Taklitlerinden sakınınız

Kırk yıl düşünsem Sayın Bülent Arınç’tan bir şey isteyeceğim aklımın ucundan geçmezdi, ama oldu işte, ocağına düştük sayın büyüğümüz, hani Güldal Mumcu’nun odasına girmiş, “sarhoş taklidi” yapmışsınız ya.
Kimi okurlar işte o taklidi bize de yaparlar mı diye soruyor.
Meclis çatısı altında olup bitenleri görmek bizim de hakkımız, n’olur o “sarhoş taklidini” bir canlı yayında milletiniz için de yapınız; istenen bu..
Merak edilen diğer bir şey de siz “sarhoş taklidi” yaparken Güldal Mumcu’nun gülüp gülmediği. Gerçi bu sorunun muhatabı siz değilsiniz, biliyoruz. Maksadımız yardımcı olmak, “güldü” ise, “Bunda gülünecek ne var” diye sinirlendiğinizi, yani “ağır tahrik” ten “hafifletici sebebe rücu” edebileceğinizi hatırlatmak babından; “Sonu kötü olur” sözünü şey etmeniz işin..
Yok gülmedi ise, “emeğimizi zayi etti” diyerek bu sefer de “mağdur taklidi” yapabilirsiniz. Tabii size yol göstermek haddimizi aşar, tekrar af diliyoruz, taklitlerinizin size yakışıp yakışmadığını da bilemiyoruz, çünkü görmedik, hakikaten merak ediyoruz!
Bir de “baskın” meselesi var.
Evet o “baskın” meselesine mutlaka bir “açıklık” getirmeniz gerekiyor, yoksa “çete suçlaması” ile kendinizi “Ergenekon” dosyasının bir yerlerine iliştirilmiş olarak bulabilirsiniz, biz de çok üzülürüz.
Güldal Hanım, “Baskın yaptı” diyor, siz ise, “Baskına gitsem tek başına mı giderim!” diyorsunuz. Demek ki, böyle bir ihtimal var. Olmasa, “O da nerden çıktı?” türünden bir tepki beklenirdi. Şimdi size, “Bir kadının odasına, yanına birkaç erkek alıp öyle mi gidecektiniz?” diye soramayız, çünkü, “Ben bir bayanın odasına onlarca erkekle baskın yapacak kadar korkak biri değilim” dersiniz; ne yapacağımızı şaşırırız.
İyi de bir bayanın odasına baskına gitseniz yanınıza kimleri alırdınız?
Korumalarınızı mı?
Bu durumda, devletin sizi korumak için görevlendirdiği memurları başka birinin canını acıtmak için cepheye sürmekten sıkıntıya girmez misiniz, bilmiyorum, hukukçu olan sizsiniz. Yok benim devlet memurunu “baskın yapma” gibi “özel işlerime alet etme” halim olamaz, derseniz, o zaman “hane halkı” ile baskın akla gelir ki, evlâdı ıyâli ikna etmeniz mümkün olmayacağı için, buna hiç ihtimal vermiyoruz..
Belki de, “Milletvekili arkadaşlardan bir manga oluştururdum” diye geçiyordur aklınızdan, o zaman da MHP’liler, “Gördünüz mü, AKP’nin içinde böyle vurucu timler var, son meclis kavgasında bizi de bu timlerle vurdular” demezler miydi?
Yani şu “baskın” savunması da, “taklit” vaziyeti de, karikatürlük hadiseler.
Netice-i kelâm, son bir hafta içersinde güzel Türkiye’mizde yaşananlar bana ABD Başkanı Obama’ya Nobel Barış Ödülü verilmesinden daha bile komik geldi vesselâm.
Hayır “komiklik” yaşananlarda değil bir tarafın “taklit yeteneğinde”. Mesela bir AKP’li, “Erdoğan bizim için ikinci bir peygamber gibidir” diyor, AKP’liler öyle bir “Bunu diyen MHP’lidir” taklidi yapıyor ki, inanmadık kimse kalmıyor.
Yine AKP sıralarından MHP sıralarına gözümüzün içine baka baka saldırılıyor, vaziyet kör göze parmakken, mübarekler öyle bir “Saldırıya biz uğradık taklidi” icra ediyorlar ki, hani, “Yetenek sizsiniz” yarışmasına girseler bütün ödüller onların olur.
Not 1: Bu tv örneğini de Sayın Büyüğümüzün, “Keşke olmasaydı” diyen Genelkurmay Başkanı’na, “Keşke olmasaydı mı? Böyle bir program var televizyonlarda. Hangisi o?” demesinden ilhamla, şey ettik.
Not 2: Taklitlerinden sakınınız.
Tövbe Yarabbi!

Yazarın Diğer Yazıları