Suriyeli göçmenler
Yapılan araştırmalar siyasette seçimlere iktidar olarak girmenin en az %5 avantaj sağladığını gösteriyor. AKP, açık ve gizli destekçilerinin sayesinde bu avantajı mükemmel kullanıyor. Hemen her gün bir açılış, bir temel atma, uluslararası bir kongre bahanesiyle televizyonlar işgal ediliyor, saatlerce süren propaganda ile vatandaşın beyni adeta yıkanmak isteniyor. Bu propaganda zincirinin son halkalarından birisi Merkel'in Türkiye'yi ziyareti oldu. AB'nin güçlü ülkesi Almanya, Birliğin bütününü ilgilendiren bütün meselelerde olduğu gibi bu konuda da bayraktardır.
Bu noktada bir parantez açacağım. İktisadi coğrafya, kültür coğrafyası siyasi coğrafyadan güçlüdür. Suriyeli göçmenlerin büyük ölçüde Türkiye'ye sığınmalarının temelinde bu gerçek vardır. Bu gerçeğe rağmen Almanya'nın uğruna mağlup olduğumuz I. Dünya Savaşı sonunda İngiliz ve Fransız kimlikli iki subay (Sykes-Picot) ellerine cetveli alıp Osmanlı coğrafyasını parçalayan çizgileri çekmişler, kökü kökeni olmayan devletler doğurmuşlar ve dinamit yumağı, her an patlamaya hazır bir Orta Doğu coğrafyası bırakmışlardır. Bu yapının üzerine 2. emperyalist hamle okyanus ötesinden ABD'den gelmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla siyaset arenasına sürülen işgal faaliyeti de en az ilki kadar kör ve vicdansızdır. Kendi menfaati uğruna bütün dengeleri alt üst eden bu hamle Libya'dan Şam'a yanmış, yakılmış bütün dengeleri perişan olmuş çileli memleketler dizisi bırakırken uluslararası göçü de iyice ateşlemiştir.
Kaynaklarımız zorlanıyor
Türkiye dış ve iç çatışmaların perişan ettiği Suriye'ye sınırlarını cömertçe açmıştır. Gelenler ve onları kabul edenler bu işin kısa süreceğini bir kaç ay sonra dönüşün gerçekleşeceğini hayal etmişlerdir. Türkiye'yi yönetenler Esad muhaliflerine kapıları ardına kadar açarken Türkmenler ne yazık ki üvey evlat muamelesi görmüş, bu milletin öz kardeşlerine vatanlarına sığınma hakkı çok görülmüştür.
Kamplar yabancıların takdirini çekecek kadar her türlü imkâna sahip olması için fedakârlıkla kurulmuş, ancak artan mülteci sayısı kampların kullanma hacmini patlatmış ve bugünkü üzücü tablo ortaya çıkmıştır. 3 milyon açık işsizi olan Türkiye, Suriye'den gelen bu 3 milyon mülteciyi nasıl emecek ve nasıl iş sahibi yapacaktır? Ayrıca mültecilere verdiğiniz her iş kendi vatandaşınızı sökerek veya işsiz bırakarak yapacağınız bir büyük fedakârlıktır. Bu sizin insanınızla mültecilerin arasında gerginleşmeye başlayan ilişkilerin önemli bir halkası olma istidadı taşımaktadır. Nitekim Suriyeli göçmenler fevkalade düşük ücretle sigortasız olarak, küçük çocuklar ise insafsız şartlarda çalıştırılmaktadır. Okullaşma çağına gelmiş göçmen çocuklarının üçte birine ancak eğitim imkânı sağlanabilmiştir. Bir Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisi çocukların üçte ikisinin suç çetelerinin elinde heder olmasından endişe duyduklarını açıklamıştır. Suriyeli göçmen kadınlar konusu ise tam bir yaradır. Nüfus kağıdından mahrum bu kadınların genç olanlarını bulundukları bölgenin erkekleri 2. eş olarak almakta ve aileler bu tip evliliklere ekonomik güvence gözüyle sıcak bakmaktadır. Devletin mahalli idarelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın gönüllü yardımlarının toplam 7 milyar doları geçtiği hesaplanmaktadır. Bunun Türkiye'nin kaynaklarını artık iyice zorladığı ve ülkeyi ciddi bir biçimde sıkıntıya soktuğu ortadadır. Türkiye başlangıçtan itibaren mültecilere yardım edilmesi konusunu BM gündemine taşımış, fakat tatmin edici bir destek sağlanmamıştır.
Serbest dolaşım ham hayal
Göçmenler Türkiye'de güvenlik, sağlık, eğitim ve bilhassa gelecek açısından yeterli tatmin duygusuna ulaşamadıkları için Avrupa yollarına dökülmüş, yüzlercesi denizlerde boğulma pahasına bu yoldaki kararlarında inatla ve azimle ısrarcı olmuşlardır. AB, "Bu insanların sefaletinden biz sorumluyuz. Elimizden geleni yapmalıyız. ABD'nin BOP ile düzenlerini mahvettiği bu insanlara yardımcı olma yolunda onların da desteğini sağlayıp millî gelirimize ve coğrafyamıza göre bir bölüşüm yapıp göçmenleri kabul etmeliyiz" demek yerine kültürlerinin temelindeki emperyalist insafsızlıkla sınırları kapatmış, tüfeklerinin namlusunu mültecilere doğrultmuştur. İşte bu noktada Merkel, Türkiye'ye gelmiştir. Medya haberlerine göre "Siz göçmenleri topraklarınızda barındırın. Biz de size 3 milyar Euro katkı sağlayalım demiştir." Bizim insanımızın meslek gruplarına göre AB'de serbest dolaşımının sağlanması, AB ile müzakerelerin bazı dosyalar açılarak yeniden başlaması gündeme alınmıştır. Avrupa politikasını iyi tanıyanlar bu tabloya çok soğukkanlı yaklaşmakta ve Türk vatandaşlarına serbest dolaşım hakkının tanınmasının ham hayal olduğunu ifade etmektedir.
Görüldüğü gibi tablo vahimdir. Yaklaşan seçimler; AKP Hükümetinin hesapsız uygulamaları, yanlışlarla dolu dış politikasını temizleme imkânını vatandaşlarımıza fırsat olarak sunuyor. Oylarımızın kıymetini bilelim. Ve onları millî menfaat için kullanalım.