Suriye ve iç savaş -2-
Suriye’de Esad’ın devrilmesinin bu ülkeye barış ve demokrasi değil, iç savaş, parçalanma ve Irak, Lübnan ve Türkiye’yi de kapsayacak bir bölgesel iç savaş getireceği, bölgesel ve bölge dışı güçlerin bu iç savaşta hem doğrudan hem de temsilcileri aracılığı ile ikili bir savaş (doğrudan ve vekaleten) süreci geliştirecekleri hususunun altı bu satırların yazarı tarafından çizilmiştir. Suriye’nin iki sınır komşusu Lübnan ve Irak çok uzun süren iç savaşlardan sonra ancak çok hassas dengeler üzerine kırılgan iç barışları daha yeni inşa etmiş iken, Suriye’de çıkacak bir iç savaş kaçınılmaz olarak bölgeyi etkileyecektir.
Nitekim Kuzey Lübnan’da Suriye sınırındaki Tripoli kentinde Şubat başında kentin Sünni mahallesinde bir binaya asılan “Kasap Esad” pankartı, kentin Nusayrilerinin tepkisi göstermesi sonucunda üç gün süren ve ancak Lübnan Ordusu’nun müdahalesi ile indirilebildi. Ancak Lübnan’daki tehdit bununla sınırlı değil. Suriye’de başlayacak bir iç savaşın Lübnan’da devam etmesini sağlayacak daha yapısal nedenler var. Ordu ve istihbaratı kontrol eden Hizbullah, Esad’ı desteklerken, Sünniler ve Hıristiyanlar, Lübnan İçişleri Bakanlığı’nı kontrolleri altında tutuyorlar. Hizbullah, Esad karşıtlarını yakalayıp Suriye’ye teslim ederken, Sünniler ve Hıristiyanlar Suriye muhalefetine silah tedarik ediyorlar. (Wall Street Journal, 18 Şubat 2012)
Sadece bu veriler dahi Suriye’de rejimin bir dış müdahale ile yıkılması durumunda bölgesel bir iç savaşın ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Suriye’nin Lübnan gibi Babil Kulesi’ne benzeyen etnik ve mezhepsel yapısı bir iç savaşta dışarıdan müdahale imkanlarını ve böylece savaşın kontrol dışına çıkarak uzamasını ve bölgeselleşmesini sağlayacaktır.
Öte yandan Suriye’nin iç yapısı da uzun soluklu bir iç savaş için çok uygundur. Nasıl Lübnan kurumsallaşmış bir etnik mozaik olarak şekillenmiş ve Lübnan iç savaşı bu kurumsallaşmış etnik mozaiğin parçaları arasında gerçekleşmiş ise Suriye de gizli kurumsallaşmış bir etnik mozaiktir. Osmanlı Devleti’nin 1918’de Suriye’den çekilmesinden sonra bölgeyi işgal eden Fransız manda yönetimi, var olan etnik ve dinsel farklılıkları kurumsallaştıran ve birbirlerine karşı geren bir politika izlemiştir. Suriye’yi din ve mezhep hatları boyunca örgütleyen Fransız manda yönetimi, ayrı devlet çatısı altında örgütlediği Nusayri ve Dürzilerin, Suriye’ye katılmasına ancak 1936’da izin vermiştir. (M. Şükrü Hanioğlu, Bir Kolonyalizm mirası daha tarihe karışırken, Sabah, 19 Şubat 2012.)
Suriye’de üç büyük etnik grup, Araplar, Türkler ve Kürtler’dir. Ayrıca küçük azınlıklar olarak, Kuzey Kafkasyalılar, Ermeniler ve Arnavutlar bulunmaktadır. Mezhepsel bölünme ise Müslümanlarda Sünni, Nusayri, Şii ve Dürzi olmak üzere dörde ayrılmaktadır. Sünniler Hanefi, Şafi ve Selefiler olarak ayrılmaktadır. Şia içinde ise İsmaili, Kızılbaş ve Caferi olmak üzere üç grup vardır. Hıristiyanlar ise Ortodoks, Katolik, Süryani, Protestan ve Asurilerden oluşmaktadır. Bir iç savaş durumunda muhtemelen bu etnik/mezhepsel gruplar ve alt gruplar arasında geçici/sürekli ittifaklar olacaktır. Bu ittifaklar da durumu karışık olmaktan kurtarmayacaktır.
Suriye’de rejimin bir dış müdahale ile devrilmesi durumunda Esad ve klanı, Lazkiye merkezli olmak üzere çekileceği ve fiilen Nüsayristan’a dönüşecektir. Kuzey Irak ile sınırdaş olan bölgedeki 14 Kürt partisi ittifak kurarak, fiili Kürdistan’ı ilan edecekler ve Kuzey Irak ile fiilen birleşeceklerdir. Sünni Araplar, gerek Irak Sünni Arap çevrelerinden gerek S. Arabistan başta olmak üzere Arap ülkelerinden silah ve para desteği alacaklardır. Hıristiyanlar bir yandan Nusayriler ile zayıflasa da ittifaka devam ederken, öte yandan Lübnan Hıristiyanları ile ilişkilerini güçlendirecekler, coğrafyalarını korumaya çalışacaklardır. Dürziler, küçük bir devletçik oluşturacaklardır.
Özetle; Suriye büyük bir karmaşayı temsil edecektir. “Böyle bir şey olmaz, ABD ve AB müdahale ederek, durumu bastırırlar” diyenler, ABD’nin Lübnan iç savaşına müdahalesinin sonuçlarının nasıl olduğunu ve bir darbede 300 deniz piyadesini kaybeden Amerikan Ordusu’nun gemilere kaçmak zorunda kaldığını hatırlamalıdır. Üstelik, Suriye’de iç savaşın bölgeselleşmesinden ve uzamasının kendisine yönelik saldırıyı geciktireceği hesabını yapan İran, ABD’nin bölgede sağlam bir adım atmasını istemeyen Rusya ve Çin de bölgesel savaşı canlı tutmayı menfaatlerine uygun göreceklerdir.