Taha Amca'dan büyüklere ikinci el, defolu masallar
Akyol, Türkiye’den toprak talep eden Ermenistan ile diyalog kurulmasına karşı çıkanlara, Atatürk-Venizelos arasında gelişen ilişkiyi örnek gösterdi
Bütün kötülüklerin düşmanlardan geldiğini öngören “romantik milliyetçilik” ten sıyrılmış olduğunu vurgulayarak başlamış derseTaha Amca...
“Anlamaya çalışmak” lazımmış, tarihi değerlendirirken..
Moda deyimle ‘empati’.
‘Dahiane’ açılımlarını şöyle noktalamış:
“Atatürk-Venizelos dostluğu iyi bir örnektir; vuruştukları halde barışmayı bildiler. Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda da, ‘tarihçinin sağduyusu’ için de doğru model budur.”
Yani sağduyulu tarihçi düşmanıyla barışmayı bilmelidir. Madem Nalbandyan tarih komisyonuna sıcak bakar gibi oldu, hemen ona uygun tarihçiler hazırlamalı değil mi?
Anlayışlı, empati kuran, barışçı...
‘Reddemeyecekleri’ bir referans tutuşturmalı ellerine...
Ne ala memleket!
Sanırsız Atatürk, Yunanlılar İzmir’i işgal ederken, Venizelos’u Kordon sefasına davet etti!
Tamam; Venizelos ‘Megali İdea’nın yaratıcısı, 1910’larda Osmanlı İmparatorluğu’na saldırmak için hiçbir fırsatı atlamadı, Balkan Birliği’ni kullanarak Girit’in Yunanistan’a bağlanmasını sağladı, 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalacakken görevinden olma pahasına Çanakkale’de İtilaf Kuvvetlerine destek kuvvet göndermeye kalkıştı, akıllanmadı; bir yıl sonra ikinci defa görevinden alınma pahasına Sırbistan’ın yanında savaşa girme kararı aldı, Sevr’e dört elle sarıldı, istediğini alamayınca, yenilen pehlivan güreşe doymaz misali, 1920’de, bu kez İngilizlerin desteğini alarak Türkiye ile savaşa girdi...
Atatürk, ülkesine savaş açan bu adama ne yaptı?
Ülkesinden kovana kadar savaştı. Venizelos, gözünü korkutan yeni komşusu ile barış için çırpındı.
Önce Sargisyan Venizelos olsun
Devletlerarası ilişkilerde tek gerçek değer, karşılıklı çıkarlardır.
Her devlet için sınırlarının güvenliği önceliklidir.
Atatürk yenik Yunanistan’la dostluk kurarken, ‘büyüklük bizde kalsın’ edebiyatı yapmıyordu ki.
Sadabat ve Balkan paktları ile oluşturmaya çalıştığı koruma çemberinin halklarını birbirine ekliyordu.
Venizelos, Türkiye için tehdit olmadığını belgelemişti...
Sargisyan hele bir Venizelos olsun bakalım!
Karabağ’dan çekilsin, Türkiye’den toprak talebinden vazgeçsin...
Venizelos Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi...
Sargisyan, soykırım lobisini tanımadığını bile söyleyemedi...
Hele bir söylesin, soykırım yoktur desin, bu yöndeki yasaların iptali için harekete geçsin, Ağrı’yı gördükçe azğından süzülen o sıvıyı bir akıtmasın...
Atatürk Cumhuriyet’i kutlamaya gelen Venizelos’la diyalog kurdu...
Türkiye’ye cephede de, diplomaside de kendisiyle savaşan Ermenistan’la diyalog kurmayı öğütleyen Taha Amca’yı kınıyorum...
Senin tarih derslerin defolu!
Bu ülkede alıcısı çıkmaz...
