Suriye’de dökmediğin gözyaşlarını anlat
Önce, 2000’li yılları Orta Doğu’yu menfaatleri doğrultusunda yeniden biçimlendirme operasyonuna ayıran ABD’nin bölgedeki “işbirlikçibaşı”larından Katar Emiri’nin finanse ettiği televizyonda “montaj” lanan görüntüleri kaynak gösterip yanı başımızda sanal bir “Esad cehennemi” yarattılar.
Sonra, katillerle kurbanların kimliklerini değiştirdiler; bir devlete karşı silahlı ayaklanma başlatan “terörist grupları”nı “Hür Suriye Ordusu”, görevi devleti bu tip tehditlere karşı korumak olan legal, meşru silahlı gücü; “Suriye ordusu”nu da “katiller sürüsü” ilan ettiler!
Dünyaya bağlanmanın parmaklarımızın ucunda olduğu gerçeği gözardı edip uluslararası ajansların haberlerine takla attırdılar!
Aylarca hemen her gün attıkları koca koca başlıklarla bir toplumu “Zalim” le, “Cellat”la, “Katil”le korkuttular.
Ve dün;
Tıp!
Suriye’de bir okulun bombalanması sonucu 29 çocuğun katledildiği günün hemen ertesinde “hiçbir şey olmamış” gibi suskundular!
Yeni Şafak, lütfedip “Esed can derdinde” manşetinin dibine not düşmüştü Şam’dan gelen acı haberi:
“Okula havan topuyla saldırı 30 ölü”
Kim saldırdı?
Katilin adı yok!
Aynı olay mesela Gazze’de yaşansa her birini “poster” e dönüştürecekleri, onurlarına “ajitasyon edebiyatı” nın “Nobel’lik” örneklerini sunacakları “kurbanlar” hani?
Yok! Çocuk olduklarından, masum olduklarından, günahsız olduklarından, savunmasız olduklarından bahseden yok!
Aylardır “cinayeti gördüm” cülük oynayan diğer gazeteler de aynı:
Zaman birinci sayfasında Obama’nın Esad’a kimyasal tehdidini vermiş ama “Esad karşıtı” namlı isyancıların vahşetine dair tek satır yok!
Vatan’ın birinci sayfasında tek satır yok!
Star’da yok!
Yeni Akit’te yok!
Peş peşe attığı manşetlerle Esad operasyonunun karargahı olmaya namzet Hürriyet’in birinci sayfasında yok!
Radikal’de yok... Sabah’ta yok... Bugün’de yok...
(Bir tek Milliyet sebebi olduğumuz o çocukların dehşetengiz sonunu manşete değer görmüş...)
Taraf’ta sayfanın dibinde pul kadar:
“Muhalifler tarafından atılan roket okula isabet etti”
Bir de “yanlışlıkla oldu, tez zamanda mahcubiyetlerini bildireceklerdir” deseydiniz bari!
Trajik ama açık ve net olan fotoğraf şu:
Türkiye’yi yönetenlerce yedirilen, içirilen, semirtilen, maaşa bağlanan, silahlandırılan, sırtları sıvazlanan Suriyeli teröristler, 29 çocuğu katletti!
Tayyip Erdoğan Suriyeli isyancılara “One minute”demediği sürece “Türkiyeli” medya bu hunharlığı görmeyeceğine göre Başbakan’a seslenmeliyiz belki de:
“Vicdan” ölçünüz madem bu söyleyin, Gazzeli çocuklar bizim ordumuzda savaştılar da, Şamlı çocuklar savaşmadılar mı? Çanakkale Şehitliği’ndeki o “meçhul askerler” arasında “Şam” lı “Mehmet” ler de yok mu? Onlar da bizim toprağımızda yatmıyor mu? Şehidi Arap-Türk diye ayırmak saygısızlık da, Sünni-Alevi-Nusayri diye ayırmak saygısızlık değil mi? Çanakkale’de yatan Suriyelilerin torunlarından ülkelerine “ihanet” edip, “ecdad” yadigarı emperyal düşler kuranlarla işbirliği yapmayanlar katledilmeye müstahak mı?
