Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Suriye’yle diyalogda kapı yeniden aralandı

Suriye’yle diyalogda kapı yeniden aralandı

Türkiye uzun bir süredir Suriye’yle diyalog kurabilmek için teşebbüslerde bulunmasına rağmen, bugüne kadar Suriye rejiminin, TSK’nın Suriye Kuzeyinde kontrol ettiği alanlardan çekilmesini ön şart olarak ileri sürmesi nedeniyle bu diyalog gerçekleşme imkânı bulamamıştır.

Ancak son zamanlarda bölgede meydana gelen gerilimler ve savaş ortamı, iki ülkenin yeniden diyalog kurmasını gerekli kılmış ve bundan zarar gören ve görmeye de devam edeceğini düşünen Suriye Rejiminin bizzat Esat vasıtasıyla bu ortamı tekrar yaratabilmek için, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesinin kendileri için ön şart olmadığını beyan etmesiyle diyalog kapısı yeniden aralanmıştır. Bu duruma gelinmesinde Türkiye’nin çağrılarının ve Rusya’nın da katkısı vardır.

ABD normalleşmeye karşı

ABD, Türkiye-Suriye diyaloğundan tedirginlik duymakta ve diyalog ortamının her ortaya çıkışında bu gelişilmeye karşı olduğunu beyan etmekte, Suriye’yle normalleşme adımları atmak yerine 2254 sayılı BMGK kararının uygulanmasını öne sürmektedir.

ABD’nin işine gelmeyen asıl konu, Suriye kuzeyinde her alanda desteklediği YPG/SDG’nin Türkiye tarafından, kendisine ve Suriye’nin de toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan terör örgütü olarak görülmesi ve normalleşme sürecinde Türkiye ve Suriye’nin bu tehdidi bertaraf etmek için iş birliği yapabileceği endişesidir. Ayrıca ABD’nin son takviyelerle birlikte sayısı bini geçen mevcudu ve kurduğu tesis ve sistemlerle YPG’yle birlikte bölge kontrolünü sağlamasının tehlikeye düşmesidir.

Diğer taraftan bu diyaloğun gerçekleşmesiyle bölgede Rusya’nın ve İran’ın etkisinin artacağı ve varlıklarını pekiştirecekleri düşüncesinin de normalleşme karşıtı olmasının bir gerekçesi olduğu düşünülmektedir. Rusya ve İran’ın, bu iki ülkenin normalleşme sürecine destek vermesi de ABD’nin endişelerini daha da artırmıştır.

Normalleşmeye karşı olan sadece ABD değil, AB de karşıdır. Sebebi de normalleşme gerçekleştirildiğinde Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi ve zamanla bunların Avrupa’ya geçeceği korkusudur. Bilindiği üzere Türkiye, sığınmacılar için bir tampon ülke olarak görülmekte, hatta yönetim dahi böyle tanımlayarak bunu, AB’den maddi destek almanın bir yolu olarak görmektedir. Aleyhimize olan Geri Kabul Anlaşması da bu amaçla kullanılmaktadır.

Zaten yönetimin çeşitli zamanlardaki beyanlarından da çıkarılacağı üzere, bu sığınmacıları geri gönderme niyetinin de pek fazla olmadığı anlaşılmakta, onları ideolojik düşünce, potansiyel seçmen, ucuz işçilik imkânı olarak gördüğü düşünülmektedir. Ancak yine bir kısım sığınmacının geri gönderilmesi de gündemdedir.

Tarafların normalleşmeye

bakışı ve çözüm önerileri

Taraflar normalleşmeden yana olmakla birlikte, görüşmelerin ve uygulamalarının kendi öncelikleri ve şartlarına göre gerçekleşmesi beklentisinde olduğu için bugüne kadar bir sonuç alınamamıştır. Aslında tarafların görüşlerinde bir değişiklik yoktur. Şartlar yine aynıdır. Ancak Suriye’nin, Türk askerinin kontrol ettiği bölgelerden çekilmesinin yine şart, fakat ön şart olmadığını belirtmesiyle görüşmelere yeniden başlama ümidi doğmuştur. Bu ümidin boşa çıkmaması, her iki tarafın da makul davranarak, ikisinin de ihtiyacı ve çıkarı olduğu bu fırsatı değerlendirmesi faydalı olacaktır.