++++++
Aman, sesin kısılmasın
Engin Ardıç’ın Seyir Defteri... 26 Kasım 2008, 22. Gün... Hâlâ anırmadı. Dün, yazı da yazmadı. Ya söyleyecek sözü kalmadı, ya da beklenen gün bugün; biraz enerji toplamak istedi!
Anırma kampına girdiysen, dikkat et üşütme. Sesin bize lazım!
++++++
Yılın atlatma haberi
Karaköy iskelesini Ergenekon batırdı!
Karaköy iskelesinin bakım ve onarımına 150 milyon YTL harcanmış... Yöneticileri bakımda bir aksaklık olmadığını söylüyor. Peki iskele nasıl battı? İşte o bilinemiyor... Aynen ülkenin durduk yerde batıyor olması gibi... Lodos deniyor ama.. İskelenin bulunduğu bölgeyi lodos az etkiler. Çok etkilese vapur yanaşamaz. Acaba boğazdan geçiş yapan Rus denizaltısı iskeleyi Amerikan uçak gemisi sanıp göbekten torpilledi mi? Gülmeyiniz.. “Lodos batırdı”ya göre daha inandırıcı...
Bu arada Haham Tuncay’ın medyadaki temsilcilerinin büyük bir haber fırsatını kaçırdığını buraya kaydedelim... “İskeleyi Ergenekon batırdı” diye bir manşet atsalar hem İDO’yu kurtarırlar hem polise ve devlete yardımcılık görevinde yeni bir başarıya imza atarlardı. Demek basiretleri bağlandı... Bu arada iyi haber... Yetkililer yeni bir iskelenin inşasına başlanacağını müjdeledi. Kadıköy’deki iskelenin yalnızca salon kısmının yapımı 4 yıl sürdü... Bu iskelenin yenilenmesi daha da fazla sürer... Umarız siz görürsünüz...Uzun ömürler diliyoruz...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Ağlama Şaban Bey
Yolsuzluk iddiaları nedeniyle partisindeki görevinden istifa eden AKP Milletvekili Şaban Dişli, ağlamış sızlamış.
“İftiraya uğradım” diyor... “Suçsuzum” diyor... “Yaktılar beni” diyor.
“Yandım, yıkıldım” diyor. “Hesap soracağım” diyor. “Krizi iyi yönetemedim” diyor.
“Kendimi doğru dürüst savunamadım” diyor.
Ve geçirdiği kalp ameliyatının dikiş izleri üzerinden duygu sömürüsü yapıyor.
Oysa Şaban Dişli ağlayıp sızlamak yerine...
“Kaldırın benim dokunulmazlığımı” diye haykırıp aslanlar gibi bir kampanya başlatsaydı...
“Teyze amca... Bir imza ver” diye milletvekillerini kapı kapı dolaşsaydı...
Sonra da gidip mahkeme salonlarında aslanlar gibi kendini savunsa ve aklansaydı.
Kamu vicdanı “Bu adama çok büyük, çok büyük haksızlık yapıldı” diyecekti.
Dişli’nin gözyaşları kamu vicdanında karşılık bulamıyorsa... “Kaldırın benim dokunulmazlığımı” diye bir çıkış yapamamasındandır...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
Mini Yorum
Türkmen kadını kimdir?
Ha bugün ha yarın, kaç gündür erteliyorum. Konu Sinan Akyüz’ün Türkmen kadınları tahlili, çirkin, gözü aç, seks pazarına gönüllü dalacak kadar onursuz!...
Bu mudur ‘Türkmen kadını’nın karşılığı?
Kerkük’de işgal başladığından beri, namusunu koruma savaşı veren kadınlar Türkmen kadınlarıdır... Tecavüze uğradığı için canına kıyanlar da... Kerkük’ten vazgeçmektense kendini yakan Zehra da Türkmen kadınıdır...
Çirkinini göremedim hiç; ay yüzlü, badem gözlü, kıskanılası bir güzellikleri vardır. Temiz ve durudurlar çünkü.
* Selcan Taşçı