“Gazze’de, Suriye’de neden gözyaşı döktüğümüzü anlayamazlar” diyorsunuz ya;
Tam tersine ben bugün Suriye’de neden gözyaşı dökmediğinizi anlamak istiyorum! İktidarınız tarafından cesaretlendirilen katillerin bombalarıyla can veren o 29 çocuk için zerre vicdan azabı hissettiniz mi bunu bilmek istiyorum?
O Kürtçüleri uzakta aramayın
Ahmet Taşgetiren milliyetçi muhafazakar insanları “Ayıptır söylemesi Türküm” diyecek psikolojiye itenlerin “Kürtçü”ler olduğunu iddia edip yakınıyor...
Değil toplumsal bellekte, ülkenin dağında, taşında bile “Ne Mutlu Türk’üm diyene” yazılı olmasına tahammül edemeyen ve silmeye girişen Abdullah Gül...
36 etnik gruba ayırma, mozaik söylemlerini filan geçtim daha iki gün önce “Türk Milliyetçiliğine karşıyız” diyen Tayyip Erdoğan...
Televizyonlarda avazı çıktığı kadar “Kahrolsun Türkçülük” diye bağıran AKP Milletvekili Mehmet Metiner...
Hâlâ vatandaşı “Tük’üm” diyemez hale getirenleri “Kürtçü” olarak nitelendiriyorsanız; o “Kürtçüleri” çok uzaklarda aramayın...
Osmanlı döneminde bu milleti “Eşek Türk” diye aşağılayanların torunlarıdırlar muhtemelen...
“Allah için” başka
kimlere vurdunuz?
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce 12 Mart öncesi aldıkları pozisyonu anlatırken, çok önemli bir cümle kurmuş dünkü yazısında; “anahtar” adeta. Diyor ki;
“Bizim mümin gençler olarak yanlışımız şuydu: Bir yandan namaz kılıyor, bir yandan da kendimiz gibi gariban halk çocuklarıyla kavga ediyor, üzerinde “Allah için vur” yazılı sopalarla dine, vatana hizmet ettiğimizi zannediyorduk...”
Devir madem “yüzleşme”, “hesaplaşma” devri...
Madem “derinlerde” hiçbir şüphe, kuşku, meçhul kalmaması tek niyetleri...
Ve madem sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil Orta Doğu ve dünya tarihinin de “stratejik karanlıklar”ını aydınlatabilecek işaret fişeğini atma cesaretini gösterdi...
Hüseyin Gülerce öncülük yapıp, bir bir deşifre etmeli:
Kimler bu ülkenin pırıl pırıl gençlerini “Allah için” vurmaya azmettirdi?
Kimler “Allah ile aldattıkları” çocuklara “mücahitsin” diye gaz verip Afganistan’da, Filistin’de ölmeye gönderdi?
“Kızıl kafirlere karşı savaş” çağrıları yapıp kenara çekilen, akan kandan beslenenler kimlerdi?
Kimler “Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır” diyerek ana kuzularını “intihar gibi” eylemlere sürükledi?
Velhasıl;
Kimler bu ülkede “Allah için” vurdu?
Kimler bu ülkede “Allah için” vuruldu?
En mühimi gerçekten “Allah için” miydi?
Pişmanlığınızdan anlaşılan o ki “Allah için” olmadığını düşünüyorsunuz;
Öyleyse o “kanlı tezgah”ın arkasındakiler kimlerdi?
Yüzleştiğinizin sinyalini verdiğiniz bu “tarihi gerçek”le, geç olmadan “Müslüman kardeşlerinizi” de yüzleştirin ki bu ülke “Allah için” kandırmacasıyla başka nesillerini de yitirmesin!