Takke düştü kel göründü (15 Ocak 2009)

Ümraniye Soruşturması ile TSK içinde Rusya ile işbirliğini öngören grupların tasfiye edildiğini söyleyenler nihayet itiraf etti: Türkiye’de bir darbe olacaksa ABD’ye karşı değil, ancak ABD ile birlikte olabilir!

Ümraniye soruşturması “Bu Gladio’nun tasfiyesidir” diye yorumlandığında, Arslan Bulut Yeniçağ’daki köşesinde şu soruyu ortaya atmıştı: “Tasfiyeyi yapan, Gladio’nun kendisi ise ne yapacağız?”
Rıza Zelyut dünkü yazısında ‘Amerika ve AB’ye karşı olan kişiler çetecilerle aynı gösterilirken, Amerikancı kontgerillanın gizlendiğine’ dikkat çekti.


Rusçu darbeye izin verilmedi
İhsan Dağı’nın 13 Ocak Salı günü Zaman’da yayımlanan “Rus yanlısı darbe ve Ergenekon” başlıklı yazısında Ergenekon’un Türkiye ile ilişkide olan neredeyse tüm ülkeleri ilgilendirendirdiğini vurguladı. Dağı’ya göre “Türk Gladio’su artık korunup kollanmıyor. Elli yıldır Batı güvenlik sistematiğinde bulunan bir ordunun Rusya yanlısı, NATO, ABD ve AB ile işbirliğine karşı ’Rusçu’ bir kliğin eline geçmesine seyirci kalınamaz”.
Dağı’nın “Rusçu” ekibinde bakın kimler var: ” NATO’nun ikinci büyük ordusu, ’ABD ve AB ile işbirliğini bırakıp Rusya ve İran’la ittifak kuralım.’ diyen bir MGK Genel Sekreteri çıkarmış. Tuncer Kılınç düzeyindeki bir askerin böylesine derin bir ’stratejik yeniden yapılanma’ yolu gösterdikten sonra makamında kös kös oturmuş olabileceğini kimse düşünmüyordur herhalde. Şener Eruygur Jandarma Genel Komutanı olmuş, Hurşit Tolon 1. Ordu Komutanı olarak Genelkurmay Başkanlığı’na giden yolun en başına kadar gelmiş. NATO’yu Türkiye için en büyük tehlike ilan edip, bir NATO ordusunun bu kadar tepesine çıkmış bir grubun varlığı Batı ittifakı mensuplarının ’kaygıyla’ izleyeceği ciddi bir durum. Üstelik bu klik, fiilî bir darbeyle yönetime el koymaya çalışmış. Ama ’Rusçu’ bir darbeye vize verilmemiş!
Bu örgütün arkaplanında bulunan güçlerin tasfiye işlemine yönelik tutumu önemli. Nedir bu tutum? Ordunun ve ordu üzerinden ABD/NATO’nun sessizliği. TSK üst yönetimi bu soruşturmalara izin vererek kendini Batı ittifakı içinde ’yeniden’ konumlandırmaya çalışıyor. Bu ordunun ’darbe’ düşüncesini tamamen bıraktığı anlamına gelmez. Bu ülkede bir gün yeni bir darbe yapılacaksa bunun ABD’ye karşı değil ABD ile birlikte olacağını anladıkları, bu işin 12 Eylül’ün emir komuta zincirli modeliyle yapılacağı anlamına gelir... “


Ergenekon Amerikan Barışı’nın parçası
İhsan Dağı’nın yazısından yola çıkan Yasemin Çongar, on üç yıllık Washington gözlemiyle, ortaya çıkan fotoğrafa şöyle bir katkı yaptı: “Türk Ordusu’nun Washington’da ”gitgide Batı’dan kopan, Rusya’nın etki alanına giren, AB sürecini baltalamaya çalışan, Kıbrıs’ta çözümü engelleyen, demokratikleşmeyi sindiremeyen, 1920’lerin zihniyetine tutsak, küreselleşmeden de, Türkiye’nin kürselleşmeyle uyumlu toplumsal değişiminden de kopuk“ bir kurum olarak algılanmaya başlandığını gözlemledim. Ergenekon soruşturmasına izin vermesi, TSK’nın Batı’yla ilişkisinin sıhhati açısından elzem hale geldi.”
Enis Berberoğlu’nun dünkü Medya Polemik’te de yer verdiğimiz küresel Ergenekon denklemini hatırlayın: “AKP ve TSK’nın güç kaybı marjinal ve ABD karşıtı gruplara zemin yaratabilirdi. O yüzden Ergenekon icat oldu, muhaliflerin sesi kesildi. Ezcümle, Ergenekon bu ülkede zorla/kanla kurulan Amerikan Barışı’nın parçasıdır...”
En başa dönecek olursak ne diyordu Arslan Bulut: Ya tasfiyeyi yapan Gladio ise?
Ümraniye Soruşturması başladıktan sonra, ’darbeci geleneği’ Agarta’ya kadar irdeleyenler, tarihi yolculuklarını ’trombolin’le yapıyorlarmış gibi, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül’lerin üzerinden hoop diye zıplayarak “sene 2004, Ayışığı ve Sarıkız...” dediler. Çünkü Türkiye’de şu sorular hiç sorulmadı:


Kenan Evren niye yargılanmıyor
Madem ’darbe yapmak’ suç, o zaman yapılmamış darbelerin faillerini tespit etmek için üstünüzü başınızı parçalamak yerine neden önce bu suçu işlemiş olanlardan hesap sormuyorsunuz?
Neden mitolojik efsanelerle, arkeolojik kazılarla, kriptolarla uğraşmak yerine, darbe yaptığı sabit birinden, örneğin ’yaşayan en büyük darbeci’den “bu işler nasıl oluyormuş” öğrenmiyorsunuz?
Resmi makamlardan izinleri alınmış, ilan edilmiş demokratik eylemleri, ‘darbe zemini oluşturmak’ diye nitelendirip, düzenleyenleri cezalandırmaya kalkışmadan evvel; ‘darbe zemini oluşturmak için bu ülkenin beş bin gencinin kanını dökmüş’, toplumu sindirmek için ’bir sağdan bir soldan’ diyerek masum gençleri darağacına göndermiş olanlar neden cezalandırılmıyorsunuz?
Soruşturmada gözaltına alınanların kimlikleri üzerinden başlayan tartışma öyle bir noktaya geldi ki, bu sorular sorulmadan cevapları alındı.
Yukarıda aktardığımız yazılara göre, nasıl Alparslan Türkeş 27 Mayıs’tan sonra Milli Birlik Komitesi içindeki ‘görüş ayrılığı’ sonucu “ülkeyi nasyonal sosyalist bir sisteme süreklediği” ileri sürülerek Hindistan’a sürgün edildiyse, bugün de ABD politikalarına karşı “nasyonal/ulusalcı” bir duruş sergileyenler pekala Silivri’ye postmodern sürgüne gönderilebilirdi...
Çünkü şunca yazının gözümüze gözümüze soktuğu tek cümlelik özet şuydu; Türkiye’de darbeler ’Amerikan yanlısı’ olduğu/kaldığı müddetçe meşrudur! Ve bu ülkede yazılı olmayan, değiştilmesi teklif bile edilemez bir kanun yürürlüktedir: ‘Bizim Çocuklar’ın saltanatı yıkılmaz, yıkılması
düşünülemez!


