Tam da darbenin olduğu gün!!!
"... Nasıl oldu da cemaat müritleri Atatürk'ün ordusunda tümamiral ya da daha yüksek rütbelere kadar yükselebildi?..
En az 700 subay-astsubay ile yüzlerce sivil memur Genelkurmay istihbaratı, emniyet ve MİT soruşturmasını nasıl aşabildi de, devletin en kritik kurumuna yerleşiverdi?..
Son 30 yılda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yönetenler uyuyorlar mıydı, yoksa onlar da zaten ezelden beri mürit miydi?.. Kim göz yumdu ve ortak oldu bu "gaflet, dalalet ve hatta ihanet"e?..
Ey cumhuriyet evlatları; memleketin direkten döndüğünü bir kez daha anladınız mı şimdi?.. Vah ki ne vah, vatanın ve ulusun rejim açısından zora düştüğü en kritik dönemlerde kimlere de güveniyormuş bu mazlum millet?.. Peh... peh... peh!..
Genelkurmay, MİT ve emniyete rağmen, ellerini kollarını sallayarak TSK'da üslenen şeriatçılar demek ki ordu bünyesinde tamamladıkları bürokratik darbeyi tanklara, uçaklara binerek taçlandırma aşamasına kadar gelmişler de bizim anlı şanlı genelkurmay başkanlarımız uyumuş!..
Yazıklar olsun Atatürk'ün kemiklerini sızlatan gafillere de cumhuriyete yönelik 'kumpas'ın eninde sonunda kendilerini de yutacağını öngöremeyen zavallılara da... Bu saatten sonra ne diyelim ki; Hadi hep beraber marş marş!!!"
İhanet, gölge, kalkışma!..
Yukarıdaki satırlar yeni değil... Bundan tam 3 yıl önce, Türkiye'nin sarsıldığı bir gün yayınlanan yazım işte yukarıdaki uyarılarla sona ermişti...
İster rastlantı deyin, ister yaşananların dayattığı bir öngörü ama ne olursa olsun bu yazı, tam da "darbe"nin olduğu gün, yani 15 Temmuz 2016 günü çalıştığım gazetede yayımlanmıştı...
İşte o yazının başlığına daha çok şaşıracaksınız!!!
Çünkü o yazı, tam da 15 Temmuz 2016 günü gazetedeki köşemde, "TSK 'darbe'yi atlattı mı" başlığıyla yayımlanmıştı!..
Fikri takipten yoksun gazeteciliğin gerçekleri gözardı etmeyi alışkanlık haline getirdiği bir ülkede, bu yazının darbe günü ve sonrası dikkatleri çekmesi için herhalde New York Times'da yayınlanmış olması gerekiyordu!!!
Şaka bir tarafa ve bu bir sitem değil aslında... Tam aksine, bu saptamalarımız Türkiye'nin biraz da medyanın öngörü rahatsızlığı, ilgisizliği-işbirlikçiliği nedeniyle "darbe girişimi" denilen o kanlı kalkışmaya sürüklenmesine dikkat çekiyor...
Çünkü 15 Temmuz 2016'da yalnızca Türkiye'yi değil, dünyayı da şaşırtan çok sarsıcı ve çok düşündürücü bir olay yaşandı...
Kimilerinin "tiyatro", kimilerinin "kurgu" yorumu da yaptığı olaylar "darbe kalkışması" olarak nitelendirilse de, hareket tarzı, uygulanışı ve sonrasında; birbirinden kopuk, birbirini sarsan ve hepsi birbirinden şaşırtıcı sonuçlarıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en sarsıcı - en tartışmalı vakalarından biri olarak tarihe geçti...
Velhasıl gelişi çok önceden belli olan, ancak devletin en alt kademesinden en tepesine kadar; arkalarında korumalarından özel kalemlerine, müsteşarlarından emir subaylarına kadar FETÖ unsurlarının gölge gibi takip ettiği bir devlet yapısının gafleti - ihaneti -pervasızlığı - sorumsuzluğu ve boşvermişliği yüzünden Türkiye "darbe" denilen o kalkışma sürecinde sarsıldı...
Fethullahçıların 15 Temmuz kalkışması aptalca gerçekleştirilmiş bir "darbe" girişimi olsa da, o gün yaşananlardan çok, bu girişimin sorumlularına yönelik 3 yıldır bitmeyen operasyonların ortaya çıkardığı dehşet verici sonuçlar çok daha ürkütücüdür, çok daha şaşırtıcıdır ve çok daha sarsıcıdır... Neden mi peki?.
"Darbe" gerçekten atlatıldı mı?..
Darbeyi- kalkışmayı boşverin, sonrasındaki olaylara bakın...
Ne yazık ki 3 yıl önceki olaylar Türkiye'nin aslında "darbe" yaşamadığını, çok derinden, çok sinsi ve çok büyük bir darbeyi 15 Temmuz 2016'dan çok daha önceleri zaten yemiş olduğunu da ortaya çıkardı...
Ankara'da, genelkurmayın kozmik bürosuna sızmak için gelen FETÖ'cü savcıları tek tokatla durdurabilecek bir Kubilay (!) ortaya çıkamadığı için büyüyen olaylar Türkiye'yi kalkışmaya sürüklerken, sonrasında ortaya saçılan ilişkiler bin darbeden daha korkutucu sonuçları gösteriyor...
Yalnızca, yakalanan - deşifre olan - tutuklanan - tutuksuz yargılanan - firar eden 500 bini aşkın FETÖ müridinden söz etmiyoruz...
Cemaatin milyarlarca dolarlık mal varlığı, parasal kaynakları - ekonomik gücünün bertaraf edilmesi de artık önemli değil...
Asıl önemli olan ve olmaya devam eden gerçeği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın geçen haftalarda yaptığı bir açıklama deşifre etti...
İşte asıl korkutucu olan bu açıklamada, bakın hangi tehlikeye dikkat çekilmiş;
"FETÖ'nün TSK içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensupları sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğu, bu yönüyle terör örgütünün devletimizin anayasal düzeni ve bekası açısından en büyük tehlike ihtiva eden terör örgütü olduğu..."
Dehşet verici bu açıklamanın ardından söylenecek sözler ve dikkat çekilecek yaşamsal uyarılar var...
15 Temmuz 2016'da, yani tam da darbenin olduğu gün köşesinde, "TSK darbeyi atlattı mı" başlıklı bir yazı kaleme almış tek gazeteci olarak, "3 yıl sonra yeniden" soralım;
Savcılığın bu ürkütücü açıklaması ortadayken, TSK gerçekten darbeyi atlattı mı acaba?..