Suriye'nin kaderini Fırat'ın doğusu ile İdlib belirleyecek
Yaklaşık 8 yıldır Suriye'de devam eden iç savaş sebebiyle yaşanan karmaşık durumun sonuçları her ülkeden kat kat fazla Türkiye'yi ilgilendirmektedir. Suriye rejimi ile muhalefet arasında çıkan bu iç savaşta Türkiye birçok Arap ülkesi gibi tarafsız kalabilseydi, savaş sırasında Türkiye'ye sığınmaya çalışanlar için Suriye topraklarında uluslararası hukuk çerçevesinde mülteci kampları kurulabilirdi. Böylece ülkemiz bu şekilde sığınmacı sorunu ile karşı karsıya kalmayacaktı.
Bu savaşın başlamasıyla eşzamanlı Ankara, taraflar arasında kısa bir süre tarafsızlığını sürdürdü. Ancak daha sonra muhalifler yanında yer alarak savaşta taraf olmuştur. Bazılarına göre, Türkiye'de geçmiş dönemin üst düzey yöneticilerinin uygulamış oldukları yanlış kararlardan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. İddaa doğru ise ABD'nin 1990'da Saddam'ı Kuveyt işgaliyle düşürdüğü tuzağın bir kopyasıdır.
Geçen zaman içerisinde Suriye'nin kuzeyinde demografik yapı değiştirilmeye devam edilmekte, askeri üsleri ve hava alanları kurulması yanı sıra küresel güçler arasında Suriye paylaşılmaktadır.
Haritada görüldüğü gibi hâlihazırda Suriye üç bölgeye bölünmüştür. İdlib'in de durumu askıda.
FOTO: Mengü harita
Suriye'nin kuzey doğusu PKK uzantısı YPG üzerinden tamamen ABD nüfuzu ve kontrolü altındadır. Suriye'nin Kuzey batısı ve diğer bölgeleri ise Suriye rejimi üzerinden tamamen Rusya ve kısmen İran hâkimiyeti altındadır. Öte yandan kuzey batı bölgesinin bir kısmı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) kontrolü altındadır.
Türkiye,ulusal güvenliği ve BEKA sorunu nedeniyle Cumhuriyet tarihinde ilk kez kendi sınırları dışında bir bölge üzerinde hâkimiyet kurdu. Türkiye'nin ABD ile varılan "Güvenli Bölge" mutabakatı kapasımda hava devriyesi dışında pek fazla somut bir ilerleme olmadı. Halen ABD ile güvenli bölge uzunluğu ve derinliği tartışılıyor.
Oyalama politikaları devam ederken ABD terör örğütü mesuplarını eğitmeye ve donatmaya devam etmesinin yanı sıra PKK nin Kuzey Iraktaki her bakımdan ihtiyaçlarını da karşılamaktadır. Öte yandan teröristlerin bölgeden uzaklaştırılması ve ağır silahların toplanması gibi konular hala meçuldur. Bu durumla ilgili gereğinin yapılması için Eyül sonuna kadar Fıratın doğusunda Güvenli Bölge ABD ile fiilen hayata geçmez ise bunu Türkiye'nın yapacaği resmen ilan edilmiştir.
Kuzey Batıya gelince,Türkiye ile Rusya arasında imzalanan 'Soçi Mutabakatı'na göre haritada görüldüğü gibi TSK'ya verilen gözlem noktalarının Suriye ordusu tarafından ihlal edilmesi Ankara'nın sert dil ile uyarması sonucu duruldu. İdlib'te 4 Milyon Suriyeli yaşamaktadır. İdlib'in iç kesimindeki saha muhaliflerin kontrolündedir.
ÖSO dışında ve Ankara için problem teşkil eden körfez ülkerinin hatta Israilin destek verdiği 40 binden fazla DEAŞ benzeri HTŞ adı altında profosyonel teröristler bulunmatadır. Diğer önemli sorun ise, İdlib'nin 2 ana antarı M-4 ve M-5 karayolları üzerindeki hakimiyet meselesidir. Han Şeyhun'un rejim tarafından ele geçirilmesi ilk adım olarak nitelendiriliyor. M-5 Halep'ten Batıya doğru İdlibten geçmekte M-4 Lazkiye Bölgesi ile İdlib arasında sınır noktasına varıyor. Yani Halep'i Akdeniz'e bağlıyor.
İdlib üzerinde bütün çekişmenin M-4 ile M-5 karayolu üzerinde yaşanması bekleniyor. Ayrıca Moskava ise Lazkiye ve Tarsus gibi Suriyenin akdenizdeki 2 limanda varlığını artırmaları yanında Suriyedeki deniz ve bazı üsleri ele geçirmiştir. Moskova Fırat'ın doğusu ile ilgili ilk kez ABD ile Türkiye arasında güvenli bölgenin kurulmasına olumlu bakarken aynı zamanda İdlib'in Şam rejimi kontrolüne geçmesini istemektedir.
Bu konu ile ilgili olan önümüzdeki 16 Eylülde olan Soçi zirvesinin devamı olan Ankara da yapılacak toplantıdan olumlu sonuç alınmadığı takdirde yine sahada durumu askeri seçenek tayın edecek ve Türkiye'nin yeni bir göç dalgası karşı karşıya kalacaktır. Batılılar, kapıları açmak zorunda kalırız ifadesine karşılık geri dönüş antlaşmasını hatırlatıyorlar.
Sonuç itibariyle, Türkiye'nin ulusal güvenliğinin teminat altına alınması için Suriyenin Kuzeyinde 30-35 km derinlikte bir alanı kontrol etmesi en doğru seçenektir. Bundan sonrası meşru hükümetin Bu seçeneğin gerçekleşmesi Esat rejimi tüm taraflarla sonuna kadar kullanılacak diplomasi yeterli olmadığı takdirde askeri operasyon söz konusu olacaktır.