+++++++


Gladio’nun kısa tarihi
1945’ten sonra ABD; Sovyetler’i güneyden kuşatacak İslami Yeşil Kuşak modelini geliştirdi. Pakistan, Afganistan, İran, Türkiye hattı; Amerikancı anlayış ve İslami yapıda şekillendirilecekti.
Olası Sovyet işgaline karşı Türkiye’de harekete geçirilecek sivil görüntülü askeri güçlerin kullanacakları silahlar belli yerlere gömülecekti. Silahların ABD’den sağlandığı ve Genelkurmay’ın bilgisinde gömüldüklerini emekli askerler de dile getirmektedir. Herhalde MİT’in de haberi olmuştur.
ABD elemanları jandarmadan ve polisten derlediği kadroyu komando eğitiminden geçirmiş ve bu özel kuvvetler; içeride ortaya çıkacak toplumsal hareketleri bastırmada da kullanılacak biçimde şekillendirilmiştir. Gerektiğinde bazı yerleri bombalamak, bazı insanları öldürmek, korku ve panik yaratacak eylemler yapmakla görevlendirilmişlerdir. Suikast ve bombalama; NATO’ya bağlı bu kuvvetlerin görevlerinden birisi sayılmıştır.
Bu kuvvetler Güney Amerika veya Güneydoğu Asya’da 1960’larda başlayan gerilla harekatına karşı mücadele etmek gibi asli bir görev üstlenmişti. Adının kontrgerilla olması buradan kaynaklanır. ABD müttefiki ülkelerde sol hareketleri bastırmada kullanıldılar. 1971darbesi, 1977 Kanlı 1 Mayıs eylemi, Ecevit’e suikast, Çorum ve Maraş katliamları.. bu örgütün eseri olarak ortaya çıktı. İç çatışmayı kışkırtarak, cinayetler işleyerek 12 Eylül 1980 darbesini hazırladı. Sağ ve sol gençlik ezildi, meydan bugün iktidarda olan ekibe bırakıldı. AKP’yi iktidara hazırlayan örgüt, bugün derin devlet veya çete olarak adlandırılan kontrgerilladır.
Bir kanadı, 1980’den sonra ASALA ve PKK’ya karşı kullanıldı. PKK terörünün yayılması üzerine; örgütün polisle ve jandarma ile bağı genişletildi. PKK terörünün önlenmesi sürecinde Amerikan kontrollü Kontrgerilla ile MİT Kontr Terör Örgütü yaygın eylemlere başladılar.
Özel TİM de bu ekip tarafından yönlendirildi. PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadelede; örgütün silahlı elemanları arasından, çeteleşen grupçuklar ortaya çıktı. Bunlar şahsi çıkarları uğruna cinayetler işlediler. İbrahim Şahin’e silahları veren de bu örgüt olmalıdır. Türkiye’de devlet gücünü kullanarak çetecilik yapan grupçuların etkisiz hale getirilmesi herkesin istediği bir şeydir. Lakin birincisi, çeteleşmiş bazı kişiler öne çıkartılıp devlet içindeki Amerikancı kontrgerilla gizleniyor. İkincisi ise; çetecilerle aynı gösterilerek, AKP’ye, Amerika’ya, AB’ye karşı olan kesimler ve muhalefet yok edilmek isteniyor. Hükümet çetelerle mücadele ediyorsa önce 1977’de Taksim’de, 1979 Maraş’ta, 80’de Türkiye’de, 1993 Sivas’ta katliam yapan çeteyi ortaya çıkarsın . * Rıza Zelyut / Güneş


SİZDEN GELENLER

Bunları biliyor muyduk?
* Atatürk‘ün dünyada ‘başöğretmen’sıfatlı tek lider olduğunu,
* Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu,
* Norveççe‘de ‘Atatürk gibi olmak‘ diye bir deyim olduğunu. “Atatürk” çiçeği’nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın‘in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını,
* Yunan başkomutanı Trikopis‘in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina’daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk‘ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
* Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” diye sorulduğunda “Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz” dediğini ve bunun üzerine BM yasasının değiştirildiğini,
* 1938’de Ata‘nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir” denildiğini,
* 2000’de ABD Başkanı’nın milenyum mesajında; “Milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir”denildiğini,
* 2005’de Amerika’nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns‘un önerisinin “Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk’ü örnek alsın yeter” olduğunu,
* 2006’da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini,
BİLİYOR MUYDUNUZ!!!
* Cengiz Şerif


