Suya Dökülen Hasret ve İçnikalar

"Teşekkürler Başardın Çocuk"tu o kitabın adı, Ardahan'ın Göle İlçesinin Türkeşen köyünden Köy öğretmeni Enver Avcı'nın anıları anlatılıyordu. Yazmıştım 4-5 yıl önce Yeniçağ'da o kitap hakkında... "Hayallerimin arkasından gitmekten hiç yorulmadım", "Başarısızlıkların altında yatan gerçek neden, başarmayı yeteri kadar istememek ya da sabırla beklemeyi bilmemektir", "Köy Enstitüleri bize yurdumuzu sevmeyi öğretti" diyordu Enver Öğretmen...

Yayıncı Dostum İsmet Arslan, Kora Yayınları'ndan çıkan yeni bir öykü kitabı yollamış, adı: "Suya Dökülen Hasret"... Baktım, yazarı Arif Tuncer Avcı, Göleli, hem de Göle'nin Türkeşen köyünden... Baktım, Enver Avcı'nın babası "Yeke Mehemmed"den de söz ediliyor, anladım ki yakın akrabalar... Gördüm ki bu köyde Yeke lakaplı (iri yarı demektir yeke) bir kişi daha var. Yeke Söyün (Hüseyin) Dayı'nın öyküsünü de okumuş oldum bu vesile ile...

Terekeme Kafkas Göçmenlerinin yerleşik olduğu bu köy böylece ikinci kez kitaplara ve edebiyata girmiş olmakta...

Arif Tuncer Avcı, köyden kopan, koparılan bir kuşaktan... O kuşak köyünü ve anılarını unutmadı, unutamadı, o köyleri, insanları ve anıları, anıtlaştırmak, kayıtlamak için yazıya döktüler... Arif Tuncer Avcı ise hem bunları, hem de bu kuşağın şehirlerde yaşadıklarını öyküleştirmiş. Kitapta 11 öykü var, öyküler sizi bir İstanbul'a, bir Ardahan'a götürüyor... Öykülenen olaylar, ilginç, gülünç, acılı, ders dolu... Yazarın akıcı bir üslubu var, edebiyatçı ve gazeteci gözü ile anlatılıyor olaylar, bu karışım, meraklı ve okunaklı kılıyor yazılanları...

Kutluyorum, öykü meraklılarına tavsiye ediyorum...

İÇNİKALAR

Hani olur a... Olmayacak bir şey değil ki... Olmaması için o kadar az engel kaldı ki... 2018 yılında bir sabah kalksanız ki Avrupa Birliği ülkemizin yönetimine el koymuş... Ne yaparsınız?

"İçnikalar/Bir Milyon Atlı Ankara'ya Yürüyor" adlı kitap (Zinde Yayıncılık), işte bu kötümser ve kaygı verici senaryoya karşı koymanın çözümleri üstüne kafa yoruyor, bir buhran yönetiminin ayrıntılarını veriyor. Hayır hayır! Bilimsel bir yapıt değil, bir roman, bu kitap...

İçnika adlı bir önderin yönlendirdiği İçnika Ordusu'nun nasıl örgütlendiği, büyüdüğü ve Ankara'ya Anıtkabir'e doğru nasıl yürüyüşe geçtiği öyküleniyor.

Kurgu güzel, gençlere sürükleyici gelecek, ilgilerini de çekecektir, fakat çok yalın ve sıradan bir anlatımı var yazarın, daha edebi ve imgeli olabilirdi, günümüz romanlarında anlatı boyutlarını aşan bir şiirsellik de aranıyor, aranmalı da...

Ütopyalar yararlıdır, bunları düşünmek ve yazmak da gereklidir, devrim ütopyaları da böyledir... Ancak bu biraz da umarsızlığın işaretleridir... Örgütlü, bilinçli, yöntemli, sistemli, sabırlı, kurumlar oluşturan (medyalar başta olmak üzere), halkın bir bölümünü yanına alabilen bir mücadele yolu seçilmelidir. Yani "Tek Yol Devrim" değildir, bütün yollar denenmelidir o devrimden önce... Bu uyarı-eleştiriyi, kaçınılmaz bir görev saymaktayım...

"Yazar da bağıran insandır. Toplumlar onun çığlığına kulak verdi mi gerçeği kavrar" der Adnan Binyazar. Yazarımız İbrahim Akın da bağırmış, toplumdan karşılık umarak. Bundan dolayı takdir ediyorum kendisini... Eleştirilerime gelince, onlar, genç yazarlarımızın yarına kalacak, daha nitelikli ürünler vermeleri dileğimdendir...

Yazarın Diğer Yazıları