Takiyenin eylem planı!..
"Bal tutan parmağını yalar" deyiminin en çok yaşama geçtiği dönemdir AKP'nin iktidar süreci...
Kendi kadrolu seçmenini (!) yarattığı gibi; kendi medyasını, kendi yandaşını, kendi zenginini ve hatta kendi sosyetesini bile yarattı AKP!..
İstanbul'da; Refah Partisi'nden bu yana Millî Görüş ve takipçilerini destekleyen ve genelde kentin varoşları ile dinci-dindar ya da muhafazakar kesimlerin yaşadığı Fatih, Ümraniye, Üsküdar, Sarıyer gibi bölgelerde kümelenen toplumun bir kesiminin, AKP'nin 18 yıldaki iktidarının etkisiyle de olsa, sosyo ekonomik açıdan çok şaşırtıcı bir değişim geçirdiğini biraz dikkatli olan herkes gözlemliyordur...
İşte çoğu laiklik ya da çağdaş yaşam karşıtı o toplum kesimleri artık İstanbul'un en varlıklı ve geçim olanakları açısından da en pahalı bölgelerinde daha fazla görünüyorlar...
Trafikte dikkat ediniz ki; tesettürlü, çarşaflı-altlarında son model cipler bulunan binlerce kadına ya da cübbeli-şalvarlı-sarıklı-çember sakallı figürlere artık çok daha fazla rastlanıyor...
Dinciliğin AKP sosyetesi!..
Aslında yukarıdaki saptamalar, "kim nerede yaşıyor, kim hangi araca biniyor, kim ne kadar sosyetik" gibi bir çemberi tarif etmiyor...
Tam aksine, Türkiye'de bir dönem Erbakan'ın Başbakanlık konutunda ağırlamasıyla 28 Şubat'ın gerekçelerinden biri olan tarikat- cemaat liderleri ve onların müritlerinin AKP ile birlikte nasıl bir sosyo-ekonomik yükselişe geçtiğine dikkat çekmek istedi bu saptamalar...
İşte bu yapı müritleşen toplum kesimlerinin kendi medyaları, hastaneleri, marketleri yeme-içme sektöründeki iş yerleri, ulaşım firmaları ve tatil tesisleri olan tarikatları daha büyüttü, daha da zenginleştirdi ve ekonomiye daha çok hâkim olmalarını sağladı...
Peki; yalnız dinci-dindar ya da muhafazakar diye tanımlanan kesimler mi AKP iktidarında zenginleşti ve sınıf atladı?..
Ne yazık ki "bal tutan parmağını yalar" tanımlaması sadece bu kapsamdaki kitlelerin değil; yandaşlaşmış ticari unsurların- müteahhitlerin, daha doğrusu siyasetle iç içe girmiş iş adamlarının nasıl zirveye çıktığını da kanıtlıyor...
İşte, devletin trilyonlarca liralık en büyük ihalelerini hep aynı müteahhitlerin aldığına yönelik araştırmalar da gösterdi ki, kamu ihale sisteminde ne düzen kaldı, ne hak, ne de hukuk!..
Çünkü devletin en büyük ihaleleri yıllardır hep aynı müteahhit gruplarına gidiyor...
Daha önce de bu köşede dikkat çektiğimiz ihale rakamlarını bir kez daha sıralayalım ki, AKP iktidarında siyasallaşmış müteahhitlik nasıl bir yandaş zenginliği yarattı, çok net biçimde görülüversin...
Yandaşlar ihale zengini...
Kamu, son beş yılda, 100 milyon lira üzeri toplam 327.8 milyar liralık ihale vermiş... Bunun yüzde 50'sini 20 şirket almış...
Bu şirketler ihale alsın diye kanunda 195 kez değişiklik yapılmış!..
Örneğin; Makyol, Kalyon, Cengiz İnşaat, Limak ve Kolin'in devletten aldığı ihalelerin toplam bedeli 150 milyar dolarmış...
Türkiye'de yandaşları kollayan ihale rezaletinin boyutları Kamu İhale Kurumu'nun, 2019 yılı Kamu Alımları İzleme Raporu'nda da yeralmıştı...
Rapora göre, "pazarlık usulü" ile yapılan ihalelerin oranı yüzde 29'u geçmiş...
Yani, 2019'da yapılan 58 bin ihalenin yaklaşık 17 bini "pazarlık usulü"yle yapılmış ve tabii ki rant da, birbirini besleyen siyaset- müteahhit iş birliğine, velhasıl milletin anasına küfür edenlere de gitmiş!..
195 kez değişen yasa!..
Peki, "Bal tutan parmağını yalar" deyimi üzerinden bu saptamalara niçin mi yer verdik;
Gündemi değiştirmek için her hafta ortaya yeni bir senaryo atan ve muhalefet partilerini de peşinden sürükleyen AKP'nin, bu kez de "İnsan Hakları Eylem Planı" adı altında açıkladığı iddialar önceki gün yine yandaş basının manşetlerine taşındı...
Bu plandaki demokratikleşme, gözaltı sürelerinin azaltılması, basın özgürlüğünün genişletilmesi, kişi hak ve özgürlüklerinin demokratik hale getirilmesi ile ilgili iddiaları bir tarafa bırakalım da, yazının başlığında dikkat çektiğimiz o yandaşlaşmanın dinci- dindar ya da muhafazakar kesimleri nasıl lord haline getirdiğine; yandaş müteahhitlerin iktidarın sırtından nasıl devasa holdinglere dönüştüğüne dikkat çekelim...
Velhasıl iktidarın "İnsan Hakları Eylem Planı"nda büyük çarpıklıklar var...
En azından bu çarpıklık ihale-müteahhit-siyaset üçgenindeki tezgahla ilgili de akıllara sorular getiriyor...
Örneğin; planda "Kamu ihalelerinde rekabetin sağlanması ve şeffaflığın artırılması amacıyla Kamu İhale Mevzuatı gözden geçirilecek" diyen AKP, son 18 yılda ihale kanununu 195 kez değiştirmişken, demokratikleşmeden, haktan-hukuktan, insan haklarından nasıl söz edebiliyor acaba?..
Evet; ihale düzenindeki çarpıklık bile, cafcaflı başlıklarla manşetlere taşınan "İnsan Hakları Eylem Planı"nın büyük bir takiyeden ibaret olduğunu anlatmaya yetiyor...