Guguk’a devam
“Bu davanın en önemli faydası Türkiye’de artık hiç kimse ’Bana kimse dokunamaz.’diyemeyecek. Bu anlamda önemsiyorum ve Türkiye’nin geleceği için yararlı buluyorum.”
Sayın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Beyefendi,hükümetiniz herkese dokunmaya bu kadar meraklıysa, Deniz Feneri dosyası aylardır Almanya’dan neden istenmemektedir, Alman savcının, Esas failler Türkiye’de sözünü Türkçe değil de Almanca söylediği için mi anlamamaktasınız, yoksa ucu birilerine dokunduğu için mi çekinmektesiniz? Bu, hukuk mudur, guguk mudur? Gül, Dışişleri Bakanı’yken 2003 yılında Powell’la olan bir görüşmesinde iki sayfa dokuz sayfalık gizli bir görüşme yaptığını söyledi ve bunu da o yalanlamadı. Devletlerin geleneğinde gizli kapaklı anlaşmalar yapılması normal midir? Bu hangi hukukla açıklanır? Yoksa bu guguk mudur?
* Bülent Uluçer

Telekulak
AKP sözcüsü Nihat Erkin, Deniz Baykal’a ‘Korkmayın kimse sizi gizlice dinlemiyor’ diye kesin bir dil kullandığına göre telekulak organizasyonu içinde yer aldığı inancı doğuyor insanda. Hatta titri icabı, sorumlu üyelerinden biri veya üst düzey yöneticisi olabilir. Öyleyse bu sorulaya samimiyetle cevap vermesi gerekir .
‘Bu halkın dilini kabul edenler bir gün bu toprakların adını da kabullenecekler.’diye Türkiye’yi bölmeye kasteden Osman Baydemir dinleniyorsa neden tutuklanmıyor?
Türk milletinin yüzde kaçı dinleniyor ? Dinlenen orantılanamayacak kadar çoksa kaç kişi dinlenmiyor ! ?
* M.Nuri Üte


Ben de fıtık oldum!
Bir taraftan yüzlerce şehit olan Müslüman kardeşlerimiz, diğer taraftan belim ağrıyor diye mazeret bildiren dindar Cumhurbaşkanının eşi !!!
Bunları izlerken inanın, BEN DE FITIK OLDUM !!!
Birisinin eşi, T.B.M.M ’de İsrail için imza kampanyasına izin vermiyor, fakat İstanbul da ki toplantıda kendisinin gözünden yaş geliyor... Diğerinin eşi olan başkomutanın ise, sesi soluğu çıkmıyor... Ne güzel, ne duyarlı bir Müslümanlık ve dindarlık şekli!!! Gözünden bir iki damla yaş gelsin... Bir de fıtık ol...
Kahrol İsrail, kahrol emi !!!
GÖZÜMÜZDEKİ YAŞ KURUSUN, BİRDE FITIĞIMIZ GEÇSİN (!) ondan sonra gösteririz sana !!!
* İmdat ASLAN / Bolu Ekspres Gazetesi


Teslimiyetçi öküzler
Arslan: “Bakın öküz kardeş, biz sizinle bu savanda sûlh içinde yaşamak istiyoruz, ama sizin içinizde şu sarı öküz var ya, o bizim sinirlerimizi çok bozuyor. Onu bize verin, biz bir daha size saldırmayız. Barış içinde yaşarız”der.
Öküzler, bundan böyle rahat edeceklerini düşünerek, sarı öküzün arslanlara verilmesine karar verirler. Sâdece sürünün en yaşlısı olan tecrübeli bir öküz buna karşı çıkar “sarı öküzü vermek bizim sonumuz olur” der.
Arslanlar acıktıkça bir bahane ile sürüden bir öküz isterler, öküzler de, barış bozulmasın diye yeni bir kurbanı arslanlara teslim ederler. Böylece, arslanlar semirir çoğalırken, öküzlerin sayısı giderek azalmaya başlar Öküzlerin artık güçlenen arslan sürüsüne karşı koyacak gücü kalmamıştır. Toplanıp ” Biz nerede hata yaptık da bu savaşı kaybettik “ diye tartışmaya başlarlar. Sarı öküzün verilmesine karşı çıkan yaşlı öküz ” Biz bu savaşı sarı öküzü arslanlara verdiğimiz gün kaybetmiştik “ diye durumu özetler...”
* Engin Balım


