Suriye'de sinsi plan!..
ABD Başkanı Trump, iki hafta önce Rusya'dan sonra Amerika'nın da muhatap aldığı "Mazlum Kobani" kod adlı PKK'lıya sosyal medya üzerinden şöyle seslenmişti;
"Mazlum Kobani ile konuşmamdan zevk aldım. Ben de Kürtlerin yaptıklarını takdir ediyorum. Belki de Kürtlerin 'petrol' bölgesine gitme zamanı gelmiştir..."
Biz de, "Trump neyi ifşa etmiş oldu acaba" diye sormuş ve işgalciliğin asıl hedefinin "petrol" olduğunu bir kez daha kanıtlayan yeni planın ajanslar üzerinden nasıl duyurulduğuna dikkat çekmiştik... Yabancı ajansların geçen hafta duyurduğu aşağıdaki haber dikkat çekiciydi;
"Pentagon, Suriye'nin doğusunda, IŞİD'ten geri alınan ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) denetimindeki petrol sahalarının korunması amacıyla asker ve zırhlı araç göndermeyi planlıyor... ABD Savunma Bakanı Mark Esper, IŞİD'in petrol sahalarına erişmesini engellemek için Deyr Ez Zor'daki pozisyonlarını güçlendirici bazı adımlar atacaklarını, bunun bazı mekanize güçleri de içereceğini söyledi..."
İşte bu gelişmelerin ardından, "Petrol batağında işgal" başlıklı 27 Ekim 2019 tarihli, bu köşedeki yazı şu satırlarla bitmişti;
"Şimdi asıl soruyu soralım, Amerika, Irak'ı işgal ederek Kuzey Irak'ta petrol sahalarını devrettiği peşmergelerden özerk bölge yaratırken, Kürt devleti planının ikinci özerk bölgesini de Suriye petrollerini PKK/YPG'ye teslim ederek mi oluşturacak?.."
Bu yazıdan kısa süre sonra yaşanan gelişmeler bizi yanıltmadı...
PKK'nın asıl dayatması!..
"Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir" derler ya, herkesin bir taş attığı Orta Doğu'daki karanlık kuyuda, her gün yeni bir plan da deşifre oluyor...
Ve o planlar, sosyal- siyasal-ekonomik-diplomatik açıdan her gün yeni bir çıkmaza da gebe olurken, o karanlık coğrafyada at koşturanlar açısından şu sorular artık daha fazla dikkat çekiyor;
"Orta Doğu'da kimin eli kimin cebinde, kim kimle kol kola, kim kime hizmet ediyor, yapımcı kim, senarist kim, başroldekiler kim ve en önemlisi de figüranlar kimler?.."
Kazananlar-kaybedenler ikileminde, emperyalist işgalciliğin hangi yeni filmi çekiliyor acaba Orta Doğu'da?..
Irak'tan sonra Suriye'yi de bölme çabalarında ataklar durmazken ve çetrefilli atraksiyonlar bitmezken, beklentiler azalmıyor ve gidişat daha da karanlık bir hal alıyor...
O halde sormak lazım; Türkiye, PKK ve IŞİD'e karşı Suriye topraklarında başlattığı "Barış Pınarı Harekatı"nı adeta askıya alırken, "PKK gerçekten geri çekildi mi, IŞİD bölgeden ayrıldı mı, Amerika geri mi duruyor, Rusya ne yapıyor?.."
Suriye cephesinde işte bu sorulara da net yanıtlar veren gelişmeler yaşanıyor!!!
İşte, Rusya ve ABD'nin el üstünde tutarak muhatap aldığı, "Mazlum Kobani" adlı PKK'lı, Barzani'nin yayın organı Rudaw'a yaptığı açıklamalarda, Orta Doğu'daki diplomatik oyalamacaların perde gerisinde nasıl bir beklenti olduğunu açıklamaktan kaçınmamış...
Irak'ın kuzeyindeki gibi Suriye'de de özerklik ilan edip, silah bırakmayacaklarını, ordu kurup anayasal güvenceye kavuşacaklarını öne süren Kobani, ABD'nin Suriye Devrimci Güçleri (SDG) adlı PKK yapılanmasına desteğinin süreceğine dikkat çekerken şöyle demiş;
"ABD'lilerle toplandık, bizim güçlerimizle ittifak halinde bölgede kalacak. Bulundukları yerler değerlendirilip, oraya yerleşilecek. Askeri bir proje üzerinde çalışıyoruz. ABD bazı yerlerde güçlerini çekince boşluk doğdu... Bu boşluğu doldurmak için Ruslarla görüşmelerimiz devam ediyor."
Kobani, Rusya'nın Esad ile anlaşma sağlanması için ağırlığını koyma konusunda ciddi olduğunu da vurgulamış ve PKK'nın sınırdan 32 kilometre geriye çekilmesinin de taktiksel bir hareket olduğunu anlatmaya çalışmış...
Petrol için petrol!..
Evet; "Arap Baharı" tezgahının Suriye etabında yaşananlar belki de Orta Doğu'nun son 100 yıllık tarihindeki diplomatik oyunları iyice zirveye çıkardı...
Terörden muzdarip olurken sınırını korumak için çırpınan Türkiye, bir yandan ordusunu tehlikeye atarak Suriye içlerinde operasyon yaparken, diğer yandan da İsrail-Rusya-Amerika-İran ve Suriye arasındaki gelgitlerde direncini korumaya, oyunu bozmaya çalışıyor, ancak gidişat hiç de hoş bir manzara sergilemiyor...
Terör örgütü yöneticisi "Mazlum Kobani"nin kendinden emin bir tavırla sergilemeye çalıştığı son plan belli ki sadece Rusya ve Amerika'nın güvencesi altında bir dayatmayı deşifre etmiyor, aynı zamanda perde gerisinde, PKK'ya sağlanan "ekonomik güç"ten de cesaret alıyor...
İşte o güç Trump'ın, "Belki de Kürtlerin 'petrol' bölgesine gitme zamanı gelmiştir" diyerek deşifre ettiği plana vurgu yapıyor...
Bu konuda ajanslara yansıyan bir haber de, Suriye planında petrolün en büyük güç olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor... İşte o haber;
"ABD Genelkurmay Sözcüsü William Byrne Jr ile birlikte, Pentagon'da düzenlediği brifingde gazetecilerin sorularını yanıtlayan ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Jonathan Hoffman,
IŞİD'e karşı mücadelemizde halen SDG ile çalışıyoruz. DEAŞ'a karşı mücadeleye devam edebilmeleri için onlara desteğimizi sürdürüyoruz. ABD'nin, IŞİD dahil terör örgütlerine karşı Amerikalıları koruma hakkımız var. Bizim bölgedeki çabalarımız IŞİD'in petrolü almamasına yönelik. Ayrıca, SDG'yi IŞİD'e karşı mücadelede, bu sahaları 'fon' olarak kullanmaları için de çabalıyoruz. Bu sahaların gelirleri ABD'ye değil, SDG'ye gidiyor. Bu durum Trump'ın DEAŞ'a yönelik terörle mücadele yetkisinden kaynaklanmakta."
Türkiye'yi tedirgin eden asıl mesele sınırda bir "Kürt devleti" endişesi olduğuna göre; yurt içinde ağır darbe alırken, sınır ötesinde, ABD himayesinde palazlanan PKK kaybetmiş mi oluyor, kazanmış mı oluyor acaba?..
Ortada "petrol" için petrolle beslenen bir örgüt varken, bu soru tuhaf kaçıyor değil mi?..