Esat’ın, bu kapının aralanmasına sebep olan açıklamasına dikkat edildiğinde, Türkiye yönetimine sitemde bulunduğu da dikkatten kaçmamış, konuşmasında, Türk Halkının yönelimleriyle yönetimin politikalarını ve niyetlerini ayrı tuttuklarını, görüşmelerde bu politikaların şart olarak öne sürülmemesini beklediklerini anlatmaya çalışmıştır.

Sıkıntı ÖSO (SMO: Esat açıklamasında ÖSO’nun kendi yönetimlerini devirmek için kurulduğunu ve bu politikanın da devam ettiğini ima etmiştir. Bu nedenle Türkiye; ÖSO’nun hâlen böyle bir görevinin olmadığını, Suriye’nin kuzeyinde meydana gelen otorite boşluğundan istifade ederek buraları işgal eden teröristlerin bir terör koridoru ve devleti oluşturmasını önlemek için TSK’yla birlikte teröre karşı mücadele ettiğini ve belirli bölgeleri kontrol altında tutarak, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye müteveccih tehdidi önlediğini, bu durumun Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasına da hizmet ettiğini açık ve samimi bir şekilde izah etmelidir. Konunun her iki ülkenin de güvenlik ihtiyacından kaynaklandığını açıklamalıdır.

Esat’ın bugüne kadar üzerinde durduğu Türk askerinin çekilmesi konusunda ise, Suriye’nin kendi toprak bütünlüğü ve güvenliğini sağlaması, ülkesini kontrol edebilme kapasitesine ulaşarak, Türkiye’ye müteveccih tehdidin ortadan kalkmasından sonra bunun bir plan dâhilinde gerçekleştirilebileceğini belirtmeli, Suriye’nin toprak bütünlüğünü en fazla isteyen ülke olduğunu vurgulamalıdır. Rusya, Suriye’nin de bu beklentide olduğunu belirtmiştir.

Türkiye bu konularda güven telkin eden bir tavır ve üslup kullanmalı, ÖSO’nun, son tahlilde nasıl bir durum alacağı, sığınmacılarla ilgili planlama ve diğer konularda da makul bir çözüm için birlikte çalışılmalıdır. Türkiye’nin terörle mücadelede ve sınır güvenliği konularında işbirliği üzerinde hassasiyet gösterdiği söylenmelidir.

Yeni anayasa ve seçim

Türkiye’nin ortaya koyacağı görüşler ve Suriye’yle müzakere edilecek konuların durumu bu şekilde geliştirilirken, diğer önemli ve hassas bir durumun da çözüme kavuşturulması gerekmektedir. O da ABD ve AB’nin de üzerinde durduğu, Türkiye’nin de öne sürdüğü, BMGK 2254 no.lu kararındaki, yeni ve kapsayıcı bir anayasa ve hükûmet ile BM gözetiminde serbest seçimlerin yapılmasıdır.

Bu konunun Türkiye tarafından da şart olarak ileri sürülmesi halinde, normalleşme çalışmalarından sonuç alınmasının zaman alacağı ve sıkıntıya girebileceği, bunun bir noktada Suriye’nin iç işlerine karışılması olarak da algılanabileceği düşünülmelidir. Suriye’nin içinde bulunduğu şartlar itibariyle bunun gerçekleşmesinin zor olduğu, ancak şartların uygun hale gelmesiyle gerçekleştirilebilmesinin mümkün olabileceği değerlendirilmektedir.

Mısır’la olan anlaşmazlıkta, önce mevcut yönetimin kabullenilemediği, sonra bu ısrardan vazgeçilince ve şartlarda oluşunca normalleşmenin gerçekleştiği dikkate alınarak, bu konunun bir daha gözden geçirilmesinde fayda görülmektedir.

***

-Yeniden doğan bu fırsat boşa gitmemelidir. Bu diyalog ve iş birliğinden memnun olmayanların bunu baltalama girişimlerinde bulunabilecekleri de beklenmelidir.

-Diyalog ve iş birliğinin başarılı olması Suriye’nin siyasi birlik içinde toprak bütünlüğüne imkân yaratacak, bu durum hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin güvenliği ve bekası için fayda sağlayacaktır. Başarı için tarafların gerçekleri görerek, iyi niyetle ve birbirine güvenerek hareket etmeleri önemlidir.

Yazarın Diğer Yazıları