneri, hiçbir çözüm getirmeden, yalnızca aşırı sert sözlerle, rakiplerine saldırıyor. Bunu politika sanıyor. Zaten o nedenle, 2002’de baraj altında kalıyor. Saldırı, sadece siyasal rakiplerine olsa iyi, kendisinden farklı düşünenlere de, aynı pervasızlık içinde. Son örnek, sınır ötesi harekatla ilgili sözleri.
Tartışma kuralı
Ben sınır ötesine karşıyım. Nedenlerini pek çok kez dile getiriyorum.
Bahçeli sınır ötesini yerinde bulabilir. Kendine göre, makul gerekçeleri de olabilir. Oturulur, tartışılır, şu gerekçelerle evet, bu gerekçelerle hayır. Karar zaten siyasi.
Sınır ötesi harekatı savunanlara, kimse saldırmıyor. Tamam, onlar da öyle düşünebilir.
Bahçeli ise, harekata karşı çıkanları, “bölücülüğe katkıda bulunan, örtülü PKK yandaşları” olarak tanımlıyor.
Nezaket, hatta terbiye sınırlarını aşan sözler.
En sade tartışma kuralını, siyasal adabı, uzlaşma kültürünü unutan Bahçeli’ye, kendini bulma yolunda, bol şans diliyorum.
Tanrı, Türk’ü Bahçeli’den korusun!
* Yalçın Doğan / Hürriyet
Demek ki bizimkiler ABD’yi hiç tanımamışlar!
Ermeni Soykırım tasarısının ABD Temsilciler Meclisi alt komisyonunda hüsn-ü kabul görmesi bizimkilerde büyük bir sükut-u hayal oluşturdu!
Demek ki bizimkiler ABD’yi hiç tanımamışlar!
ABD’yi dost sanmışlar ve şimdi dost sandıkları ABD’den sadır olan hiç de dostça olmayan tavırlar yüzünden büyük bir bozgun yaşıyorlar!
Ağızlarını her açışlarında kırgınlık dolu sözcükler ile ABD’ye sitem üzerine sitem ediyorlar! ABD Temsilciler Meclisi’nde alt komisyon Ermenilerden yana tavır aldı diye bu kadar kırılmalarına ve sitem üzerine sitem etmelerine bir anlam vermekte zorlanıyoruz! Yahu beyler, ne bekliyordunuz ki?
Adamlar bizi ne zaman tuttular ki?
Ancak bir işleri olduğunda, bir ihtiyaçları doğduğunda bize dost gibi davrandılar, o kadar!
Yani sadece kullanacakları zaman bize gülümsediler!
Bize gülümserken bile alttan alta hasımlarımızı desteklemekten ve onlara arka çıkmaktan vazgeçmediler! Bugün Ermenilere arka çıkıyorlar, yarın bölücü terör örgütüne aynı şekilde sahip çıkacaklarından kimsenin şüphesi olmasın!
Yani Amerika bizim hiç dostumuz olmadı! Müttefikimiz hiç olmadı! Biz ise tabir caizse kendi kendimize gelin güvey olup avunmaktan başka bir şey yapmadık!
Olmayacak hayallere kapılıp stratejik ortaklık gibi masallar ile kendi kendimizi kandırdık!
Amerika’ya ne kadar hizmet edersek, bize o kadar sahip çıkacağını varsaydık!
Amerika daha leb demeden leblebiyi anlayıp gözlerine girmeye çalıştık!
Ama gelinen nokta ortada!
Bir musibet bin nasihattan hayırlıdır sözünden yola çıkarak bu musibetin hayırlara vesile olmasını diliyoruz!
Eğer ABD’nin Ermenilerden yanı tavır alması bizimkilerin ayıkmasına vesile olursa, bu bizim açımızdan büyük kâr olarak kabul edilebilir!
Dileriz ABD’lilerin bu politikaları bizimkilerin basiret gözlerini açsın ve gerçek dost ile düşmanı ayırt edebilecek ferasete ersinler!
* Zeki Ceyhan / Milli Gazete
GÜNÜN TESPİTİ
Uzmanlar ülkesi
DEPREM oluyor... Herkes jeoloji profesörü. Kuş gribi... Herkes gıda mühendisi. Maç yapıyoruz... Herkes teknik direktör. Ve, şimdi Irak... Herkes orgeneral!
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
Asimetrik Türkiye...
