“Tanrı kelamı” ve “hukuk devleti”
İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, CNN Türk’te Enver Aysever’in sorularını cevaplıyor. Aysever’in gündeminde KCK davası var; özellikle de “ana dilde savunma” konusu.
Kocasakal, söze ilgili yasal düzenlemeyi hatırlatarak girmek istiyor.
Aysever sözünü kesip, “Sonuçta Tanrı kelamı değil” diyor.
Bir an yanlış duyduğumu zannettim, üşenmedim tekrarını izledim.
“İlke olarak” karşıysak bir yasanın “çiğnenmesini” savunabiliriz veya “çiğneyenleri” hoş görebiliriz yani öyle mi!
Kocasakal hemen itiraz ediyor:
- Tabii ki Tanrı kelamı!
(Birileri celallenmeden buradaki “Tanrı kelamı” ifadesinin mecazi olduğunu belirtelim.)
Devam ediyor:
- CMUK diyor ki “Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.” Yani sanık veya mağdur meramını anlatacak kadar Türkçe bilmiyorsa hakkındaki iddiaları da anladığı dilden duysun öğrensin, savunmasını da anladığı dilde yapsın, yasa buna zaten izin veriyor. Bir Kürt vatandaşı meramını anlatacak kadar Türkçe bilmiyorsa onun savunmasını Kürtçe yapmasını ilk ben savunurum. Ama mahkeme aralarında ailesiyle, yakınlarıyla benden iyi Türkçe konuşup da, Kürtçe savunmada ısrar ediyorsa bu bir hakkın kötüye kullanılmasıdır. Hukuki değil, siyasi bir tavırdır...
Kocasakal “yasalar” derken Aysever’in Türkçeyi iyi bildikleri halde Kürtçe savunma yapmak isteyenlerin taleplerini, ‘Bilmiyorum der Kürtçe yapar ne olur yani’ havasında meşrulaştırmaya çalışması akıl almaz bir manzaraydı...
Kendisine “demokrat” diyen biri, bir gazeteci, bir yazar, milyonlarca insanın karşısında “yasa” için “Tanrı kelamı değil ya” diyebiliyor...
İyiymiş valla...
Benim de yazı yazarken elimi kolumu bağlayan, hiç işime gelmeyen kimi yasalar var; ben de “ilke olarak” karşı olduğum için uymayayım bakalım ne oluyor?
Adam sapık; dekolteli kadının tecavüzü hak ettiğine inanan manyaklar var mesela; onları da “ilkeleri” dolayısıyla “haklı” görelim...
Bu mantıkla “suçlu” terörist yok zaten, “katil” değil “barış gönüllüsü” oluverir bir anda her biri...
Bir yasanın değiştirilmesi gerektiğini savunabilirsiniz o başka, ama yürürlükte olan bir yasaya uymama halini “hak” olarak göstermeye çalışmak, “hukuk devleti” nin temelini dinamitlemek değil mi!
+++
Fenerbahçe-AEL Limasol UEFA Avrupa Ligi maçı öncesi taraftarlara “KKTC ve Türkiye bayrağı yasağı” konmuş.
Çok kızdık, çok ayıpladık, çok gücendik...
Kendi ülkesinde, katil Sarkisyan’ı incitmemek adına kendi bayrağını yasaklamış bir ülke, hangi hakla itiraz edebilir ki Rumlara!
Ya Bursa Atatürk Stadı’ndaki Türkiye-Ermenistan maçını emsal gösterip “Sizden öğrendik” derlerse mesela!
+++
Bir de
Kocatepe’den bak
MİT-PKK görüşmelerinin yapıldığı oteli gezen Can Dündar “yaprakları sararmış devasa ağaçların ve toprağa kadar eğilmiş sisin sakladığı” ortamdan etkilenmiş, terörle müzakere için “Sürece, Ankara’nın gündelik değişen puslu penceresinden değil de, Oslo’da orman içine gizlenmiş, sakin bir otelin tecrübesinden bakınca (...) zor, ama mümkün” diyor.
Ben kendisine sürece bir de neredeyse her hafta bir şehit cenazesinin kaldırıldığı Kocatepe Camisi’nin bahçesinden bakmasını tavsiye ediyorum.