Sussam, Susulmaz, Yazmasam Olmaz!..
Gazetecilik mesleğinin "Haber atlatma" geleneği dijital teknoloji ile büyük ölçüde geride kalmak üzere. İnternet "Özel haber"i de dejenere etti. "Kes-kopyala-yapıştır" da kaynak gösterme namusunun ırzına geçiliyor. Sosyal medya da kimin ne kadar abonesi, takip edeni fazla ise haberin-yorumun ilk orada yayınlandığı kanaati yaygınlaşıyor. Bir de kıskançlık hastalık derecesinde ilerliyor. Doğruyu, iyiyi, güzeli yazanlar takdir edilmek yerine "Rekabet" adına görmezden geliniyor. Kurumsal ilişkiler, hatır adına olağanüstü başarılar bir kaç satır ile geçiştirilip, biraz da kompleks yüzünden önemsizleştiriliyor.
Öğrenmenin yaşı ve zamanı yok. Hele uzun yıllara dayanan birikimlerin yazıldığı, yüzbinlerce sayfalık belgelerin incelenmesi ile kaleme alınan kitaplar, bırakınız bir kaç satırı, bir makaleye sığmadığı gibi, söz konusu kitapdaki bilgiler için ciltler dolusu yazılabileceğini bazıları kabullenmese de "Bi hakkın teslimi" adını yerine getirmeye gayret ederim. Sonuç da "Marifet iltifata tabidir" demişler. Bugün bunu biz yapmaz isek yarınkilerin umurunda olmayabilir.
"Ufuk Çizgisi" 30 yılı geride bıraktı. Kimi zaman duygularının etkisi altında kalmış olabilir lakin gerçekler ve Hak'kın yanında olmaktan asla imtina etmedi. Güçten yana tavır almak, ideolojik dogmaların etkisiyle yazmak, hatır-gönül işlerine de mesafeli kaldık. Bizim mesleğimizin bazı avantajları vardır. Yeni çıkan kitaplar yazarları tarafından imzalanarak gönderilir. İlk okuma fırsatını yakalarız. Öyle ki Anadolumuzun farklı köşelerinden yerel yazarlar, amatör çalışmalarda ulaşır bize. Hemen hepsine telefon edip teşekkür etmeye çalışırım. Bazı yazılarımda 8-10 ayrı kitabı tanıtıp, konuları özetlemeye ve bu arada okuyucuya tavsiye ederim. Bazen bir kitap bir köşe yazısına sığmaz. Öyle kitaplar vardır ki "Vay be!.." dedirtir. Kıskanmak gibi hastalığa varan huyum olmadığı için "Gıpta etme" deyimini tercih ederim. Gıpta ettiğim yazar ve kitapları da yazmaktan imtina etmem.
Bugün her bir sayfasında renkli kalemlerle altlarını çizdiğim, arasına koyduğum not kağıtlarına sorular yazdığım "Sussam Susulmaz, Yazmasam Olmaz" adı ile saygıdeğer meslek büyüğümüz Yalçın Doğan'ın "siakitap"dan çıkan muhteşem eserinden aldığım dersleri yazacağım.
Cumhuriyet çocuğu Doğan, biz daha kısa pantolon giyerken gazetecilik mesleğine başlamış.1965'de Alman Lisesini bitirip, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirmiş. 1970-1972 arası Ankara Radyosunda Kültür Yayınlarında prodüktör olarak görev yapmış. 1973'de İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesi'nde başlamış gazeteciliğe. Bu meslek "Kara sevda"dır. İstanbul'u bırakıp Ankara'ya dönmek her baba yiğidin harcı değildir. Kıbrıs Barış Harekatı yılı 1974'de Ankara Cumhuriyet bürosunda ekonomi muhabirliğine soyunmuş ve 1981'de yani 12 Eylül darbesinden sonra gazetecilik mesleğinin en önemli okulu Cumhuriyet'in Ankara temsilciliğini yüklenir. Darbelere rağmen "Vesayet altına girmeyi kabullenmeyen basın camiası"nda 1989 yılında Milliyet'te önce köşe yazarı olur, 1992'de Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni olur. Derken Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet'te 2003'de köşe yazarlığı ile devam ederken 2015'e kadar Hürriyet'te yazmayı sürdürür. Gazeteci olarak yazdıkları ile tüm iktidarları rahatsız ettiği için yazılarına son verilir.
Cumhuriyet Ankara Temsilciliğini yürüttüğü dönemde yetiştirdiği muhabirler, birlikte görev yaptığı kişiler arasında 8-10 tane genel yayın yönetmeni çıkmıştır. Yalçın Hocam şu anda yazı hayatından kopmuş değil. T24'de kovulmuş gazetecilerle beraber sosyal medyada ciddi takipçisi var. Yüzlerce ödülün sahibi. 12 Eylül günlerini yazdığı "Dar Sokakta Siyaset" ilk eserlerinden biridir. "Fenerbahçe Cumhuriyeti" spor-siyaset ilişkisine mercek tutar. "Savrulanlar" adlı eseri Dersim İsyanı ve o dönemde Ankara'daki siyasi ilişkilere mercek tutar. Ayrıca "Komünist Enternasyonalde Faşizmin Tarihi" isimli Almanca'dan yaptığı çeviri günümüzün iz düşümlerini yansıtır.
İstanbul ve Ankara'da süren meslek hayatlarımızda bir türlü bir araya gelemedik. Yolumuz ilk defa "Odatv Kumpas Davası"nda Çağlayan Adliyesi'nde kesişti. İltifatları ile tokalaştık. "Kendine dikkat et!" uyarısında bulunmuştu. "Bedel ödemeyi sizlerden öğrendik. Öderiz Hocam" demiştim. 15 gün önce telefon ile arayıp: "İlgini çekeceğine inandığım bir şeyler yazdım. Adresini ver yollayacağım" dedi. Çok etkilendim. Yakın tarihimizin gizemleri uçurdu beni... 1980 öncesi, sonrası, Merhum Demirel ile olan özel sohbetleri, Özal'lı yıllar... Osmanlı'dan kalan "Kapütülasyonlar"ın Cumhuriyet günlerindeki etkileri, ABD'nin büyükelçilerinin görevleri, Çekiç Güç'ün etkileri ve de bilinmeyen, sisler bulvarında kalan yaşadığı gerçekleri yazmış. Son yıllarda en çok etkilendiğim ve günümüze izdüşümlerini takip ettiğim kitabın bazı bölümlerini yazmasam olmaz. Şimdiden temin edin...