Takke düştü kel görüldü
Yakın tarihe şaşı bakıtma amaçlı Hatırla Sevgili dizisinin proje tasarımcısı Tomris Giritlioğlu ile
senaristi Nilgün Öneş’i çelişik açıklamaları ele verdi
Ülkücüleri kastederek ’az bile anlattık, gerçeklerle yüzleşemiyorlar’diyen Giritlioğlu’na karşı, senaryoyu yazan Öneş “tarafım, diziye de bunu yansıttım” dedi ve kendi söyleyemediklerini dizi karakterlerine söylettiğini açıkladı
Hatırla Sevgili’nin senaristi Nilgün Öneş, hafta sonu Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda, herkese “hıh tamam” dedirtmişti. “Bari taraf olduğunuzu itiraf edin de, millet son kırk yılı, Marksist, Maocu, Komünist, Sosyalist, Devrimci... lerin yazdığı şanlı tarih! zannetmesin”...
Ne dedi Öneş:
78 döneminde örgütlü bir hayatım oldu. TDKP. 68’de THKO olan grubun 78’de ismi bu oldu. Ben bir tarafım. Amcam da dayım da İşçi Partisi üyesiydi. Onlarla aynı fikirde bir babanın çocuğu olarak benim çocukluğumdan beri bir görüşüm vardı. Diziye de bunu yansıttım.
Bununla da kalmadı, dizide yer alan karakterlerin aslında Nilgün Öneşler olduğunu anlattı. Mesela, 78’de örgüt içinde yazıp-çizen, pankart hazırlayan kız olduğunu ve bunu 68’e Defne karakteri ile diziye taşıdığını açıkladı. Hatta dizinin karakterlerini konuşturmanın bir çeşit terapi olduğunu vurguladı.
Öneş, terapi görecek diye mi, en azından sağ-sol kutuplaşmasını aşmış bir ülkenin gençlerine yeni çatışma alanları yaratıldı yani?
Öneş röportajından iki gün sonra, dizinin proje tasarımcısı Tomris Giritoğlu konuştu. Salkım Hanım’ın Taneleri filmi, Çemberimde Gül Oya ve son olarak Antep direnişini neredeyse Ermeniler sayesinde kazadığımızı düşündüren Karayılan badireleri pardon dizilerini başarıyla atlatan! Giritlioğlu elbette daha profesyoneldi. Öneş duygusal itiraflar yaparken, O işinin gerçekliğinin arkasında durdu ve “Maraş’ta yapılanları az bile anlattık. BBP ve MHP gerçeklerle yüzleşemiyor” dedi.
6-7 Eylül olaylarını deşip, ’sağ-sol’dan sonra şimdi de Türk-Rum-Ermeni kutuplaşması ve fitne dalgası yaymayı... yine pardon, tarihi bir film çekmeyi amaçlayan Giritlioğlu’na sormadan edemeyeceğim, madem Hatırla Sevgili gerçeklerle yüzleşmek amacıyla çekildi, o zaman neden dönem yoldaşlarınızdan Hasan Cemal’in daha birkaç gün önce yeniden yazdığı “mısır patlatır gibi bomba patlattırılan Denizler” gerçeğiyle de yüzleştirmediniz seyirciyi?
Bunları çekmek yürek isterdi. Çünkü bunları çekmek demek Giritoğlu’nun kendi kişisel tarihi ile ve Türkiye’de maşalaşan sözde 68’in cunta hesaplaşmasının minik bir detayı oluşuyla yüzleşmek demekti.
++++++
MİNİ YORUM
Sınırlardan vazgeçtiler
4 yılda 82 ülkenin ardından, Banu Avar’la “kültürlere” “milletlere” ve “devletlere” yaptığımız yolculuk sona erdi. Çünkü bizi, Büyük Ortadoğu ve Asya Projesi ile vücut bulan küresel sömürü kültürüyle yüzleştirecekti bu hafta.
Sınırlar Arasında kaldırıldı, çünkü en başından beri “sınır” larla sorunu olan iktidar öyle istedi.
Selcan TAŞÇI
++++++
Bir “Oh!” sesi çıkacak ama...
