Tahammül Takvimi ve Yapıcı
“Şiir sözün özgürlüğüdür” diyor Gülten Akın, Süleyman Pekin’in de sözü özgür, şiiri gür.
“Şiir olmadan, bizi kuşatan aşkla ne ederdik?” diye soruyor Necip Mahfuz, Süleyman Pekin buna da katılıyor yürekten, yetinmiyor Hilmi Yavuz’un “Ve şairler ki sevda askerleridir” dizesini, askerlik şubesi bilip son yoklamaya gidiyor.
Dostum Pekin’in son şiiri kitabının adı: “Tahammül Takvimi” (Berikan Yayınevi)
Takvim... Ne anlamlar yüklüdür o zaman oyuncaklarında... Takvim seferdir zamana. Umuttur en başta, sonra üzgüdür, ürpertidir, burkulmadır yaprakları koptuğunda. Demem o ki, tahammül zordur takvime. Şairler de bunu çok dillendirmişlerdir. Pekin de yapmış bunu esin esin sezerek, zamanı süzerek, kendi içinde gezerek. “Bir iniltinin müridi” olmayı dileyen Pekin’in şu dizeleri, bu dileğin doğrulamasıdır bizce “Tesbihim yetmiyor yanlışlarımı saymaya/Ömrün levhaları başladı gözümde kaymaya/Bugünlerimi yok sayıyorum dünlerime de kız/Ben ne arsız vakitler tükettim tabansız/Fareler gülecek anlattıklarıma filler öksürecek/Şu benim küresel kaderim bana küstü küsecek”
İsabetli simge ve benzetmeler, kurnaz çağrışımlar, Pekin şiirinin kilit taşlarıdır. Bu kilit taşına lirizm coşkunluğunu da ekler. Çıplak da yazmaz ha! “Çıplak söz edebî değildir, çıplak insan müeddep olmadığı gibi” diyen Cenap Şahabettin’e hak verdirir.
“Erlik Marşı” adlı şiirinden dizelerle veda edeyim bu dostuma:
“Marş söyle! Marşlar yelkenidir yüreğin/Deniz üstünde yürürler dehliz öldürürler/Hepsi çatal yürektir onların hesap görürler/Hepsi, Hayrettin”
Yapıcı roman
Ve şimdi de bir başka güzel dostun “Yapıcı” adlı romanından söz edeceğim (Zinde Yayıncılık.)
Yapıcılık... Karşıtı tabii ki yıkıcılık... Bu iki çelişik kavramı dengede tutmaya çalışır nizam terazisi, desek, düz deriz bence.
Alptekin Cevherli de işte bu çelişkinin üstüne kurmuş romanını. Bunu bir serüven üstüne başarıyla kurgulayarak merak uyandıran, akıcı bir yapıt vücuda getirmiş. Başlayan bitirir bırakamadan, böyle bir roman. Roman dedim ya, aslında kitap bu özelliğini zaman zaman yitirip bir anlatıya (eski deyimle tahkiyeye) dönüşüyor. Bunda, Alptekin Bey’in gazeteciliğinin büyük etkisi var. Ülkede dönen dolapları gazeteci dikkati ile ayrıntılayıp romanına değerli malzeme yapmış, bu olumluluk getirmiş; “5N 1K” sınırlılığı, haber üslubu ve dili ise olumsuzluğa yol açıp, edebiyata giden bazı yolları tıkamış. İmgesel söyleyiş “Para, cebinde olursa iş görür, gönlünde olursa seni yönetir”, “Biz çaya aşkımız katıyoruz” hikmetleri dışında yok, betimleme ise kaba hatlarıyla ve yüzeysel olarak birkaç yerde var.
Kitabın imlasına da özen gösterilmemiş; “affedin” yerine “af edin” , “Hallolur” yerine “Hal olur”, “Mahzuru yok” yerine “Mahsuru yok”, “Zannetmeyin” yerine “Zan etmeyin” ve Reddetmek” yerine “Ret etmek” yazılmış. Birçok kimsenin yaptığı bir ifade yanlışı bu kitapta da var, “İlgi alaka” sözcükleri eşanlamlı oldukları halde birlikte kullanılmışlar.
Ve bir eleştiri daha: “Soy zihniyetten gelir” diyor sevgili Alptekin, bence tersi doğrudur “Zihniyet soydan gelir”.
Benim yukarıdaki eleştirilerim de “Yapıcılık” adınadır değerli Dost, darılmayasın. Daha yetkin ve güzeli yakalatma adınadır. Yakalayacağına inanıyorum yürekten.