Suriye'nin kuzeyini PYD/YPG'ye hediye etmek
Suriye'de oyun içinde oyun oynanıyor. Matruşka gibi.
Hesapsız hareket edersen, dar bir açıdan, tek bir gözlükten, -örneğin mezhep- bakarsan bir sonraki safhada neyle karşılaşacağını bilemezsin. Sürekli yeni duruma göre pozisyon almaya çalışırsın.
Halbuki liderlik pozisyon almak değil harekete geçmektir, eylemdir. Ama Türkiye'nin açmaz ve çıkmazlarla dolu dış politikasında pozisyon almakta bile zorlandığı anlaşılıyor.
Suriye'de gelinen durum itibarıyla ana gündem güvenli bölge. Trump'ın Suriye'den asker çekme kararı için "bir algı operasyonudur, çekilme yok. Suriye'den çıkmadan kontrolü bırakmadan yeniden konuşlanma yapacak, hatta bölgeye daha fazla askerî güç getirecektir" demiştik. Gelişmeler bunu teyit ediyor.
Güvenli bölge için de 3 yıl önce gündeme geldiğinde ne söylemişsek yine aynı şey geçerli. Güvenli bölge ABD'nin bölgedeki planlarını hayata geçirmek için bir maniveladır. Erdoğan yönetiminin söylediğiyle ABD'nin kastettiği taban tabana zıttır.
Orta fol yok, yumurta yok. Hatta Cumhurbaşkanının bir TOKİ bölgesi tasavvur ettiğini anlıyoruz. İbrahim Kalın ise "güvenli bölge Türkiye'nin kontrolünde olacak" diyor. Halbuki Erdoğan ve Çavuşoğlu onu yalanlıyor. "ABD'nin ne düşündüğünü bilmiyoruz, görüşeceğiz, görüşlerimiz örtüşüyor mu örtüşmüyor mu göreceğiz" diyorlar. Çelişki ve fiyasko.
Çekilmenin Türk medyasında yazılıp çizildiği gibi "Türkiye'nin başarısı, Türkiye'nin dediği oldu" gibi yaklaşımların gerçek olmadığından, durumdan kaygılı ki dün Dışişleri sözcüsü "çekilme YPG'ye hizmet etmemeli" demek zorunda kaldı.
Ayrıca, PYD/YPG "güvenli bölge oluşuna destek vereceğiz, komşu ülke Türkiye ile mutabakata varacağımızı düşünüyoruz" diyorsa Türkiye PYD/YPG ile iş birliği mi yapacak yoksa bu güvenli bölge PYD/YPG'yi güvence altına alan bir ABD projesi midir sizce? Bence her ikisi.
ABD'li senatör Graham'ın dünkü ziyaretini bu konuda arabulucu olarak görmek lazım. Erdoğan, Bolton'la görüşmedi ama aynı görüşteki bu senatörle görüşüyor. Hani muhatabı olmak, olmamak?
Türkiye'nin Suriye'de güvenli bölgeyi kontrol edeceği, 32 km. derinliklere ineceği gerçek olsa, YPG hiç endişe duymadan Deyrezzor bölgesinde IŞİD'e karşı operasyonlara devam eder mi? Etmez. Demek ki ABD tarafından güvenli bölgenin YPG'yi koruma altına alacağı garantisi verilmiş. Önümüzdeki günlerde uçuşa yasak bölge kararıyla destekleneceğini de göreceğiz.
Bunu PYD'nin açıklamalarıyla birlikte düşündüğümüzde güvenli bölge süreci Türkiye ile PYD/YPG'yi iş birliği içine sokacak bir süreç olacak. Maalesef gelişmeler bu yönde.
İç kamuoyunda Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge kontrolü Türkiye'de olacak, düzeni güvenliği sağlayacak algısı pohpohlanırken sahadaki gelişmeler bunun aksi yönünde.
Defalarca yazdık. Suriye'de, Irak'taki olayların birebir kopyası dersler alınmış şekilde yeniden uygulanıyor. Irak'ta 30 yılda gerçekleşenler, Suriye'de 3 yılda hızlı çekim gerçekleşiyor.
Irak'ta 36. paralel kuzeyindeki ilk orijinal adı Provide Comfort for Kurds (Kürtlere Güven Sağlama) olan, kamuoyunda Çekiç Güç olarak bilinen güvenli bölge operasyonu şimdi Suriye kuzeyinde. Hem de aynı gerekçelerle. Hatırlayın Trump, Bolton, Pompeo, Mattis açıklamalarını...
Çok ilginçtir, ABD'nin Suriye ve IŞİD koalisyonu temsilcisi Jeffrey, Trump'ın çekilme kararı duyurulmadan bir gün önce Amerikan düşünce kuruluşunda Suriye politikalarını anlatırken tam da bu örneği veriyor, Irak'taki Çekiç Güç uygulamasıyla hedeflerine ulaştıklarını şimdi aynısını Suriye'de başaracaklarını söylüyordu. Bu bir tesadüften ziyade iyi bir planlama gibi duruyor.
İşte ABD'nin (büyük olasılıklı Rusya ile danışıklı olarak) bu planı harekete geçirmek için Türkiye'yi yönetenlerin, Suriye kuzeyinde neredeyse bütün noktaları hedef gösterip operasyon yapılacak, beyanlarını kullandıklarını görüyoruz.
Birkaç gün içinde operasyon yapacağız deyip, Trump'ın çekilme kararından sonra operasyonu beklemeye aldık açıklamasını bu bağlamda okumak lazım. Bu açıklamaya rağmen sınır hattına askerî yığınağa devam edilmesi ABD'nin ve Rusya'nın işini kolaylaştırdı. Şam yönetimi ve PYD sıkı bir görüşme trafiğine girdi.
Ve son gelen haberler, Şam ile PYD'nin 11 maddelik bir yol haritası üzerinde anlaşmak üzere olduğuna dair. Yol haritasında, Şam'ın ülkenin kuzeydoğusundaki PYD özyönetimini tanıması, yeni bir anayasa ile doğal kaynaklara katılımın garanti altına alınması, Esad'ın tanınmasına karşılık ayrımcı uygulamaların kaldırılması, devletin merkeziyeti, sınırları, bayrağı ve ordusuna ilişkin talepler yer alıyor.
Tabii ki sınır hattından terör saldırısı olmaması, Şam yönetiminin ülke geneline hâkim olması iyi, tercihimiz o yönde.
Ama bu müzakereler ve sonunda anayasaya bu mutabakat nasıl yansıyacak o önemli. Fırat doğusunda sınır hattında kim olacak, özerklik nereye kadar olacak? Bunlar halen flu. Biti kanlanınca neler olabileceğini Irak'ta Barzani'de gördük. O tehdit halen var. Aynısı Suriye'de olacak.
Sonuç; Kendi elimizle, dilimizle diğer aktörlerin ve terör örgütünün Suriye kuzeyindeki hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırdık. Hem de yapmayacağımız operasyonları bir gece ansızın yapacağız diyerek. Yazık oldu Türkiye'ye, geleceğine, refahına, çıkarlarına...