Lavabodaki adam kimdi
Hafızam beni yanıltmıyorsa 2006 yılının Ağustos ayıydı. Ankara’da Kıbrıs konulu panelin ikincisi yapılacaktı. İlkini kaçırmıştım, bu paneli dinlemek için üniversiteden eski bir hocamla birlikte ATO’nun konferans salonuna gittik.
Merdivenlerde sohbet ederken Hurşit Tolon Paşa’nın emin ve ağır adımlarla etrafını selamlayarak yalnız bir şekilde salona çıktığını gördüm. Farklı kesimlerden ve meslek gruplarından birçok ünlü ve etkili isim paneli izlemek için koltuklardaki yerlerini alıyordu.
Ortak noktaları ulusalcı ve milliyetçi olmalarıydı, haklı Kıbrıs Davamızın takipçisiydiler.
Sadece bu tür millî konularda iddialı bir siyasi partinin Genel Başkanı ve ekibi yoktu
ortada, en azından bir temsilci dahi göndermemişlerdi nedense? Bir ara lavaboya gittiğimde Tuncer Paşa’yla karşılaştım.
Merdivende karşılaştığım paşanın ardından Tuncer Paşa da gözaltına alındı.
Lavaboda karşılaştığım o adam, emekli olmadan önce Türkiye’nin dış politikasına dair önemli bir açıklama yapmıştı. Türkiye’nin kendini AB’ye mahkum etmesinin yanlış olduğunu, gerekirse Rusya ve İran’la da bölgesel işbirliği seçeneğinin değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti.
Bizim de yıllardır yazıp söylediğimiz bu alternatifsizlik sorunu ve lokalizasyon seçeneğini daha sonra Meral Akşener de dile getirdi, büyük basının hücumlarına maruz kaldı.
* Hasan Salih Gündüz

Subay kimdir tanımıyorsunuz
İnsanlığın bozulduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu korkunç yozlaşma dünyasında subayın etkilenmemesi imkânsız. Tabii ki içimize mayası bozuk olanlar karışmış veya aldananlar olmuştur. Fakat bunlar istisnadır. Ezici çoğunluk sapasağlam durmaktadır. Öz korunmaktadır. Subayı tanımıyorsunuz! Subay, bedeninde çılgın Türk’ün madde halinde tecelli ettiği, yenilmez ruh demek.. Subay, Trablusgarp’a İtalyanlar çıkınca, devlet göndermediği halde, orayı kurtarmak gayesiyle bin meşakkatle ve istikbalini hiçe sayarak oraya çıkan Mustafa Kemal Bey, Enver Bey demek. Bütün taarruzlar ona; çünkü onun ruhu yenilir veya teslim alınırsa küreselleşme tamamlanacak... Dünyaya bin kere gelmek mümkün olsa, bin kere Kara Harp Okulunda tahsil görmek isterim.
* İsmail Hakkı Cengiz / Emekli Binbaşı


MİNİ YORUM
Yaftalamadan düzelteyim

Birkaç gün üst üste, AB ve ABD’deki kurumlardan alınan fonlarla, Türkiye için dizayn edilen yeni kültür poltikalarından bahsettik. Medya ve Sivil Toplum kuruluşları üzerinden yürütülen bu çalışmaları finanse edenler arasında sivrilen bir isme Osman Kavala’ya dikkat çektik. Bu çerçevede Kavala’nın yatırımlarını sıralarken, ortakları arasında olduğu Birgün Gazetesi’ni de andık. Gelen tepkilere bakarken ‘muallak’ kalmış bir durum olduğunu farkettim. Soros’un faaliyetlerine, küresel sömürü ve emperyalist işgal süreçlerine itirazlar barındıran yayınlara da imza atan Birgün’ün çalışanlarının, ‘Soroscular’ olarak yaftalanmasına vesile olmamak için hatırlatmakta yarar var; yazı dizisinde gündeme getirdiklerimiz gazeteyi değil, Kavala’yı bağlar.

Yazarın Diğer Yazıları