Suriye'den Ulupamir'e…

Hiç olur mu öyle iş canım; biz bunca şehidi niye verdik?

"Suriye ve Irak'ı parçalayan ve Türkiye için ölümcül tehdit üreten YPG/PKK'ya müdahale etmeyeceksek, 36 yıldır neden mücadele ediyoruz?"

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar'ın sosyal medyadaki "Gözlerimizin içine baka baka YPG/PKK'nın Suriye'de devlet kurmasına izin mi vereceğiz?" isyanı, isyanımız oldu.

***

ABD Suriye Özel Temsilcisi'nin, PYD'yle olan ilişkisinin "kankalık" düzeyindeki seyri saçımızı başımızı yolduruyor; tahammül edemiyoruz. Bıraksalar, okyanusu koşarak geçip, yalın kılıç dalacağız karşımıza ilk çıkan "Amerikan rejim muhafızı(!)"na!

***

Hele o ABD'nin eski Suriye Büyükelçisi'nin, Barzani'nin Rudaw'ına yaptığı itiraflar…

Ne yenilir, ne yutulur…

Kafası az biraz basanın 40 yıldır bildiği tavır ama olsun yine de hazmedemiyoruz. Bu batık sömürge imparatorluğunun niyetlerini, stratejilerini, "teşvik ettiği bataklığa gömüldüğü güne kadar bu bölgeden çekilmeyeceği" gerçeğini "daha dün duymuş gibi" öfkelenebiliyoruz; "kinimiz dinimizdir" tedrisatından geçmiş olmanın meyvesi…

***

Hep bir "Sırtımızda hançerlenmedik yer kalmadı" psikolojisi; eh, nihayetinde bu kişlerin tamamı, son 60 yıllık siyasi tarihin yüzde 98, hatta 99'luk diliminde "stratejik ortak", "müttefik" ve dahi "dost" varsaydığımız ülkenin "askerleri". Ve diplomasi de dahil bütün silahları şakağımıza dayalı halde şimdi (yine, yeniden ve ibretsizliğimizin bedeli)!

Yemiyoruz bu Doğu Akdeniz'le oyalama numaralarını; teyakkuzdayız.

***

Bakmayın siz Habur kepazeliğinin, Oslo teslimiyetinin, İmralı'daki cani Öcalan'ı "kanaat ve politik önderleştirme(!)"nin müsebbiplerinin yakalarına deve dişi gibi bir "milli" sıfatı kondurmuş olmamıza; -o sayılmaz-, "Türk Milliyetçisi" olduğunu sağır sultanın duyduğu siyasi lideri, sırf "Dışarıda olsaydım bir sabah kapısını çalar ve 'Kahvaltıya geldik' derdim" şeklindeki bir hayali emrivakinin muhatabı oldu diye "vatan haini" bile ilan edebiliriz icabında!

***

Yine…

Bakmayın, kulağımızın dibinde davul zurnayla çalınan "Megri Megri"lere sağır kesilişimize… Evvelce verdiği sayısız mülakatta kimi, neyi, neden kast ettiğine dair tonla "delil" bulunduğu halde zehir hafiye kesiliriz "iki yumruk" ifadesinin peşinde. Söylenenleri duymazdan geliyor olabiliriz ama rakipsizdir söylenmeyeni duyma kabiliyetimiz!!!

***

Cümle hassasiyetimizin, şehitlerimize karşı sorumluluk duygumuzun, emanetlerine sahip çıkma irademizin, "PKK'nın kökünü kazıma" antlarımızın gereği olarak yine bir sağıra yatma günündeyiz!

Zira, "vatanperver" olmak yetmez "makbul vatanperver" olmak, "makbul milliyetçi" olmak, "makbul yurtsever" olmak, yeri geldiğinde terör örgütünü sevinçten zil takıp oynatacak bir "rıza hali"ni gerektirir!

Yanlış anlamayın diye yazıyorum;

Çok istediklerinden, çok desteklediklerinden filan değil; "makbul milliyetçiler"in, terör inleriyle kuşatılmış bir coğrafyada, -Servet Avcı'nın ifadesiyle- bir "vaha" durumundaki Ulupamir'in nefesini kesecek HES'in, resmen onaylanması karşısında sergiledikleri sükut sadece bu "mensubiyet şuuru(!)"nun neticesidir!

Kan kusup "kızılcık şerbeti" deme öğretisiyle terbiye edildiği için nefisleri; erdem bilirler en ağılı işleri bile sineye çekmeyi!

***

Yoksa…

Biz bilmiyor muyuz, Ulupamirlilerin paçalarını sıvayıp geçtikleri Zilan suyuna, sanki bir Fırat'mış, Dicle'ymiş gibi köpürtüle köpürtüle yapılan HES'in zararının yararından fazla olacağını…

Biz bilmiyor muyuz, o cılız dere tam kapasitesiyle bile ucu ucuna yeterken "toprağı" beslemeye; "can suyu" diye bırakacakları yüzde 10'un engellemeyeceğini o "vaha"nın "çoraklaşması"nı…

Biz bilmiyor muyuz; koruculuk dışındaki yegane gelir kaynağı tarım ve hayvancılık olan Ulupamir'deki ocakların bir bir sönmeye başlayacağını, hanelerin bir bir kapanacağını…

Biz bilmiyor muyuz; bundan da herkesten önce ve çok terör örgütünün memnun olacağını…

Keza Danıştay, "Devletin HES'e izin vermemesinden doğacak olan kamu yararı, HES'e onay vermesinden doğacak olandan çok daha fazla olduğu için", "üstün kamu yararını" gözeterek vermemiş miydi, vaktiyle bu HES'in durdurma kararını?

***

Ulupamir ahalisinin, korona karantinası dolayısıyla bütün Türkiye'yle birlikte evlerine kapandığı haftalarda, "durdurma" kararına rağmen inşaatı fiilen yeniden başlatılan Zilan HES'iyle ilgili "onay" kararı dün Resmi Gazete'de yayınlandı.

Ve biz terörün başını çıkaracak küçücük bile bir delik bulamamasını öyle çok arzuluyoruz, örgütün kökünün kazınması için verilen her türlü mücadeleyi öylesine destekliyoruz, HDP ile aynı ittifaktaymış gibi görünme ihtimalini bile öyle dert ediyor, öyle şiddetle red ediyoruz ki; hep bundan yani, "makbul milliyetçiliğimiz"den bu kararı "mesele" etmememiz!

Yoksa, siz biliyorsunuz kalbimizi; Ulupamir'e boğma teli geçirilmesini hiç ister miyiz!

Yazarın Diğer Yazıları