Suriye'de yeni bir Kandil mi kuruluyor?

Barış Pınarı Harekatı'nın başladığı gün yapılan "partimize üye olun" açıklamalarına rağmen ordumuzun tarihi hamlesine zeval gelmesin diye eleştiride bulunmadık.

Barış Pınarı Harekatı'yla ilgili son bilgilerin parti toplantılarında açıklanmasına, "askerlerin moralleri bozulmasın" diye yorum yapmadık.

Harekatı ısrarla AK Parti üzerinden kurumsallaştırmak isteyenlere karşı tek yürek olarak ordumuzun yanında olduk.

Türk ordusuna yakın dönemde yapılan tüm operasyonları ve Suriye'de izlenen sonu meçhul politikaları hatırlatarak kimsenin tadını kaçırmak istemedik.

Varımızla, yoğumuzla operasyona tam destek verdik.

Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan mektubuna "Bunlar bugün küser yarın barışır, Rahip Brunson olayında ve daha birçok görüşmede benzeri oldu" diyerek yaklaşmadık. Mektubun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamına karşı yapıldığını ifade ettik. Sonuna kadar da bu rezaletin karşısında olacağımızı ve gerekirse bedel ödemeye hazır olduğumuzu belirttik.

İktidar partisinin şahsi siyasi mesajlarına rağmen, Türk ordusunun harekete geçmesiyle birlikte tüm eleştirilerimizi bir kenara bırakarak, siyasi hataları görmezden geldik.

Çünkü mesele Türkiye'nin meselesiydi…

Çünkü konu Türkiye'nin çıkarlarıydı…

Çünkü giden Türk'ün canıydı…

Ama gelin görün ki, bu büyük kamuoyu desteğine rağmen birileri aynı duruşu sergileyemedi.

Halk Bankası davasını öne sürerek yapılan tehditlere, mektupla azarlamalara daha cevap bile veremeden, Ankara'da ABD'lileri ağırlayıp PKK'nın taleplerini dinledik. 4,5 saatlik toplantıyla tüm irademizi belirsiz bir anlaşmaya terk ettik.

İktidara yakın kaynaklar şunu söylüyor "Suriye'de istediğimizi aldık."

Referans olarak da Trump, muhalifi ABD basınından bazı örnekler sunarak "Trump, Erdoğan'a teslim oldu" yorumları yaptılar.

Halbuki Trump'ın ya da ABD'nin Erdoğan'a teslim olması hiçbir zaman söz konusu olmamıştı. Oradaki eleştirilerin sebebi Trump'ın belirli medya organları ile olan kavgasıydı. O medya organlarının tarafsız bir analizle değil, uzaktan masa başı yorumlarla Trump'ı sıkıştırmaya çalıştıklarını görmek istemediler.

Anlaşmanın "Kuzeydoğu Suriye" olarak imzalanmasına da doğru düzgün bir tepki gelmedi.

Aslında olanlar çok tanıdık. 1991'i hatırlayın... Irak'ın kuzeyinde uçuşa yasak bölge ilanı ve sonrasında "Kuzey Irak" tanımlamasıyla bölgenin Barzani-Talabani arasında pay edilmesi...Nasıl unutabiliriz?

Benzer senaryo Suriye'nin kuzeyinde uygulanıyor. İşin acı tarafı ise "Kuzey Suriye" tanımını devletin ajansından, iktidar partisine kadar herkes çoktan kabullenmiş durumda.

ABD, Suriye'de "Güvenli Bölge" diye tanımladığı alanda bütün IŞİD mensuplarını, dağınık çeteleri, viran olmuş bölgeleri bize bıraktılar.

Biz oraları büyük emeklerle, canımızla, gücümüzle düzelttikten ve yaşam normale döndükten sonra "Kuzey Suriye Kürtlerindir" diyerek TSK'yı çekilmeye zorlayacaklar. Bu zorlama birkaç yılı geçmez.

Bölgedeki ayak işlerini yapmaktan kurtulan PKK ise daha ağır silahlarla eğitilip 40 km geride yerleşik düzene çoktan geçmiş olacak. Belki de Suriye'nin farklı bir noktasında yeni bir Kandil bile kurabilirler. Çünkü ABD'nin bölgedeki planları bariz bir şekilde ortada.

Trump'ın "Onları birbiriyle kavga etsin diye bıraktım" açıklamaları Türkiye'ye verilen değerin en açık itirafı.

ABD Savunma Bakanı Mark Esper ise, petrol bölgesinden çekilmeyeceklerini ana omurgasını YPG'nin oluşturduğu SDG ile petrol yataklarını koruyacaklarını açıkladı.

ABD'den bu yönde mesajlar gelirken, PKK'nın işaret ettiği bölgede sanki karşımızda bir devlet varmış gibi "ateşkes" kararına uyuyoruz. Ama örgüt, birçok alanda askerimize ve Türkiye'ye saldırmaya devam ediyor.

Zeytin Dalı Harekat Bölgesi, El Bab, Mardin, Hakkari… Her yerde saldırmaya devam ediyorlar. Sadece darmaduman olacakları ve belki de terörün belinin kırılacağı Suriye'nin kuzeyinde saldırı yok!

Milli Savunma Bakanlığı ABD ve Türkiye arasındaki anlaşmadan sonra PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde 22 ihlal yaptığını açıkladı.

Böyle bir tabloda harekatın güçlü bir şekilde sürdürülmesi gerekiyordu.

Ama o mektuptan sonra alelacele yapılan toplantı ve anlaşma Türkiye'nin tüm heyecanına, motivasyonuna set çekmiş durumda.

Suriye'deki yanlış politikalarımızın acısını 6 milyona dayanan sığınmacı nüfus, daralan ekonomi ve yoğun askeri harcamalarla çekiyoruz.

Tek isteğimiz Türkiye'yi tehdit eden tehlikelerin bertaraf edilmesiydi. Dirayetsiz politikalar yüzünden, küçük çaplı bir orduya yetecek silahlara sahip bir PKK var karşımızda.

Netice itibariyle;

ABD'nin petrol hezeyanları için panik havasıyla yapılan anlaşma, yeni tehditlere kapı aralamıştır.

Kahramanlarımızı al bayrağa sarılmış tabutlarda yan yana görmeye tahammülümüz yok!

Bu yüzden Suriye'nin kuzeyi, Kuzey Suriye olmadan Türk kamuoyu sesini yükseltmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları