Suriye'de ABD ile aynı gemiye binmek
Gelişmeler İdlib'de Suriye'deki savaşın en büyük felaketlerinden birinin yaşanacağına işaret ediyor. BM bile bu felaketi "kusursuz fırtına" yaklaşıyor diye uyardı. İdlib'deki gelişmeler belki Suriye'den çok Türkiye'yi etkileyecek.
Peki Türkiye ne yapıyor?
Türkiye'yi yönetenlerin hiçbir planı olmadığı aşikâr! ABD ve Rusya arasına sıkışan, ikisine de mavi boncuk dağıtan bir yaklaşım Türkiye'yi ABD-Rusya'dan gelen rüzgâra göre savuruyor. Onların oyun planındaki rolü oynayıp belirledikleri sınırlar içinde hareket ediyor.
Suriye'de rol kapma, ABD'ye bak benim dediğimi yapmazsan ben de Rusya ile iş birliği yaparım şeklinde nazire ederken İdlib'de bütün silahlı grupları ikna edip çatışmaları önleyeceği gibi akıl almaz bir sorumluluk ve görev üstlendi.
Görev üstlenileli tam bir yıl oluyor. Gelinen gün itibarıyla bunun başarılamadığı ortada. Suriye-Rusya son 6 aydır Türkiye'yi sürekli görevini yapması için uyarıyor. Yansıyan haberler Eylül başından sonra Rusya'nın artık daha fazla beklemeyeceğini, tavrını tarafını değiştirmeyen sözde ılımlı silahlı muhalifler ve terörist gruplara her an operasyon başlatacağını gösteriyor.
Türkiye de durumu kabullenmiş gözüküyor ve içinde El Nusra'nın da yer aldığı HTŞ örgütünü 31 Ağustos'ta terörist örgüt olarak ilan etti. Bu hem HTŞ çatısı altındaki gruplara ılımlı muhalifler tarafına geçmeleri için en son uyarı hem de Rusya'ya terörist örgütlere operasyon yapmana karşı çıkmayacağım mesajıdır.
Çok ilginçtir Türkiye gibi ABD-Avrupa da Suriye-Rusya'nın İdlib operasyonuna karşı. Onlar da Türkiye'nin belirttiği kaygıları ifade ediyor. Hâl böyle olunca İdlib'de Rusya ile birlikte plan yapan Türkiye şimdi ABD ile aynı tarafta bir pozisyon almış oluyor. Peki ABD bu söyleminde samimi mi? Yaptıkları ve istedikleri samimi olmadığını gösteriyor.
ABD'nin Kuzey Afrika'dan Afganistan'a kadar olan Genişletilmiş Ortadoğu dedikleri bölgedeki politikaları, ayrıca Rusya ve Çin ile yürüttüğü Büyük Güçler Mücadelesi Suriye ve Irak'taki sorunların hemen çözüme kavuşturulmamasını gerektiriyor. İdlib'de yeniden alevlenecek iç savaş Rusya'yı oraya angaje edip Suriye'nin diğer bölgelerine yönelmesini önleyecek, Suriye'deki siyasi süreçte ABD'nin elini güçlendirecektir.
ABD liderliğindeki IŞİD koalisyonu IŞİD'e karşı Suriye'deki ilk operasyonunu, 23 Eylül 2014'te yapmıştı. Ancak 06 Kasım 2014'te İdlib kentine bağlı Sarmada kasabası civarındaki El Kaide'ye bağlı Horasan Grubu'na ait hedefleri vurunca herkesi şaşırtmıştı. Daha önce meydana gelen kimyasal saldırı senaryolarının yeniden yaşanacağı iddialarının da gündemde olduğu, Suriye'de belki de El Kaide'nin en güçlü bölgesi olan İdlib'de ABD, savaşı yeniden alevlendirmek mi istiyor?
Çok ilginçtir ABD Horasan grubu gibi El Kaidecilerin Esad'dan ziyade ABD-Batı'yı hedef aldığını düşünüyor ve buna karşı seçilmiş hedef (targeted killings) operasyonları düzenliyor. Fakat bölgesel hedeflerini gerçekleştirmek için bu örgütlerin Suriye gibi ülkelerde üstlenmesini de gizlice destekliyor. Bunlara karşı mücadele gerekçesiyle buralardaki operasyonlara müdahil olmanın yollarını da arıyor.
DİB Çavuşoğlu ABD'nin İdlib'deki terörist gruplara yönelik istihbarat paylaşımında bulunmasını istedi. Bu belki de ABD'nin İdlib'deki gelişmelere müdahil olmasının önünü açacak enstrümanlardan biri olacaktır.
Türkiye'nin desteklediği, bir araya gelmeleri için organize ettiği ÖSO veya Ulusal Kurtuluş Ordusu gibi sözde ılımlı muhalif gruplar da Suriye-Rusya'nın İdlib'e operasyon yapmasını istemiyor, direneceklerini söylüyorlar. Muhtemel operasyon bu grupların Afrin-Bab-Cerablus hatta Türkiye'ye dağılmalarına yol açacaktır.
Bu grupları Esad yönetimine direnmemeye, Suriye ordusuyla birlikte hareket etmeye ikna edemeyen (ki önce Erdoğan yönetimi buna ikna olmalı) Türkiye, otomatikman ABD'nin Suriye'yi bölme planlarına ortam hazırlamış olur.
Her alanda ilişkilerimizin kriz, hatta savaşta olduğu ABD ile askeri ilişkilerin hiç etkilenmemesi(!) ve büyük bir kandırılma yaşamakta olduğumuz Menbic'teki iş birliğinin(!) iki ülke yetkililerince sürekli pohpohlanması, NATO zirve kararlarında Suriye'den gelebilecek tehditlere karşı NATO desteğinin vaat edilmesi Türkiye'nin Suriye'de ABD'nin gemisinde yer ayırttığını mı gösteriyor acaba?
ABD gemisine binmeye hazırlanan Türkiye, ABD ile Rusya'nın genel bir pazarlık içinde olabileceğini göremiyor mu? Örneğin, Ukrayna'daki son suikasta dikkat. ABD, Rusya'ya "al Ukrayna'nın doğusunu, ver Fırat'ın doğusunu" mesajı vermiş olamaz mı?
Kafanızı kumdan çıkarın!