Diyorlar ki:
- Dünyada asimetrik savaşlar dönemi başladı...
- Nasıl?..
Terör yeni bir savaş yöntemi mi?..
Artık asker askere karşı değil..
Ordu orduya karşı değil..
Çünkü terörist, asker sivil demiyor..
Kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı başlı demiyor..
Teröristin savaşı, savaş değil; tam bir cinayet...
Otobüse atılan bomba, yola yerleştirilen dinamit, en aşağılık cinayet tuzağıdır...
Demek ki asimetrik savaşı oluşturan yöntem, aşağılığın da aşağılığı bir içerik taşıyor...
Asimetri.. Ya da simetri..
Yalnız savaşlarda değil, politikada da geçerli olabilir...
Kavramın geniş anlamı içinde merkez sağ ile merkez sol birbirinin simetriği sayılabilir miydi?..
Belki..
Türkiye’de merkez sağ sizlere ömür...
Merkez sağın yerini ’Ilımlı İslam’ denen kökü dışarıda dincilik aldı...
Bu durumda Türkiye’deki çok partili rejim asimetrik bir içerik kazandı...
Merkez solun karşısına İslamcı-dinci parti çıktı...
Batı’da demokrasi, laik parti ile laik partinin rekabetine dayanıyor...
Bizdeki çok partili rejim ise laik parti ile dinci partinin çatışmasıyla müsemma ve meşhur...
İlginç bir konumdayız...
Particiliğimiz asimetrik...
Güneydoğu’da ABD-PKK ile terör savaşımız asimetrik...
Asimetriklik bir anlamda çarpıklık demektir...
Evet, çarpıldık...
Düzelmek için yeniden ve bu kez kökünden çarpılmaktan gayrı bir çare görünmüyor...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
Önce hangi operasyon?
DTP’liler ’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni” “sınırı geçme” diye uyardılar! (Bu ünlemi siz artık manalandırınız ey milli okur) DTP’li Hasip Kaplan’ın son açıklamalarına bakalım, diyor ki; ’Sınır ötesi operasyon olursa, halklar arası savaş çıkar. Bizi Meclis’ten kovmak istiyorlar ama bizim arkamızda Cudi var.’
’Türkiye içinde halklar arasında savaş çıkar’ ne demek sizce? İç kargaşa-iç savaş tehdidi mi yoksa?!
Tam bu noktada Sayın Fikret BİLA’nın birkaç gün önceki bir yazısından alıntı yapmak istiyorum, aynen aktarıyorum; ’AKP içinden de Güneydoğulu milletvekilleri tezkereye karşı tavır sergiliyorlar. Örneğin, AKP’nin önemli isimlerinden İhsan Arslan, “içeriden gelecek tepki” ye dikkat çekiyor ve “İstanbul, İzmir, Antalya, Diyarbakır’dan gelecek tepkiler hesap edilmeli” diyor. Bu sözler, (Barzani’nin) “Kerkük’e yapılacak müdahaleyi Diyarbakır’a yapılmış sayarız” söylemini anımsatıyor. Arslan, “Kuzey Irak’a hep dışarıdaki tepkileri konuştuk ama içeride halkımızın göstereceği tepkileri ifade edemedik, etmekten de kaçınıyoruz” diye konuştu. Sadece İhsan Arslan değil, AKP’nin başka Güneydoğulu milletvekilleri de tezkereye karşı benzer tepkiler gösterdiler. Verilen mesajın özüne bakalım: “Sınır ötesi harekâta Kuzey Irak yönetimi ve halkı gibi Türkiye’deki Kürtler de tepki verir. Bu tepki Diyarbakır’la sınırlı kalmaz, Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı illerde de ortaya çıkar.”
Konu sınır ötesi operasyon ve TSK olduğunda, Güneydoğulu siyasilerle Kuzey Irak yönetimi arasındaki siyasal yakınlaşma ve dayanışma dikkat çekici boyutta ortaya çıkıyor.’
Kritik gündemden seçtiğim bu 2 Türkiye fotoğrafı tahminlerin ötesi sıkıntılı günlerin içinde olduğumuzun ispatı.
Peki, içeriden dışarıya ’siyasi destek’ hallerine karşın bir şey yapamayanlar acaba PKK’nın destekçisi Barzani’nin Türkiye içinden ’ekonomik beslenme’ vaziyetlerini neden tamamen yok edemiyorlar?
* Güler Kömürcü / Akşam