MECLİS Başkanı Toptan, AKP ile ilgili karardan sonra milletin nasıl bir ses çıkartması gerektiğini belirledi:
“Oh...”
TBMM Başkanı, “Oh” sesi çıkartacak bir karar gerektiğini biliyor da, sadece nasıl bir karar, onu bilmiyor.
Bildiği; “Oh” sesi çıkartacak bir karar.
Yani çoğu aydınların, sermayenin, köşe yazarlarının, işi tıkırında olanların, çağdaşlık ve laiklik gibi bir derdi olmayanların savundukları gibi; suçlu bulunsa da AKP’nin yola devamı...
Kısacası:
“Oh...”
* *
Türkiye, suçlarıyla yaşamaya alıştığı için, bunun da birçok formülü nasıl olsa bulunur.
Gecekondu afları ile şehirler mezbeleliğe döndüğüne, mali aflarla vergi kaçakçılığı yol olduğuna, her sekiz-on yılda bir çıkan aflarla sokaklar cezaevine benzediğine göre...
Nasıl unutursunuz “Rahşan affı” nı?..
(.......)
Bu sefer ise; bir siyasi parti daha cezalandırılmadan Türkiye “af” yollarını arıyor.
Daha açıkçası affın, cezanın içinde yer almasını istiyorlar.
Anlamıyor musunuz?
Bu sağlanırsa nasıl bir ses çıkacak:
“Oh...”
* *
Bu ülke suçlar ülkesidir.
Rüşvet ile yürüyen kamu hizmetlerinden, haksız kazanca dayalı ekonomisine... Gasp ve işgalle büyüyen kentlerinden, kömür ve nohutla işleyen demokrasisine kadar...
Ya da; dokunulamayan Cumhurbaşkanı’nın kayıp trilyon davasından, Başbakan’ın “evrakta sahtecilik”, bakanların-milletvekillerinin yüzlerce suiistimal ve yolsuzluk iddialarına kadar...
Suçlar ülkesidir burası...
İşte o zaman cumhuriyeti yöneten siyasi iktidarın, cumhuriyete karşı işlediği suçların lafı mı olur?..
Ne önemi var?..
Laik cumhuriyeti yıkmaya kalkışmışsa, iktidarın kendisi...
Ne yazar?..
Anayasa Mahkemesi kararı açıklanınca nasıl bir ses lazım:
“Oh...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
AKP’nin avası bitti mi?
Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, dün Anayasa Mahkemesi Başkanı’yla yaptığı bir görüşmeyi yazdı ve Haşim Kılıç’ın, AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak, “Göreceksiniz, hem demokrasimiz hem laikliğimiz hem de hukukumuz bu süreçten çok daha güçlenmiş olarak çıkacak. Ve yine inanın; bu söylediğim, temenni değil” dediğini öne sürdü!
İyi de “temenni değil” se, Anayasa Mahkemesi kararını verdi de haberimiz mi olmadı?
Ve Yüce Mahkeme Başkanı’nın, gündemlerindeki davalar hakkında yorum yapması, fikir beyan etmesi yargılama kurallarına ne kadar uygun? Takdir kamuoyunun...
* M. Mutlu / Vatan
++++++
Yine değirmenin suyu meselesi
Ve Murat Belge de Radikal’den gitti. Medyada haziran ayında artık Taraf gazetesinin kapısına kilit vurulur diye tahmin ediliyordu. Halbuki Murat Belge bile orada gelecek görüp, kuruluşundan beri çalıştığı yeri bırakabiliyor. Tuhaf; gerçekten Taraf’ın nasıl çıktığını çok merak ediyorum. Çünkü gazete çıkarmak masraflı bir iş, Taraf da reklam almayan bir gazete. Taraf kuşkulu mali yapısını yayın çizgisine taşımayan bir gazete. Kırmızı çizgileri, duruşu, neyin ’tarafı’olduğu belli. Bugün liberale dönüşen eski solcuların çizgisinde, AKP’ye yakın bir gazete. Yazarları da bu şekilde belirlemiş durumda.
* Oray Eğin / Akşam