Taksim, Erdoğan ve seçim sandığı -1-
Orta Doğu bölgesi Sunni-Şii ekseninde bir bölgesel iç savaşa sürüklenmek istenirken Türkiye de çok zor bir döneme girmektedir. Bir yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve varlığını tehdit eden terör örgütü PKK ile Cumhuriyetimizin siyasi geleceği ve anayasası üzerinde etnik merkezli pazarlıklar sürmekte, öte yandan Orta Doğu’daki mezhep çatışması ülkemize sıçratılmaya çalışılmaktadır. AKP Hükümetinin izlediği mezhepçi politikalar, Reyhanlı katliamının acı bir şekilde gösterdiği üzere bu bölgesel iç savaşın Türkiye’ye ithal çalışmalarını kolaylaştırmaktadır.
Bu iki süreç devam ederken, AKP iktidarı gittikçe otoriterleşen, yurttaşların günlük yaşamına karışan, milli bayramlarını kutlamasına karşı polis şiddeti kullanan baskıcı politikalar ile tek parti rejimi oluşturma yolunda mesafe kaydetmektedir. AKP’nin 2023 veya 2070 gibi tarihlere kadar iktidarda kalacağına dair anti-demokratik rejimlerin gelecek perspektiflerine benzer görüşlerin ortaya atılması, iktidar partisinin “ne pahasına olur ise olsun iktidarda kalacağız” yaklaşımı içinde olması/böyle bir algıyı yayması, demokratik sistem üzerine çöken bir ağırlık olarak vatandaşların önemli bir bölümünde nefes almayı güçleştirmektedir.
İşte böyle bir ortamda Taksim’de Gezi Parkı’nda iktidarın birkaç çadırı yıkmak için polis eli ile uyguladığı aşırı şiddet, toplumsal bir muhalefetin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Büyük bir bölümü apolitik kitlelerin oluşturduğu, siyasete angaje grupların içinde küçük ve etkin olamadıkları Gezi Parkı muhalefetini, Başbakan Erdoğan, baskıcı politikalar, PKK ile müzakereler ve yanlış Suriye politikasının sonucunda ortaya çıkan Reyhanlı katliamından dolayı kaybettiği oyları geri almak için kullanmıştır. Bundan dolayı Erdoğan, toplumsal barışı tehdit eder boyutlarda bir gerilimi tırmandırma siyaseti izleyerek, karşısındakileri düşmanlaştırırken, sağ seçmeni kendi arkasında toplamayı, kaybettiği oyları telafi etmeyi hedeflemiştir.
Önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın, beklentisinin aksine oy kaybına neden olmasına rağmen gerilimi tırmandıracağa benzemektedir. Erdoğan bundan sonra ne yapar ise yapsın, Taksim Gezi Parkı Erdoğan’ı dört alanda yenmiştir. Kendi ifadesi ile “astığı astık kestiği kestik” bir Başbakan 10 yıldan buyana ilk kez bir iç karşı irade olan toplumsal muhalefet karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştır.
Erdoğan’ın bu sözü verdikten sonra Gezi Parkı’na polis baskını yaptırması, devam eden tutuklamalar, hiçbir şey Erdoğan’ın geri adım attığı gerçeğini ortadan kaldıramaz. Erdoğan verdiği bu sözden dönse dahi geri adım attığı tarihin kayıtlarına girmiştir. Taksim’deki halk iradesi, Erdoğan’ın iradesini gerilemeye zorlamıştır.
Erdoğan şimdi Taksim’in temsil ettiği toplumsal muhalefete, toplumsal muhalefetin muhatabı olmadığı bir yerde, yerel seçimlerde meydan okuyacak bir söylem geliştirmektedir. Taksim ve Kuğulupark’a, Sincan ve Kazlıçeşme ile cevap vermenin başka anlamı yoktur. Bu mahalle arasında yapılan futbol maçını kaybeden takımın, “Ama biz sizi basket oynarsak yeneriz” diyerek, basket maçına davet etmesi gibi bir şeydir. Taksim, Kuğulupark, ve diğer toplumsal muhalefet alanları Başbakan Erdoğan’ın “basket maçı teklifini” kabul etmelidir. Diğer bir ifade ile Başbakan Erdoğan’ın CHP ve MHP’ye yapması gereken “sandığa gelin” teklifini apolitik toplumsal muhalefette kabul etmelidir. 29 Mart 2014’te yerel seçimler, 28 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 12 Haziran 2015’te genel seçimler yapılacaktır.
(Yarın devam edeceğiz)